Ankara’nın mobilya sektörüne mekan olan Siteler Mahallesi’nin hemen yanındaki Önder Mahallesi artık “Suriyeliler Mahallesi” olarak anılıyor. Amerika’nın Sesi, Halep’te yaşananlar ve Türk ordusu savaşta iken Suriyeli mahallesinde neler olduğunu gözlemledi ve mahalle sakinleriyle konuştu. Bu mahallede yıkık dökük tenekeden gecekondular geçtiğimiz yıllarda belediye ekiplerince önemli ölçüde yıkılmıştı. Ancak geriye kalan binalardan kimisi betonarme, kimisi sadece görünüşte betonarme ama içerisi teneke, tahta gibi hangi malzeme bulunduysa Ankara’nın soğuk havasını engelleme umuduyla duvar olarak kullanılmış. Çoğunluğu kiracı konumundaki Suriyeliler, sıcak su veya ısınma amaçlı kalorifer tesisatı gibi hiçbir ev koşullarına sahip değil. Ama pek çoğu Suriye sınırına yaklaşık 700 kilometre uzaklıktaki Ankara’da kendi “güvenli bölgelerini” oluşturmuş görünüyor.
Mahallenin ana caddesi konumundaki Selçuk Caddesi’nde bakkaldan berbere, dönerciye, kasap dükkanına her yerde Arapça yazılar göze çarpıyor. Suriyelilere ait dükkanlarda ne yazar kasa ne herhangi bir vergi levhası bulunuyor. Başkentin ortasında adeta ‘vergiden arındırılmış vaha’ gibi bir ticari hayat sürüyor. Vergi olmadığı için mi, yoksa sığınmacı konumundaki mahalle halkı yoksulluk koşullarında yaşadığı için mi dükkanlardaki ürün ya da hizmet fiyatları Ankara’nın diğer mahallelerine kıyasla ucuz görünüyor. Örneğin saç kesimi 10 Türk Lirası, sakal tıraşı 5 Türk Lirası mahallede, bakkal raflarındaki ürünlerde benzerlerinden uygun fiyatlarla satışta.
Mahalledeki Nene Hatun İlkokulu’nda Türkçe ve Arapça eğitim uygulamasıyla Suriyeli çocuklara eğitim veriliyor. Okuldaki Türk çocuklarından çoğu, komşu mahalledeki Battal Gazi İlkokulu’na geçiş yapmış. Nene Hatun İlkokulu’ndaki çocuklar, Suudi Arabistan’ın gönderdiği okul çantalarını kullanıyor ve pek çoğu anne – babaları hiç öğrenmemişken Türkçe’yi gayet başarıyla konuşuyor.
Nene Hatun İlkokulu bahçesinde görüştüğümüz 3’ncü sınıf öğrencisi 12 yaşındaki Muhammed, mahalledeki pek çok kişi gibi Halep’ten gelmiş. Arkadaşları Hamza ve Betül de aileleriyle birlikte Halep’ten Türkiye’ye sığınan çocuklardan. Muhammed kesinlikle Suriye’ye geri dönmek istemiyor, Hamza da arkadaşı gibi düşünüyor ama Betül gülümseyerek ülkesine dönmek istediğini söylüyor.
Okula sadece birkaç metre uzaklıkta özellikle çocuklardan yoğun ilgi gördüğü gözlemlenen döner kebap, patates kızartması gibi yiyecekler satan dükkan sahibi Semar Amar da, 2 çocuğu ve eşiyle Halep’ten Ankara’ya sığınmış. İşlerinden çok memnun olduğunu ve Ankara’da yaşamayı güzel bulduğunu söyleyen Amar, Halep’ten 2 sene önce gelir gelmez dükkanını açmış. Halep’e geri dönmeyi kesinlikle düşünmediğini belirten Amar, aylık 600 Türk Lirası verdiği ve sadece birkaç metrekarelik gecekondu girişi olan dükkanından yaklaşık iki katı gelir elde ediyor. Amar, devlete vergi vermediğini belirtirken, bunun ne olduğunu anlamakta zorlanıyor.
Amar ile konuşmamızda tercüman olarak yardımcı olan 19 yaşındaki Anad Ahmad ise, Türkiye’ye tek başına gelmiş ve ailesini geride bırakmış. Ahmad, Siteler semtindeki bir mobilya atölyesinde çalışıyor. Ahmad da, Türkiye’den ayrılmayı hiç düşünmüyor.
Mahalledeki Suriyeli kadınlar ise, kameralar önünde konuşmaktan kaçınıyor. Yaşlı bir kadın, Suriye’deki savaşta bacağını yitirdiğini söylediği ve “mücahit” diye Türkçe durumunu anlatmaya çalıştığı oğlu için tekerlekli sandalye bulunmasını istiyor. Ama oğlu, kamera çekiminde yer almaktan çekiniyor. Kadınlar çoğunlukla sadece yüzlerini ve hatta bazıları sadece gözlerini açıkta görebildiğimiz siyah çarşaflarıyla sokaklarda yürüyor. Kimisi gözlerine yoğun şekilde çektiği sürme ile gülümsüyor, ancak Suriye ile ilgili herhangi bir soruyu yanıtlamak istemiyor.
Bu arada Suriyeli erkeklerden çoğunluğu söz savaşa geldiğinde veya Türkiye’nin onlar için güvenli bölge oluşturmaya çalıştığını söylediğimizde; artık burayı ülke kabul ettiklerini söylüyor.
Ankara’nın Suriyeli mahallesinde, tipik bir kış günü yaşanıyor, çok azı birkaç ay ama çoğunluğu en az birkaç yıl önce gelmiş Suriyeliler’den hemen hemen hiçbirisi Türkiye’den ayrılmayı düşünmüyor. Türkiye’nin başkentinde artık “adı Suriyeli” ama Arap kökenli mahalle sakinleri var görünüyor.