Boston Globe Irak’taki Muthanna cezaevinden gelen işkence haberlerinin Saddam Hüseyin dönemini hatırlattığını yazıyor. Gazete, iddialarla ilgili kapsamlı bir soruşturma başlatılmasını istiyor:
“Yapılan işkencelerin açığa çıkması, hiç kuşkusuz seçim sonrasında yeni hükümetin kurulması çalışmalarını daha da zorlaştıracaktır. Eğer güçlü gruplar tarafından kabul gören bir hükümet kurulamazsa, bir yandan yolsuzlukların ayyuka çıkması diğer yandan da hükümet güçleri tarafından Sünnilere işkence yapılması, mezhep çatışmasının yeniden alevlenmesine yol açabilir. Ancak bu kaygı verici ihtimallere rağmen, Obama muharip Amerikan birliklerinin 1 Eylül’de geri çekilmesi planından vazgeçmemelidir. Bununla birlikte yönetim, insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne saygı konularında baskı yapmayı sürdürmelidir.”
New York Times krizden çıkması için Yunanistan’a yapılacak yardımın gecikmesinin faturayı da kabarttığını belirtiyor. Gazete, yardımın daha da gecikmesi durumunda krizin bütün Avrupa’yı etkileyeceği uyarısında bulunuyor:
“19 Mayıs’ta Yunanistan’ın 12 milyar dolarlık devlet bonosunun vadesi doluyor. Dolayısıyla bu tarihe kadar Atina’ya para verilmesi gerekiyor. Avrupalı politikacılar yardım konusunda ayak diremeyi sürdürürse, işler aniden kontrolden çıkabilir. Kriz, Yunanistan, İspanya ve Portekiz’in dışında Almanya ve Fransa’yı da etkileyebilir. Alman finans kurumlarının Yunanistan’dan 36 milyar dolar alacağı var. Fransa’nın alacağı ise 54 milyar dolar… Dolayısıyla sorun, Yunanistan’a yardım etme sorunu değil, Avrupa’nın kendini koruması sorunudur. Avrupa Birliği ve IMF, işlerin kontrolden çıkmasını beklemek yerine, kapsamlı ve inandırıcı bir mali yardım paketi hazırlamalı ve gerektiğinde bu yardımı hayata geçirmeye hazır olmalıdır. Avrupa finans piyasaları ve Avrupa’nın inandırıcılığı, daha haftalarca bekleyecek durumda değil…”
USA Today Anayasa mahkemesinin şirketlere, sendikalara ve sivil toplum örgütlerine seçimlerde belirli adayları destekleyen ilanlar verme hakkı tanıdığını hatırlatıyor. Gazete bu kuruluşları, ilanların finansman kaynağını açıklamaya çağırıyor:
“Anayasa Mahkemesi’nin kurumların da kişiler gibi ifade hakkına sahip olduğuna ilişkin kararı başta başkan Obama olmak üzere birçok kişi tarafından eleştirildi. Ancak sevsek de, sevmesek de artık bu yasaya saygı göstermek zorundayız. Şimdi Kongre’nin yapması gereken şey, Anayasa Mahkemesi’nin verdiği karar çerçevesinde kalarak, bu yasanın yol açacağı zararı en aza indirmektir. Elbette paranın politik yaşamdaki etkisini azaltmak için en doğru yöntem, seçim kampanyalarının kamu finansmanıyla yürütülmesini sağlamaktır. Ancak bu arada seçim ilanlarına mali destek sağlayanların kimliklerinin bilinmesi de sürecin daha şeffaf işlemesini sağlayacaktır. Kongre, sonbahardaki seçimler için ilanlar verilmeden önce, gereken yasal düzenlemeyi yapmalıdır.”
Christian Science Monitor finans reformu tartışılırken Fannie Mae ve Freddie Mac’in gündeme gelmemesini eleştiriyor. Gazete, ucuz konut kredisi sağlanmasında devletin gelecekte nasıl bir rol üstleneceğinin de tartışılması gerektiğini vurguluyor;
“2000 ila 2007 yılları arasında bu iki kuruluşun standartlara uymadığı halde verdiği kredilerin oranı % sıfırdan % 23’e çıktı. Bu riskli krdi politikası yoksul ve orta gelirli kesimlerin ev sahibi olmasına yardımcı oldu. Ayrıca konut fiyatlarının 1930’lardan sonra neredeyse hiç düşmediği göz önüne alındığında bu politika makul bulunabilir. Ancak 2006-2007 yıllarında konut fiyatlarının düşmeye başlamasıyla Fannie ve Freddie çökme noktasına geldi. Ancak bu noktadan sonra söz konusu iki kuruluşun Amerikan mali piyasalarında ne kadar büyük önem taşıdığının farkına varıldı. Eğer bu iki kuruluş için de bir reform yapılacaksa, maliye bakanı Timothy Geithner’in de dediği gibi, konut kredisi finansmanı sisteminin, bütün sistemi riske sokmaması sağlanmalıdır.”