Ermenistan ve Azerbaycan arasında Dağlık Karabağ çatışması tırmanıyor. Çatışmayı VOA Türkçe’ye değerlendiren Kafkasya uzmanı Paul Stronski, Rusya’dan her iki tarafa, Türkiye’den ve İsrail'den de Azerbaycan’a silah gönderilmesi nedeniyle son yıllardaki çatışmaların daha şiddetli olduğunu söyledi.
Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki Dağlık Karabağ çatışması, 1980’lerden bu yana çözümsüz kalan ve zaman zaman iki taraf arasında sınır hattında çatışmanın tırmanmasına yol açan “dondurulmuş” sorunlardan.
Aslında Azerbaycan toprağı olan Dağlık Karabağ, Sovyetler Birliği’nin çöktüğü bir dönemde 1988’de yapılan oylamada Ermenistan’ın bir parçası olmak isteyince, iki taraf arasında savaş çıktı. 1994’te Rusya’nın arabuluculuğunda sağlanan ateşkesle savaş teknik olarak sona ermiş olsa da, Bakü ve Erivan bir barış antlaşmasına imza atmış değil.
Dağlık Karabağ, o dönemden bu yana, Ermenistan hükümetinin desteklediği ayrılıkçı etnik Ermeniler'in kontrolunda. Çatışmalarda her iki tarafın da sorumlu tutulduğu saldırılarda, binlerce kişi hayatını kaybetti, çok sayıda kişi de göç etmek zorunda kaldı. Uluslararası güçlerin arabuluculuğunda uzun süredir devam eden müzakerelerse sonuçsuz kaldı.
Azerbaycan ve Ermenistan arasında çatışmalar neden yeniden alevlendi? Son çatışmalar öncekilerden farklı mı?
“Taraflara gönderilen silahlar yüzünden son yıllardaki çatışmalar daha kanlı”
VOA Türkçe’nin konuya ilişkin sorularını yanıtlayan, düşünce kuruluşu Carnegie Uluslararası Barış Vakfı uzmanlarından Paul Stronski, bölgede gerilimin aslında son bir yıldır yükseldiğine dikkat çekti; “çatışmaların son birkaç yıldır Rusya’dan her iki tarafa, Türkiye ve İsrail’den de Azerbaycan’a ağır silahların gitmesi sebebiyle daha kanlı hale geldiğini” söyledi.
Ermenistan’da 2018 yılında uzun süredir görevde olan Serj Sarkisyan barışçı bir devrimin ardından iktidarı kaybetti. Muhalif protestocuların lideri olan Nikol Paşinyan başbakan oldu. Azerbaycan ve Ermenistan askeri iletişim hattının yeniden açılması konusunda anlaştı; iki ülkeden halklarına barış getirmek amacıyla somut adım atma gereksiniminin altını çizen açıklamalar geldi. Ancak bu sözler eyleme dökülmedi.
“Savaş dikkatlerin başka yöne çekilmesini sağlıyor”
Her iki liderin halkları barışa hazırlama vaadinde bulunmalarına rağmen savaşa hazırlıyor gibi göründüklerini belirten Paul Stronski, şimdi iki başkentte de neredeyse bir savaş havası olduğunu söyledi.
Stronski, Azerbaycan ve Ermenistan’daki sosyo-ekonomik sorunların son çatışmalarda rol oynadığına dikkat çekerek şu değerlendirmede bulundu:
“Temmuz ayındaki çatışma, Dağlık Karabağ temas hattında değil; Ermenistan ve Azerbaycan arasında uluslararası toplumca tanınan sınırda meydana gelmişti. İki ülkenin liderleri halklarını barışa hazırlamak yerine savaşa hazırlamış görünüyor. Hem Azerbaycan hem de Ermenistan gittikçe artan sosyo-ekonomik sorunlar sebebiyle içerde zorluk yaşıyor. İki ülkenin de mücadelede pek başarılı olmadığı Corona salgınının da bunda payı var. Ama özellikle Azerbaycan’da hükümet endişeliydi. Hayat standardının yükseldiği ancak demokratik bir seçim imkanının olmadığı toplum sözleşmesi ve Dağlık Karabağ’ın geri alınması vaadi artık zayıflıyor. Savaş ise bu sorunlardan dikkatin dağıtılmasına yardımcı oluyor.”
“Uluslararası toplumun ve büyük güçlerin dikkati bölgede değil”
Uluslararası toplumun çok sayıda krizle boğuştuğuna dikkat çeken Stronski, Rusya’nın Belarus ve Libya’nın yanı sıra iç sorunlara odaklandığını; Avrupa Birliği’nin ikinci dalga bir salgınla karşı karşıya olduğunu, ABD’nin de aşamalı bir şekilde son birkaç yıldır bölgeden uzaklaştığını ve bu nedenle Minsk Grubu gibi süreçlerde rol oynayan büyük güçlerin dikkatinin bölgede olmadığının altını çizdi.
