Astana Süreci formatında Suriye için dilekler paylaşıldı, somut öneri çıkmadı

Doha'daki zirveye Türk, İran ve Rusya dışişleri bakanları katıldı.

Katar’ın başkenti Doha’da Suriye’deki son tabloyu ele alan Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Türk Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçı’nın üçlü zirvesi sonucunda çatışmayı durduracak somut öneri kararı alınmadı. Lavrov, Türkiye’ye Şam rejimiyle terörizme karşı iş birliğinde bulunulması gerektiğini anımsatırken; Şam ile muhalif gruplar arasında nasıl diyalog kurulacağı ise kararlaştırılmadı.

Katar’ın düzenlediği 22. Doha Forumu kapsamında, geçtiğimiz hafta başı Ankara’yı ziyaret eden İran Dışişleri Bakanı Arakçı’nın talebi doğrultusunda, bugün üç ülke arasında Astana Süreci formatında Suriye’deki gelişmeler değerlendirildi. Ancak “yapıcı bir görüşme” olarak açıklanan üçlü toplantı sonucunda Rusya, Türkiye ve İran arasında sahadaki çatışmayı durduracak somut herhangi bir uzlaşma sağlanamadı.

Türkiye’nin, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esat’ın, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Lideri Recep Tayyip Erdoğan’ın görüşme çağrısına olumlu dönüş olmamasından duyduğu hayal kırıklığını Rusya ve İran’a yeniden aktardığı öğrenildi. Türkiye’nin, muhalif gruplar ile siyasi diyalog süreci başlatılması çağrısını paylaştığı vurgulandı.

Rusya ile İran’ın ise, sahadaki hareketliliği “Suriye içindeki terörist faaliyetler” olarak nitelendirdiği aktarıldı. Rusya’nın, Türkiye’ye yeniden Ekim 1988 tarihli Adana Mutabakatı uyarınca Şam rejimiyle iş birliğini hatırlattığı ve Türkiye’ye İdlib bölgesindeki silahlanmayı kontrol etmeme eleştirisi getirdiği öne sürüldü.

Rusya: “Teröristler artık terörist olmadıklarını söyleseler de toprak kontrolüne izin verilemez”

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Astana Süreci formatındaki üçlü görüşme ardından Türkiye’ye bir kez daha sahada teröre karşı iş birliği için Beşar Esat rejimini adres gösterdi. Moskova'nın Suriye'deki teröristlere karşı mücadelede elinden geleni yapmaya devam edeceğini söyleyen Lavrov’un, “Teröristlerin üstünlüğü ele geçirmesini engellemek için her şeyi yapmaya çalışıyoruz. Artık terörist olmadıklarını söyleseler bile” ifadesi dikkat çekti.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov

Lavrov, Sputnik’in aktardığı Astana’daki açıklamasında, “Suriye'de yaşananlar kabul edilemez; teröristlerin ülkede toprak ele geçirmesine izin verilemez” dedi. Lavrov, BM tarafından terör örgütü olarak tanımlanan Heyet Tahrir Şam (HTŞ) örgütüyle kesinlikle müzakere yürütülmeyeceğini belirterek, HTŞ ile yasal, terörist kabul edilmeyen muhalif grupları ayırt etmek gerektiğini söyledi.

Lavrov, “Suriye'nin egemenliğini, toprak bütünlüğünü ve birliğini güçlü bir şekilde teyit eden BM Güvenlik Konseyi'nin 2254 sayılı kararı başta olmak üzere mevcut anlaşmaları ihlal ederek bir terörist grubun toprakların kontrolünü ele geçirmesine izin verilmesi kabul edilemez. Şu anda İdlib’deki gerilimi azaltma bölgesinden bu saldırının organize edildiği gibi, jeopolitik hedeflere ulaşmak için Heyet Tahrir Şam gibi teröristlerin kullanılmasının kabul edilemez olduğuna kesinlikle eminiz” diye konuştu.

Türkiye ve İran’ın, Suriye hükümeti ile muhalefet arasında diyalog başlatma çağrısında bulunduğunu açıklayan Lavrov, “Suriye’nin toprak bütünlüğünün bozulmaması ve birlik içinde kalması, Türkiye topraklarında terör saldırılarına açık hale gelen sınır güvenliğinin sağlanması için hayata geçirmek istediğimiz birtakım fikirler var. Suriye ile Türkiye arasındaki ilişkiler normalleşmeli ve biz, yardım etmek için elimizden geleni yapacağız, bundan hiç şüphem yok” dedi.

