8 Mart Amerikan Basınından Özetler


Washington Post, Kırgızistan Devlet Başkanı, Amerikan Dışişleri Bakanlığı 2011 Uluslararası Cesur Kadın Ödülü sahibi Roza Otunbayeva’nın bir yazısına yer veriyor. Otunbayeva, Orta Asya’nın Ortadoğu’daki ayaklanmaları yakından takip ettiğini, Tunus ve Mısır’da insanların sergilediği güç ve birlik-beraberliğin Kırgızistan’ın geçen yıl kendi yolsuz ve yozlaşmış diktatörüne karşı elde ettiği zaferi hatırlattığını söylüyor. Kimilerinin böyle devrimlerin şiddet ve istikrarsızlık getirdiğini, ulusal ayaklanmaların yabancı hükümetler, uluslararası medya ve terör örgütlerinin hazırladığı gösteriler olduğunu savunduğunu söyleyen Otunbaveya, buna karşı verecek yanıtlarının hazır olduğunu belirtiyor ve şöyle diyor:

Hepimiz insanız. Aykırılık ister Müslüman, ister Hıristiyan, ister siyah, ister beyaz, hepimizin doğasında var. Tanrı bizlere öyle bir şeref duygusu vermiş ki, hak ve özgürlüklerimizin elimizden alınmasına tahammül edemiyoruz. Kendi deneyimlerimiz bize demokrasiye giden düz bir yol olmadığını gösterdi. Diktatörleri devirmek işin kolayı. Her ülke kendi sorunlarıyla karşı karşıya. Öncelikle her ülkenin uzun yıllar boyunca iktidardaki azınlığın kendi çıkarlarına göre koyduğu yasaları kaldırması gerekiyor. Kırgızistan’da tüm siyasi partileri ve sivil toplum örgütlerini bir araya getirmiş ve yeni anayasayı hazırlamıştık. Bakiyev rejimi devrildikten üç ay sonra yeni anayasa referanduma hazırdı. Toplumlarımız yıllarca baskı altında tutulduğu için yeni elde edilen özgürlükler baş döndürücü olabiliyor, devrimlerden sonra polis teşkilatları düzeni sağlayacak güçten yoksun kalıyor. Bu nedenle uluslararası toplumun desteğini almak, anlayışlı komşu ülkelere sahip olmak çok önemli. Demokrasiye giden yol çok çetin ve zorlu. Ancak bu, tek yol. Kırgız halkı olarak Ortadoğu’daki kardeşlerimizin azimle yollarına devam edeceğine inanıyoruz.’

Wall Street Journal, Dış İlişkiler Konseyi Başkanı Richard Haass’ın bir yorumuna yer veriyor. Haass, Kaddafi’nin iç savaştan zarar görmeden çıkabileceğini, Amerika’nınsa, çıkarlarının çok da önemli olmadığı bir ülkeye müdahale etmekten kaçınması gerektiğini söylüyor. Haass şöyle devam ediyor:

‘Obama Yönetimi’nden bazı isimler de dahil siyasi yelpazede çok sayıda kişi Başkan’ın Libya’ya uçuş yasağı dahil askeri müdahalede bulunması için baskı yapıyor. Bu kişiler müdahalede bulunmanın akan kanı durduracağını, Amerika’nın özgürlük ve güvenliğe verdiği desteği açıkça göstereceğini söylüyor. Ancak Savunma Bakanı Robert Gates, bunun tam tersini, yani Libya’da uçuş yasağı koymanın savaşa girmek olacağını savunuyor. Libya’yı Amerika’nın bölgedeki kaygılarının odak noktası haline getirmemek için pek çok neden var. Libya hem siyasi etkinlik hem de petrol piyasaları üzerindeki etkisi açısından Ortadoğu’nun en önemli ülkesi değil kesinlikle. Amerika bunun yerine Mısır’daki geçiş sürecinin pürüzsüz yaşanmasına, Suudi Arabistan’da istikrarın bozulmamasına daha çok odaklanmalı.’

Christian Science Monitor
’da ise Claremont McKenna College’dan Profesör P. Edward Haley’nin bir makalesi yer alıyor. McKenna, bir devrimin başarısının en gerçek göstergesinin yeni anayasa olduğunu, ancak Mısır’da yeni anayasayı seçimle işbaşına gelenlerin değil askeri yönetimin atadığı uzmanlardan oluşan komisyonun hazırladığını, bunun da Tahrir Meydanı’nda mücadele veren halkın istediği reformların tehdit altında olması anlamına geldiğini kaydediyor. Yazının devamı şöyle:

‘Mısır’ın şu anda başında bulunan askeri yönetim, kendini ateşe atan Mısır halkının hakettiği bir yönetim değil kesinlikle. Askeri liderlerin, reform süsü verdikleri sözde yeniliklerin kendi ekonomik ve siyasi güçlerini koruyacak biçimde şekillenmesini istediğine dair sinyaller mevcut. Halbuki anayasalar devrimlerin başarısında büyük rol oynar. Halk için değil, halk tarafından hazırlanan bir anayasanın tanımladığı yeni siyasi düzen, devrimin başarısını sınayan gerçek bi göstergedir. Tahrir Meydanı’nda elde edilen özgürlüklerin garantisi, uluslararası gözlemciler eşliğinde yapılacak hür ve adil seçimlerle iş başına gelecek olanların hazırlayacağı anayasa olacaktır. Aksi takdirde yoksulluk içinde yaşayan, özgürlük hayalleri suya düşen halk şiddete başvurabilir, kurulan düzeni yıkmaya çalışabilir.’