Türkiye’nin basın özgürlüğü konusundaki performansı eleştirilmeye devam ediyor. Ankara bu konudaki eleştirileri göğüsleyip kendi tezini yoğun şekilde anlatmaya çalışsa da Avrupa’nın ikna olduğunu söylemek zor. AKPM’de ele alınan son rapor da bunun göstergesi
BRÜKSEL —
Basın özgürlüğü, son yıllarda Avrupa kurumları karşısında Türkiye’nin başını en fazla ağrıtan konular arasında yer alıyor. Tutuklu gazeteci sayısının fazlalığı, Türkiye’nin bu tutuklamalarla ilgili tezini tam olarak anlatamaması ve konuya Avrupa’yla aynı gözle bakılmaması Ankara açısından sorun yaratmayı sürdürüyor. Türkiye her ne kadar tutuklananların gazetecilik faaliyetlerinden değil farklı suçlardan tutuklandığı tezini öne çıkarmaya çalışsa da Avrupa kurumlarının ikna olduğunu söylemek zor.
Basın özgürlüğü konusunda Türkiye’yi uyaranlar kervanına Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) de katıldı. AKPM’nin İsveçli üyesi Mats Johansson tarafından hazırlanan “Avrupa’da Medya Özgürlüğünün Durumu” başlıklı raporda en çok eleştirilen ülkeler arasında olan Türkiye’de medya ve gazeteciler açısından “felç edici” bir durum olduğu vurgusu öne çıkıyor. “Dünyada en fazla gözaltında gazeteci olan ülkenin Türkiye olduğu” vurgusuna yer verilen raporda, “felç edici duruma” gazetecilerin “siyasi görüşlerini ifade ettikleri ve dinamik bir demokraside gerekli siyasi tartışmaya katkıda bulundukları için” tutuklanmalarının, gözaltına alınmalarının ve haklarında soruşturma açılmasının neden olduğunun altı çiziliyor.
AKPM, 3. yargı reformu paketinden duyulan memnuniyeti dile getirse de Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 301. maddesinde yapılan değişikliklerin sorunu çözmeye yetmediğini vurguluyor. Raporda, TCK’nın 285. ve 288. ile Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) 6. maddeleri de eleştirilerek, açılan dava sayısının fazlalığının “medya özgürlüğünün ciddi biçimde ihlal edildiği anlamı taşıdığı” görüşü dile getiriliyor.
Aslında Avrupa kurumlarının ikna olmamasında basın özgürlüğü konusunda Türkiye içinde de birbirine tamamen zıt görüşlerle karşılaşılması da etkili oluyor. Bunun son örneğini raporun tartışıldığı AKPM oturumu oluşturdu. Oturumda söz alan CHP milletvekili Gülsün Bilgehan, gazetecilerin görevlerini yapmalarına kısıtlamalar getirildiğine dikkat çekerek “hükümetin dizilere bile müdahale ettiğinin” altını çizdi. BDP milletvekili Ertuğrul Kürkçü, tutuklanan gazetecilere atıf yaparak “Silahsız teröristler Türkiye’nin 21. yüzyıla katkısı” derken AKP milletvekili Pelin Gündeş Bakır, tutuklananların gazetecilik faaliyetleri nedeniyle tutuklu olmadığı tezini yineledi. Türk heyetinden rapora en sert tepki ise AKP milletvekili Nursuna Memecan’dan geldi. Raporun hayal kırıklığı yarattığını, tek taraflı olduğunu ve yanlış bilgilere dayandığını söyleyen Memecan, “Avrupa’da medya özgürlüğü bu kadar tartışılıyorken Johansson’un sadece Türkiye gibi birkaç ülkeyi hedef alması art niyetli” dedi.
Türkiye’nin basın özgürlüğü performansı sadece AKPM tarafından değil çok sayıda Avrupa kurumu, düşünce kuruluşu ya da gazetecilik örgütleri tarafından eleştirildi. Önemli düşünce kuruluşlarından Carnegie Europe tarafından yayımlanan Marc Pierini imzalı “Türkiye’de Basın Özgürlüğü” başlıklı rapor bugüne kadarki belgelerin sentezi niteliğinde. “Birkaç yıldır Türkiye’de basın özgürlüğünün çok kötüye gittiği” tespiti bu raporun da ana vurgularından birini oluşturuyor. Pierini, “İleri demokrasiden bahsediliyorsa özgür basın bunun bir parçası olmalı” mesajını net şekilde veriyor.
Brüksel’de düzenlenen bir konferansta tanıtılan raporda basın özgürlüğü konusunda ilerlenme sağlanması için “tutuklu gazetecilerle ilgili sayı savaşına” son verilmesi, 4. Yargı Reformu Paketi’nin geçirilmesi, sivil toplumun rolünün güçlendirilmesi ve Avrupa Birliği üyelik sürecinin canlandırılması öneriliyor.
Eski AB Türkiye Temsilcisi olan Pierini, Türk toplumunun kamu kurumlarından daha hızlı modernleştiği tespitinde bulunarak, “Basın özgürlüğü Türkiye’nin dünyadaki yeri açısından da göstergedir. Hangi ligde olduğunu gösterir” dedi. Avrupa Parlamentosu Üyesi Marietje Schaake de genel bir hukuk düzeni sorunu yaşandığının altını çizerken otosansürün endişe verici boyuta ulaştığını söyledi.