Şam’ın da muhalif gruplarca ele geçirileceği iddiasıyla ilgili bir soru üzerine Lavrov, “Rusya, askeri açıdan Suriye ordusunun terör saldırılarını püskürtmesine yardım ediyor” diyerek, Suriye’deki gelişmeler ile ilgili tahminlerde bulunmayacağını söyledi. Bu noktada Lavrov, Rusya’nın Tartus’taki üsten gemilerini çektiği yönündeki iddialara ilişkin soruya ise, “Akdeniz’de askeri tatbikat yapılıyor. Belki de uydu görüntüleriniz bunu başka bir şeyle karıştırdı” yanıtını verdi.

İran Dışişleri Bakanı Arakçı ise, IRNA Haber Ajansı’nın haberine göre; “Artık herkesin görüş alışverişi ve istişarede bulunduğu, karar vermek için henüz erken olduğu, bölgedeki gelişmelerin çok hızlı gerçekleştiği ve değişken bir duruma tanık olduğumuz bir aşamadayız. Suriye halkını ve hükümetini desteklemeye devam etmemiz de doğaldır. Bu, rol oynamamız gereken siyasi bir kampanyadır” açıklamasında bulundu.

Bakan Hakan Fidan Suriye’ye ilişkin yoğun temaslarda bulundu

Türk Dışişleri Bakanlığı kaynakları ise, Doha’daki üçlü toplantıda sahadaki durum ele alınırken, siyasi süreci yeniden başlatmak gerektiğini ve yapıcı bir görüşme gerçekleştiğini ifade etti. Kaynaklar, “Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararı uyarınca hareket edilmesi gerektiği vurgulandı. Suriye’nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliğine destek beyan edildi. Astana formatındaki görüşmelerin sürmesi hususunda mutabık kalındı” bilgilerini verdi.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan Doha'daki zirveye katıldı ve temaslarda bulundu.

Dışişleri Bakanı Fidan, Suriye konusunda ayrıca İran ve Irak’la ikili düzeyde temaslarda bulundu.

Fidan’ın, Irak Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin ile bugünkü ikili görüşmesine ilişkin kaynaklar, “Suriye’yle ilgili konularda yakın çalışmak hususunda mutabık kaldılar” açıklaması yaptı.

Fidan, ayrıca Suriye Müzakere Komisyonu Başkanı Bedir Camus ve Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri’nin Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen’le görüşmeler gerçekleştirdi.

Camus’a göre Kürtçe ikinci resmi dil olabilecek ancak PYD-YPG’yle değil

Bu arada Fidan’ın bugün Doha’da görüşme gerçekleştirdiği Camus, 20 Kasım’da ziyaret ettiği Erbil’de Welat TV’ye verdiği röportajı itibariyle Suriye Demokratik Güçleri (SDG) olarak adlandırılan PYD-YPG’ye bakışı ise Türkiye’nin yaklaşımıyla benzer görünüyor.

Camus, “SDG'nin Suriyeliler arasında pek çok soru işaretinin olduğunu, arkasında kimin olduğu ve kimi takip ettiği hakkında şüphelerin olduğunu hepimiz biliyoruz. Müzakere heyetindeki Suriyeli bileşenlerin üyelerinin tümü Türk değil, ya da Türkiye'ye yakın değil. Hatta müzakere heyetinin bazı bileşenleri SDG ile iletişim kurmak ve müzakere yapmak için birçok girişimde bulundu, örneğin Kürt Ulusal Konseyi (ENKS), Koordinasyon Heyeti, Moskova Platformu ve Kahire Platformu'nun üyeleri, SDG verdiği sözleri yerine getirmediği için çoğunluğu olumsuz bir tutumla geri döndü. SDG içinde, PKK’nın büyük etkisi, Suriye'nin kuzeydoğusundaki Suriyelilere yönelik çocukların silah altına alınması, siyasetçilere ve sivil toplum kuruluşlarına kötü davranışların varlığı söz konusu” görüşünde.

Suriye Müzakere Komisyonu Başkanı Camus’un, “Tüm Suriyelilerin geleceğin Suriye'sinin inşasına katılması ve Suriye'nin geleceğinin bir parçası olmasını istiyoruz, aksi takdirde bu mesele gerçekleşmeden sürdürülebilir barışın devam etmesi mümkün değil. Suriye'nin geleceğinde Arapça ve Kürtçe dillerini de hayal ediyoruz, diğer unsurların da kültürleri korunacaktır. Muhalefetteki belgelerimizde, belirli bir Suriye bölgesindeki çoğunluk dili itibariyle Arapçanın yanında ikinci bir resmi dil olması söz konusu. Bu ülkemizin kültürel zenginliğidir, biz de onu koruyacağız ve savunacağız” ifadesi dikkat çekti.

İlgili Haberler Humus için savaşan gruplar Şam'a ilerliyor, Esat'ın yönetimi tehlikede