Ermenistan’ın nüfusunun çoğunluğu Hıristiyan; petrol ve doğalgaz zengini Azerbaycan’ın nüfusunun çoğunluğu Müslüman. Türkiye 1991 yılında Azerbaycan’ın bağımsızlığını tanıyan ilk ülkeydi. Ankara’nın Bakü ile uzun yıllara dayanan yakın ilişkileri mevcut. Azerbaycan’ın eski Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev, iki ülke arasındaki ilişkileri “iki devlet tek millet” ifadesiyle tanımlamış, bu tanım Türkiye tarafında da karşılık görmüştü.
Ermenistan’la diplomatik ilişkisi olmayan Türkiye, 1993 yılında Dağlık Karabağ konusunda Azerbaycan’a destek amacıyla Ermenistan’la sınırını kapattı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül döneminde, Türkiye ve Ermenistan arasında ilişkilerin normalleşmesi konusunda bazı diplomatik adımlar atılsa da bir sonuca ulaşılamadı.
Rusya ise özellikle savunma alanında Ermenistan’la ittifak içinde. Ermenistan’da bir Rus üssü bulunuyor. Her iki ülke de Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü adlı askeri ittifakın (CSTO) üyesi. Ancak Rusya Azerbaycan’la da iyi ilişkilere sahip. Peki, Suriye ve Libya konusunda farklı taraflarda yer alan Türkiye ile Rusya, bu çatışmaya sürüklenebilir, karşı karşıya gelebilir mi?
Ermenistan’a doğrudan bir saldırı olması halinde böyle bir olasılığın bulunduğunu belirten Paul Stronski, “Ermenistan ve Rusya resmi müttefik. Ermenistan doğrudan saldırının hedefi olursa Rusya, Ermenistan’a destek vermek zorunda. Rusya ya da Türkiye’nin bu çatışmaya sürüklenmek istediğini sanmıyorum. NATO da istemiyor. Ancak Türkiye’nin Azerbaycan’a verdiği güçlü destek böyle bir riski barındırıyor. Şu anda diplomasinin arka kanalları üzerinden görüşmeler yapılıyordur. Çünkü İran, Kuzey Kafkasya, Ortadoğu’ya ve enerji rotalarına yakınlığı sebebiyle, Güney Kafkasya’nın ihtiyacı olan son şey daha geniş bölgeye yayılan bir çatışma’’ şeklinde konuştu.
“Rusya sorunun parçası”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) bünyesinde 1992 yılında Fransa, Rusya ve ABD’nin başkanlığında kurulan Minsk Grubu’nu, “Adeta sorunu çözmemek için ellerinden geleni yapmışlardır” sözleriyle eleştirmişti.
Minsk Grubu bünyesindeki Rusya’nın konumunu değerlendiren Stronski, “Putin 27 Eylül’de Ermenistan Başbakanı Paşinyan’la görüşerek itidal çağrısı yaptı. Ancak Kremlin’in internet sitesindeki açıklamalara göre hala Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev’le görüşmüş değil. Rusya'nın Ermenistan’a desteğine karşı, Türkiye’nin Azerbaycan’ı diplomatik korumaya alıyor gibi görünmesi sebebiyle, Bakü ve Moskova arasındaki ilişkiler bu yıl biraz gerginleşti. Ancak Türkiye ve Rusya’nın, Ortadoğu’da hem Suriye hem de Libya’da anlaşmazlık içinde olduğunu da hatırlamamız gerekiyor” şeklinde konuştu.
Rusya’nın sorunun bir parçası olduğunu savunan Paul Stronski, Moskova’nın her iki tarafa silah desteği vererek istikrarsızlığı körüklediği görüşünde.
“ABD’nin liderlik eksikliği var”
Türkiye’nin eleştirdiği Minsk Grubu üyelerinden ABD, Dağlık Karabağ krizinde nerede duruyor? Minsk Grubu bu çatışmanın çözümünde neden etkili olamıyor?
Paul Stronski, “Minsk Grubu çatışmanın yönetimi konusunda etkili bir düzen oldu ancak sorunu çözemedi. Bu Minsk Grubu’nun hatası değil. Ermenistan ve Azerbaycan sorunu çözmek istediği takdirde çatışma çözülür. Ancak her ikisi de geri adım atmıyor. Uluslararası toplum çözüm çabalarına destek verebilir; ancak iki taraf da istemezse zorla çözüm dayatamaz” dedi.
Bu durumun ABD’yi sorumluluktan kurtarmadığını da belirten Stronski, “Amerika, bölgeden aşamalı bir şekilde kendisini bölgeden çekti. Trump yönetimiyle bu eğilim hızlandı. Trump yönetimi dört yıl geçmesine rağmen, hala bölgeyle ilgili resmi bir politika geliştirmiş değil. ABD üst düzey yönetimi (Beyaz Saray ya da Dışişleri Bakanı) konuya müdahil olmuş değil. O nedenle bölgede ABD’nin liderlik boşluğu var” sözleriyle durumu değerlendirdi.