Prof. Dr. Ahmet İnsel ise tutuklu gazeteciler hakkında otoriter rejimlerde kullanılan argümanların Türkiye’de de kullanıldığını ifade ederek, “Türkiye otoriter bir demokrasi. Demokrasinin her türlü unsuru var ama bunların kombinasyonu tam demokrasi oluşturmuyor” dedi. İnsel, Türkiye'de mantalite değişikliği gerektiğini belirtti.
Basın özgürlüğü konusunda Türkiye’yi uyaranlar kervanına Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) de katıldı. AKPM’nin İsveçli üyesi Mats Johansson tarafından hazırlanan “Avrupa’da Medya Özgürlüğünün Durumu” başlıklı raporda en çok eleştirilen ülkeler arasında olan Türkiye’de medya ve gazeteciler açısından “felç edici” bir durum olduğu vurgusu öne çıkıyor. “Dünyada en fazla gözaltında gazeteci olan ülkenin Türkiye olduğu” vurgusuna yer verilen raporda, “felç edici duruma” gazetecilerin “siyasi görüşlerini ifade ettikleri ve dinamik bir demokraside gerekli siyasi tartışmaya katkıda bulundukları için” tutuklanmalarının, gözaltına alınmalarının ve haklarında soruşturma açılmasının neden olduğunun altı çiziliyor.
AKPM, 3. yargı reformu paketinden duyulan memnuniyeti dile getirse de Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 301. maddesinde yapılan değişikliklerin sorunu çözmeye yetmediğini vurguluyor. Raporda, TCK’nın 285. ve 288. ile Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) 6. maddeleri de eleştirilerek, açılan dava sayısının fazlalığının “medya özgürlüğünün ciddi biçimde ihlal edildiği anlamı taşıdığı” görüşü dile getiriliyor.
Aslında Avrupa kurumlarının ikna olmamasında basın özgürlüğü konusunda Türkiye içinde de birbirine tamamen zıt görüşlerle karşılaşılması da etkili oluyor. Bunun son örneğini raporun tartışıldığı AKPM oturumu oluşturdu. Oturumda söz alan CHP milletvekili Gülsün Bilgehan, gazetecilerin görevlerini yapmalarına kısıtlamalar getirildiğine dikkat çekerek “hükümetin dizilere bile müdahale ettiğinin” altını çizdi. BDP milletvekili Ertuğrul Kürkçü, tutuklanan gazetecilere atıf yaparak “Silahsız teröristler Türkiye’nin 21. yüzyıla katkısı” derken AKP milletvekili Pelin Gündeş Bakır, tutuklananların gazetecilik faaliyetleri nedeniyle tutuklu olmadığı tezini yineledi. Türk heyetinden rapora en sert tepki ise AKP milletvekili Nursuna Memecan’dan geldi. Raporun hayal kırıklığı yarattığını, tek taraflı olduğunu ve yanlış bilgilere dayandığını söyleyen Memecan, “Avrupa’da medya özgürlüğü bu kadar tartışılıyorken Johansson’un sadece Türkiye gibi birkaç ülkeyi hedef alması art niyetli” dedi.
Türkiye’nin basın özgürlüğü performansı sadece AKPM tarafından değil çok sayıda Avrupa kurumu, düşünce kuruluşu ya da gazetecilik örgütleri tarafından eleştirildi. Önemli düşünce kuruluşlarından Carnegie Europe tarafından yayımlanan Marc Pierini imzalı “Türkiye’de Basın Özgürlüğü” başlıklı rapor bugüne kadarki belgelerin sentezi niteliğinde. “Birkaç yıldır Türkiye’de basın özgürlüğünün çok kötüye gittiği” tespiti bu raporun da ana vurgularından birini oluşturuyor. Pierini, “İleri demokrasiden bahsediliyorsa özgür basın bunun bir parçası olmalı” mesajını net şekilde veriyor.
Brüksel’de düzenlenen bir konferansta tanıtılan raporda basın özgürlüğü konusunda ilerlenme sağlanması için “tutuklu gazetecilerle ilgili sayı savaşına” son verilmesi, 4. Yargı Reformu Paketi’nin geçirilmesi, sivil toplumun rolünün güçlendirilmesi ve Avrupa Birliği üyelik sürecinin canlandırılması öneriliyor.
Eski AB Türkiye Temsilcisi olan Pierini, Türk toplumunun kamu kurumlarından daha hızlı modernleştiği tespitinde bulunarak, “Basın özgürlüğü Türkiye’nin dünyadaki yeri açısından da göstergedir. Hangi ligde olduğunu gösterir” dedi. Avrupa Parlamentosu Üyesi Marietje Schaake de genel bir hukuk düzeni sorunu yaşandığının altını çizerken otosansürün endişe verici boyuta ulaştığını söyledi.
Prof. Dr. Ahmet İnsel ise tutuklu gazeteciler hakkında otoriter rejimlerde kullanılan argümanların Türkiye’de de kullanıldığını ifade ederek, “Türkiye otoriter bir demokrasi. Demokrasinin her türlü unsuru var ama bunların kombinasyonu tam demokrasi oluşturmuyor” dedi. İnsel, Türkiye'de mantalite değişikliği gerektiğini belirtti.