İsrail ve İngiltere'de yapılan yeni araştırmalar, COVID-19 aşılarının "uzun COVID" olarak bilinen hastalık teşhisi riskini azaltabileceğine işaret ediyor.
İsrail'de yapılan ancak henüz bilimsel hakem heyetinden geçmeyen bir araştırmanın ilk sonuçları, iki doz Pfizer COVID-19 aşısı olan ve virüs testi pozitif çıkan kişilerin kalıcı semptomlar bildirme olasılığının, hastalığa yakalandıklarında aşılı olmaya kişilere göre çok daha düşük olduğunu gösteriyor.
İngiltere'de Ulusal İstatistik Bürosu’nun 6 bin yetişkin üzerinde yürüttüğü gözlem araştırması da çifte aşılananların pozitif testten üç ay sonra COVID-19’un geçmeyen semptomlarını bildirme olasılığının yüzde 41 daha az olduğunu ortaya koydu. Çalışma, genel olarak, çift aşılı grubun yalnızca yüzde 9,5'inin "uzun süreli COVID" yaşadığını, bu oranın aşılanmamış benzer bir grupta yaklaşık yüzde 15 olduğunu kaydetti.
Bu hafta başlarında yayınlanan iki ayrı çalışma da “uzun COVID” riskine kimlerin daha açık olabileceğini ortaya çıkardı.
Risk arttıran faktörler
Seattle'daki Washington Üniversitesi ve İsveç Tıp Merkezi de dahil olmak üzere ABD’nin birkaç araştırma merkezindeki bilimadamları, 2020 ve 2021'de enfekte olan 200'den fazla hastayı inceleyerek, "Uzun süreli COVID" riskini arttırabilecek dört faktör keşfettiler. Bir kişinin sisteminde Corona virüsünün ne yoğunlukta olduğu anlamına gelen viral yük, vücudun sağlıklı dokularına yanlışlıkla saldıran belirli otoantikorların varlığı, Eppstein-Bar virüsünün bünyede yeniden faaliye geçmesi ve Tip 2 diyabetin, Covid sonrası uzun süreli semptomlara neden olabildiği bildirildi.
Your browser doesn’t support HTML5
Zürih Üniversite Hastanesi'ndeki araştırmacılar da "uzun COVID" yaşamayı sürdüren Corona virüsü hastalarında belli tip antikorların daha düşük düzeyde olduğunu keşfettiler. Her iki çalışma da "uzun süreli COVID" hastalarını antiviral ilaçlarla tedavi etmenin, yorgunluk, odaklanamama ve hafıza kaybını içeren "beyin sisi" gibi zayıflatıcı semptomlarını hafifletmeye yardımcı olabileceği sonucuna vardı.