Avusturya seçimlerinde favori aşırı sağcı FPÖ

FPÖ Partisi Lideri Herbert Kickl

Avusturya’da Pazar günü yapılacak genel seçimde, göçmen karşıtı Özgürlük Partisi (FPÖ) birinci parti olmayı hedefliyor. Anketler, İslam konusunda da çok sert bir çizgi izleyen sağ popülist FPÖ’nün, muhafazakâr ÖVP’yi geçerek seçimden birinci parti olarak çıkabileceğini gösteriyor.

Avusturya’da son haftalarda yapılan kamuoyu yoklamalarına göre, Pazar günkü seçimde FPÖ, yüzde 27 oy alarak birinci parti olacak. Bu da Avusturya‘da 2. Dünya savaşı sonrası ilk kez aşırı sağcı, göçmen karşıtı bir partinin olası bir koalisyon hükümetinde başbakanlığı üstlenmesinin önünü açacak.

FPÖ, 9 Haziran’da yapılan Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinde de oylarını 2019’daki seçime kıyasla 8,3 puan artırarak yüzde 25,5'e çıkardı ve partinin kurulduğu tarihten bu yana bir ilk olarak ülkede birinci parti konumuna geldi.

O dönemde FPÖ Genel Başkanı Herbert Kickl, asıl zaferin 29 Eylül’de yapılması planlanan genel seçimlerde kazanılacağını belirterek AP seçiminde elde edilen başarının, asıl hedefe giden yolda bir basamak olduğu imasında bulundu. Yapılan anketlere göre, muhafazakâr Avusturya Halk Partisi (ÖVP) ve sosyal demokrat SPÖ’nün oy oranları, yüzde 22 civarında.

Seçim barajının yüzde 4 olduğu ülkede, Yeşiller‘in yüzde 9 ve Yeni Avusturya Liberal Forum Partisi’nin (NEOS) yüzde 7’yle barajı rahat bir şekilde aşmaları bekleniyor.

Avusturya, hâlihazırda ÖVP ile Yeşiller’in oluşturduğu koalisyon tarafından yönetiliyor. FPÖ tahmin edilen oy oranına ulaşsa bile parlamentoda çoğunluğu elde etmesi mümkün görünmüyor. O açından seçim sonrasında oluşacak tablonun yeni bir hükümet kurulmasını zorlaştıracağından yola çıkılıyor; ÖVP, FPÖ'nün "küçük ortağı" olmayı net bir şekilde reddetti için, Avusturya’da üç partili bir koalisyon kurulması ihtimali çok yüksek olarak tanımlanıyor.

FPÖ, İslam’ın Avusturya’ya uymadığını savunuyor

İkinci Dünya Savaşı’nın bitimine kadar Nazi ideolojisine hizmet eden Anton Reinthaller isimli bir asker tarafından 1956’da kurulan FPÖ, Avrupa’daki en radikal aşırı sağcı partilerden biri olarak biliniyor. Ülkede yaşayan yabancılara karşı sert bir tutum izleyen parti, göçmenlerin Avusturya’nın sosyal ve ekonomik yapısına zarar verdiğini savunarak Avrupa çapında özellikle Müslüman göçmen karşıtı politikaları güçlü bir şekilde destekliyor.

Avusturya'da çok sayıda Türk göçmen yaşıyor.

Almanya başta olmak üzere Avrupa’da 2015’te yaşanan göç krizi sonrasında rüzgarı arkasına alan FPÖ, 2017 yılında Halk Partisi ile oluşturduğu koalisyonda, ilkokullarda ve anaokullarında başörtüsü yasağı, ülkedeki Müslümanları fişlemesi, Müslümanların güvenlik sorunu olarak tanımlanması gibi bir dizi islamofobik önlemin öncüsü oldu. 2021’de parti liderliğine seçilen Herbert Kickl ile birlikte kendisini "sokaktaki vatandaşın" partisi olarak konumlandırmayı başaran FPÖ‘nün seçim kampanyasının temelini, göç ve İslam karşıtlığının yanısıra güvenlik ve ulusal egemenlik konuları oluşturuyor.

İslam’ın Avusturya’nın kültürel değerleriyle uyumsuz olduğunu ve bu nedenle ülkede yayılmasının engellenmesi gerektiğini savunan Kickl, ülkenin ulusal kimlik ve kültürel değerlerinin tehlikede olduğunu da sıklıkla dile getiriyor.

FPÖ ve liderinin göçmenlik karşıtı politikalarla yabancıları ülkenin dışında tutma söylemi, sosyal yardımların ve hizmetlerin öncelikle Avusturya vatandaşlarına yönelik olmasını istemesi, özellikle kırsal bölgelerde ve daha muhafazakâr seçmenler arasında büyük oranda destek buluyor.

AB’nin dış sınırlarının daha sıkı kontrol edilmesini ve Romanya ile Bulgaristan’ın Schengen’e katılmasının engellenmesini isteyen FPÖ, Ukrayna savaşıyla artan enerji fiyatları, yükselen enflasyon, hayat pahalılığı gibi konuları da gündeme getirirken özellikle Rusya-Ukrayna savaşının yol açtığı pahalılıkta, iktidarın yetersiz kaldığını savunuyor.

Yaklaşık 120 bini seçmen konumunda 300 binin üzerinde Türkiye kökenli göçmenin bulunduğu Avusturya'da, 800 bine yakını Müslüman toplam 1,5 milyon göçmen yaşıyor. FPÖ’nün göçmen ve İslam karşıtı tutumu göçmenler arasında endişe ve rahatsızlığa neden oluyor. Ancak FPÖ’nün artan etkisi ve Pazar günkü olası zaferi, tüm Avrupa’da yükselen sağ popülizm akımının bir yansıması.

Almanya’da göçmen karşıtı AfD’nin özellikle doğu eyaletlerinde en güçlü parti haline gelmesi, İtalya’da sağ popülist Giorgia Meloni’nin kurduğu hükümet, Fransa’da Marine Le Pen’in popülaritesinin sürekli artışı, Müslüman ülkelerden gelen ve Avrupa’da yaşayan göçmenler için durumun her geçen gün zorlaştığını gösteriyor.

İlgili Haberler Almanya sınırlarında kontroller başlıyor