Türkiye Cumhuriyeti’nin en fazla sivil ölüme neden olan terör saldırısının üzerinden neredeyse üç hafta geçmesine ve soruşturmayla ilgili olarak 19 Ekim’de yayın yasağının kaldırılmış olmasına rağmen süreç yavaş ilerliyor.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, halen devam eden soruşturmada şu ana kadar elde edilen bilgiler ışığında bombalı saldırının sorumlusunun Gaziantep'te yuvalanan bir örgüt olduğu ve örgütün IŞİD'den emir aldığı sonucuna varıldığını açıkladı.
Bugüne değin IŞİD ile ilgili çelişkili açıklamalarsa kurban konumundaki ailelerde tepkiyle karşılandı.
Amerika’nın Sesi, son günlerde sivil toplum örgütleri ile sendikalarca düzenlenen anma törenlerine sahne olan Ankara Tren Garı önündeki atmosferle ilgili nabız tuttu ve katliamda yakınlarını kaybeden olay yeri tanıklarıyla konuştu. Ankara Tren Garı önünde 10.04 civarında patlayan ilk bomba ve ardından görgü tanıklarının ifadesiyle beş saniye sonrasında patlatılan ikinci bomba ile yaşanan kaos ortamında neler yaşandığını ilk ağızdan dinledi.
Ankara Tren Garı önünde 10 Ekim Cumartesi günü sabah yaşanan ve 102 kişinin hayatına mal olan katliam sonrasında anma etkinlikleri ve basın açıklamaları yapılıyor. Katliama yol açan bombalar nerede patlatıldıysa günlerdir o iki noktaya, kırmızı karanfiller bırakılıyor.
Zeki Öztekin: ‘Polisler o gün neredeydi, neden bugün burada?’
Barış çağrısı amacıyla Sıhhiye Meydanı’nda gerçekleşecek miting için 10 Ekim sabahı Ankara Tren Garı önünde ailece buluşmaya katılanlardan biri bir askeri kuruluşta teknisyen olarak görevli Zeki Öztekin. Sendika üyeliği nedeniyle toplumsal etkinliklere katıldığını belirten Öztekin, o gün eşi Sevgi Öztekin ile birlikte Abidinpaşa semtindeki evinden buluşma noktasına gitmiş.
Gözleri hep nemli ancak henüz öldüğüne inanmadığı eşi belki yeniden evin kapısından içeriye girecek diye umutlu Zeki Öztekin’in, elinde 25 yıl öncesinden evlilik fotoğraflarını içeren albüm. Kendisi de sırtından bomba parçasıyla yaralanan Öztekin, yüreğinde kaybettiği eşi Sevgi Öztekin’in acısı yüzünden yarasını unutmuş.
“Biz o gün barış için, gençler ölmesin diyerek el ele umutla oraya gitmiştik” diyen Öztekin, olayla ilgili olarak en şaşırdığı noktayı “polis” sözcüğüyle açıkladı. Neden olay yerinde hiçbir şekilde yaralı polis olmadığı konusunu sorgulayan Öztekin, eşi Sevgi Öztekin’in ölümünü anlatırken neden polis tutumu konusunda rahatsız olduğunu daha iyi şekilde ortaya koydu.
Bomba sesini duyduklarında, elini tuttuğu eşiyle birlikte kendilerini yere kapaklanmış halde bulduklarını kaydeden Öztekin, neler yaşadığını şöyle anlattı:
“Gar binasına doğru yürürken çimenler üzerine düştüğümüzü fark ettim. Kulağımda uğultu vardı. Sırtımda bir acı hissettim, doğruldum, hemen yanıma baktım, Sevgi de yanımda yatıyordu. Kendimi biraz doğrultunca ona seslendim ama cevap vermedi. Sırtında yaralanma vardı, yüzünü çevirdim, bayıldığını zannetmiştim. Yanaklarına hafifçe vurup 'Sevgi uyan' diyordum. O sırada doktor bir arkadaş geldi yanımıza. ‘Nefes almıyor’ deyip kalp masajı yapmaya başladı. Anlamamıştım. ‘Sevgi’ diyordum, ‘uyan!’ Tam o sırada yani patlamalardan belki 5 dakika sonra emin değilim çevrede ne olduğunu duymuyordum ki polis üstümüze biber gazı attı. Herkes kendini korumaya, nefes almaya çalıştı. Sevgi’yi biraz daha geriye ağaç altına doğru çekmeye çalıştım, bir arkadaş yardım etti. Orada bir başka doktor arkadaş geldi, kalp masajı yaptı. Ardından ‘Başınız sağ olsun’ dedi. Anlayamadım önce. Baygın zannediyordum. Uyanacak, gözünü açacak. Ama olmadı. Sevgi’nin kardeşi de orada olacaktı, zaten onlar ile buluşacaktık. Onu aramaya çalıştım, ulaşamadım. Anlamadım, baygın zannetmiştim. Sonra gelenler oldu. Orada kaybettim. Sevgi orada ölmüş.”
