Her birinin ayrı bir hikâyesi ve adı olan asırlık motiflerin yer aldığı yün kilimler, Şırnaklı kadınların ellerinde geleneksel yöntemlerle dokunarak yeniden hayat buluyor.
Şırnak’ın Beytüşşebap İlçesindeki Halk Eğitim Merkezi’ndeki kursiyer kadınlar, yünden elde edilen dokuduğu kilimlerle, hem annelerinden kalan asırlık geleneği sürdürüyor hem de ürettikleri ürünleri satarak aile bütçelerine katkıda bulunuyor.
Your browser doesn’t support HTML5
En eski dokuma türleri açısından bölgede önemli bir kültür mirası olan ve ‘Jirki Kilimi’ adıyla da bilinen eserlerin aynı zamanda hikâyesine göre, “Canbezar”, “Gülsariye”, “Bekik”, “Gülhezar”, “Gülşivan”, “Jirkan”, “Lüleper”, “Sine” ve “Kesneker” gibi isimleri de bulunuyor. Desenler genellikle yöre halkının dini inancını, yaşantısını, başından geçmiş acı tatlı olayları, doğa ile iç içe yaşantısını, doğanın şekil ve özelliklerini ifade etmektedir.
Her yıl kurulan fuarlarda yurt içi ve yurt dışından yoğun ilgi gören kilimlerde hayvan, çiçek, ağaç figürlerinin yanı sıra yaşamın içinden koç boynuzu, akrep, çengel, tarak, yıldız, muhabbet kuşu, göz ve el gibi motifler de yer alıyor.
Yurt içinden ve yurt dışından ilgi gören, "Bekik", "Canbezar", "Gülsariye", "Gülhezar", "Gülşivan", "Jirkan", "Lüleper", "Kesneker", "Sine" gibi çok sayıda ismi bulunan kilimleri dokuyan kadınlar aile bütçelerine de katkı sağlıyor.
“Kilime dokunan her motifin bir hikâyesi var’’
VOA Türkçe’ye konuşan Beytüşşebap Halk Eğitim Merkezi eğitimcilerinden Leyla İmamoğlu, Şırnak kiliminin önemine dikkat çekerek “Her yıl Temmuz- Ağustos aylarında yaylalarımızda kuzu kırkma festivalimiz olur, orada elde ettiğimiz yünü yine kendi derelerimizde yıkayıp kök boyalarla farklı renklere boyuyoruz. Daha sonra ‘teşi’ adını verdiğimiz kirmen aletiyle ipe dönüştürerek kilime dokuyoruz” dedi.
Kilime dokunan her kilimin ayrı bir hikayesi olduğuna vurgu yapan İmamoğlu, “Türkiye’nin her yerinde kilim dokunuyor ama bizim kilimimiz daha ince desenli olduğu için çok kalitelidir. Türkiye’nin her yöresinden ve yurt dışından siparişler geliyor. Buradaki kursiyerimiz hem bu geleneği sürdürerek annelerimizin eserlerinin kaybolmasını önlüyor hem de burada ürettikleri ürünleri satarak aile bütçelerine katkıda bulunuyor’’ diye konuştu.
“Gençlerin çeyizlerini süslüyor“
Dokunan kilimlerin yeni evlenen gençlerin çeyizlerini süslediğini belirten kursiyerlerden Makbule Ataman, emeklerinin maddi karşılığını alamadıklarını ancak geleneğin kaybolmaması için dokumayı sürdürdüklerini belirtti. Ataman sözlerinin devamında “Bunlar, kilim motifleri, annelerimizin bize bıraktığı çok kıymetli ve zahmetli eserler. Çocuklarımın her biri kendi düzenlerini kurduktan sonra ben de kilim dokumaya başladım. Zamanımı bu şekilde verimli geçirdiğimi düşünüyorum çünkü bu kültürün yok olmasını istemiyorum. Burada dokuduğumuz kilimleri çocuklarımızın çeyizlerine koyuyoruz bazen de çok kıymetli sevdiklerimize hediye ediyoruz. Kilimlerin bazılarının dokunması 3-4 ayımızı alırken, bazıları ise 1 buçuk yılı buluyor. Gerçekten çok zahmetli ve emek isteyen bir iş. Ama maalesef emeğimizin maddi karşılığını aldığımızı düşünmüyorum” ifadelerini kullandı.