Arap dünyasını saran halk ayaklanmaları dalgası beklenmedik olduğu kadar derinden sarsıcı da oldu. Uzun yıllar işbaşında olan yöneticiler devrildi, diğerleri düşmenin eşiğine geldi ve bölge kökünden değişti.
Arap Baharı bir ölümle başladı: Ocak başında Tunus’ta genç bir seyyar satıcının acımasız yönetimi protesto amacıyla kendisini ateşe vererek ölmesinin ardından halk sokaklara döküldü. Bu ölüm, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’yı değiştiren hareketin başlangıcıydı.
Bölgede siyasi yaşam yıllardır hiç değişmemişti. Bu ülkelerde zengin azınlık yönetimi elinde tutarken liderler tıpkı krallar gibi devlet işlerini oğullarına devretmeyi planlıyordu. Hiçbir şey değişmeyecek gibi görünürken birden herşey altüst oldu.
Diktatörlüğe karşı için için kaynayan isyan kazanı patladı; dönüşü olmayan bir yola girildi.
İnsan Hakları Gözlem Örgütü’nden Heba Morayef şunları söylüyor:
"Önce Tunus, daha sonra Mısır, Libya ve Suriye gibi bir çok Arap Baharı ülkesinde gördüğümüz görüntülerin sembolü, özgürlükler ve haklar için ölmeye hazır gençler oldu. Kentlerde silahlı güvenlik güçlerinin karşısına çıkan gençler halklara yeni bir cesaret getirdi ve Arap Baharı’nı körükledi."
Göstericiler birbirlerinden aynı dava uğruna savaştıklarını öğrendi. Birlikte karşı çıktıkları yönetimler öylesine baskıcıydı ki devrilmeleri kaçınılmazdı.
Profesör Said Sadık Kahire’deki Amerikan Üniversitesi’nden. Profesör şu yorumda bulunuyor:
"Hepsinde sistem aynıydı- Yemen, Libya, Suriye, Mısır, Tunus, hepsi orduları ve istihbarat servisleriyle bir polis devletiydi. Tıpkı domino taşları gibi biri düştüğünde hemen öteki de etkilendi."
Ayaklanmalar sadece bu devletlerin yöneticilerini değiştirmedi, uzun süreli ittifakları da bozdu. İnsan Hakları Gözlem Örgütü'nden Heba Morayef açıklıyor:
"Ayaklanma dalgası, değişmez görünen Orta Doğu’ya bir tür sürpriz duygusu getirdi. Bölgede baskıcı yöneticiler iktidarı çocuklarına devrediyor ve uluslararası topluluk istikrar güvencesi veren bu dost liderlere dayanıyordu. Şimdi Orta Doğu’da bu anlayış yıkıldı."
Ayaklanmanın temsili hükümetlere geçişi sağlaması umudu henüz gerçekleşmiş değil. Bazıları Tunus ve Mısır’da islamcı partilerin yükselişini demokrasi için tehlike olarak görüyor. Bazıları içinse bölgede mücadele hala devam ediyor.
Ama kesin olan bir gerçek varsa o da korkusuz gençlerin şimdi her yeni Arap liderin dikkate almak zorunda olduğu bir seçmen topluluğu haline geldiği.