Eşi Sevgi Öztekin’in ölümünü zorlanarak, yutkunarak anlatan Zeki Öztekin, tam eşine ilk kalp masajı yapıldığı sırada polis tarafından biber gazı sıkılmasını unutamamış ve Adli Tıp’ta otopsi yapılırken kapıda bekledikleri süre boyunca “nefes alamadı” diye düşünmüş. Ancak katliam sonrasındaki ölümlerde şüpheli vakalar olmakla birlikte Sevgi Öztekin’in sırtından ciğerlerine zarar vermiş bomba parçası nedeniyle vefat ettiği açıklanmış.
Olaydan sonra ilk kez geçtiğimiz günlerde Ankara Tren Garı’nın önüne de gelerek neler olduğunu orada anlamaya çalışan Zeki Öztekin, o gün gar önünde polisleri gördüğünde sıkıntılı anlar yaşadı. “Sivil polisler bugün burada. Her zaman Türkiye’de yapılan her protestoda, eylemde, mitingde yanımızda olurlardı. Ankara’da neye katılsak hep görürdük onları. O gün burada Gar’ın önünde tek bir sivil polis yaralı dahi değil. Hani yaralı olsalardı ya da bizim gibi acı çekselerdi demiyorum. Yanlış anlaşılmasın lütfen. Ama tuhaf değil mi tek yaralı polis dahi çıkmadı” diyen Öztekin, sürekli sorduğu bu soruya devletten tatmin edici yanıt verilmesini beklediğini açıkladı. Aksi takdirde “Devlet her şeyden haberdardı” diye düşünmeye devam edeceğini belirten Öztekin, olaydan sonraki resmi açıklamalara da tepkisini koruduğunu vurguladı.
Başak Sidar’ın evinde ana yüreği parçalanmış
Sevgi Öztekin’in eşi Zeki Öztekin’in ardından Ankara'daki bombalı saldırılarda hayatını kaybeden henüz 21 yaşındaki Başak Sidar Çevik’in ailesi, neler yaşadıklarını Amerika’nın Sesi’ne anlattı. O aile Hatice – İzzettin Çevik, birbirlerine sarılmış görüntüleriyle Türkiye’de gazete manşetlerinde ve uluslararası haber ajanslarında Ankara Katliamı’nın simgesi oldu.
Baba İzzettin Çevik, kız kardeşi, 40 yaşında, üç çocuk annesi Nilgün Çevik’i de katliamda kızıyla birlikte yan yana kaybetmiş. Hangi kaybettiği cana üzüleceğini şaşırdığını vurgulayan Çevik, eşi Hatice Çevik’in anne olarak yaşadığı duygular karşısında kendisini çaresiz hissettiğini belirterek aslında o gün ne olduğunu anlamaya çalıştığını söyledi.
HDP Ankara 2.Bölge 9.Sıra adayı Hatice Çevik, gelecek Pazar günü gerçekleşecek 1 Kasım Genel Seçimleri gündemiyle meşgul değil, ilk bebeği Başak Sidar’ı kaybetmiş anne yüreğiyle karşımızdaydı. Sol gözünü bomba parçacığı nedeniyle kaybetmişti ancak sol yanında yüreğindeki acı ne kendi bedenini ne de siyaseti düşünecek hal bırakmıştı. Günler sonra odasına girebildiği kızı Başak Sidar’ın eşyalarına dokunarak hissettiklerini paylaşan Hatice Çevik, “O gün barış için umutla, neşeyle gitmiştik. Başak da yanımızdaydı. Nilgün de. Hep beraber Gar’ın önüne doğru yürüdüğümüz sırada oldu her şey. Nasıl oldu hatırlamıyorum, sadece kulağımda uğultu vardı. Halen de uğultu var. Kızım benim yanımdaydı, halası da onun yanındaydı” diyebildi. Hatice Çevik, yanındaki kızını aradığı sırada gözüyle görmekte zorlanınca Başak Sidar diye seslendiğini anlatırken, sonrasında ellerine bulaşmış kanı gördüğünü söyledi. Kelimelere dökülemeyecek zorluktaki anları anlatan anne Hatice Çevik, kızını kaybettikten sonra biri kız, biri erkek iki çocuğu için hayatta kalacağını belirtirken, “Kızım olmadan nasıl yaşarım bilmiyorum, artık hiçbir şeyi düşünemiyorum. Evladım öldü evlatlarım olmasa ben de ölürdüm” dedi.
Adıyaman’daki aileye başsağlığı
Baba İzzetin Çevik ise, belki evladını kaybetmiş bir insan için en zor cümleleri sarf ederek, hem kızı Başak Sidar’ın hem de kız kardeşi Nilgün’ün ölmesine neden olan IŞİD üyesi bombacıyı anımsattı. Çevik, “Ben kendi eşim gibi şimdi ana yüreğiyle Adıyaman’da acı çeken anneye de başsağlığı diliyorum. O anne de, benim eşim gibi sarsıldı, evladını kaybetti. Bu önlenebilirdi. Şimdi o anne de acı çekiyor” diye konuştu.
Your browser doesn’t support HTML5