Uzmanlar ve diplomatlar, Dağlık Karabağ ve çevresindeki çatışmalarda artan can kaybının, Ermenistan ve Azerbaycan’ı müzakere masasına oturmaya ikna etmeyi zorlaştırmasından kaygı duyuyor.
Halen Ermeniler'in kontrolu altında bulunan Karabağ, uluslararası toplum tarafından resmen Azerbaycan toprağı olarak görülüyor. Bölgede yeniden alevlenen çatışmalarda, 60'tan fazla sivilin de aralarında bulunduğu 100’den fazla kişinin öldüğü tahmin ediliyor. Cumartesi günü Moskova'nın arabuluculuğunda ilan edilen ateşkes, taraflarca zaman zaman ihlal ediliyor.
Hafta başında çatışmalar, Dağlık Karabağ'ın idari merkezi Hankendi’nin hemen güneyindeki Hadrut civarında yoğunlaştı. Ancak topçu saldırıları diğer bölgelerde de kaydedildi. Azerbaycan, ateşkesin yürürlüğe girmesinden birkaç saat sonra Gence’deki bir apartmana füze isabet ettiğini ve dokuz kişinin ölümüne yol açtığını bildirdi. Ermenistan, ateşkes ihlalini reddetti.
İlgili Haberler Ateşkese Rağmen Azerbaycan ve Ermenistan Çatışması SürüyorAzerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev Gence’ye yapılan saldırıyı "savaş suçu" ve ateşkesin "ağır ihlali" olarak nitelendirerek “uygun şekilde misilleme” sözü verdi. Dağlık Karabağ'daki Ermeni yetkililer, Azerbaycan kuvvetlerinin Pazartesi günü Hankendi ve diğer kentleri ateşkesi ihlal ederek bombaladığı yönünde karşı suçlamalarda bulundu.
İngiliz düşünce kuruluşu Chatham House'dan Laurence Broers, bu can kayıplarının toplumları radikalleştirdiği ve karşılıklı ödünleri siyasi açıdan zorlaştırdığı görüşünde. "Hem Karabağ'daki Ermeni nüfusu hem de 'Temas Hattı' çevresindeki Azerbaycan yerleşimlerindeki siviller, sürekli bombardıman altında insani bir felakete göğüs geriyor” diyen Broers, bölünme nedeniyle umutsuzluk ve zehirli kinizmin daha fazla hakim olduğunu söyledi.
Azerbaycan sınırları içinde yer alan ancak fiilen Ermeni idaresi altında bağımsızlık ilan eden olan dağlık yerleşim bölgesi, 30bin kadar kişinin hayatını kaybettiği 1990'ların başında bu yana bu kadar ağır çatışmalara sahne olmadı. 1994’te büyük ölçüde Moskova'nın arabuluculuğunda kabul edilen ateşkesi, ABD ve Fransa da destekledi. Ancak sorun çözülmek yerine donduruldu.
Yıllarca süren çatışmalar, zaman zaman alevlendi. Dönemsel çatışmaları, kızgın ateşkesler izledi. Ancak bu kez Azerbaycan Cumhurbaşkanı, ya silah zoruyla ya da müzakere masasında bir atılım sağlamaya kararlı görünüyor. Uzmanlar, diplomatik ilerlemenin olmaması ve şikayetlerinin ihmal edildiğini savunan Bakü’nün hayal kırıklığının derinleştiğini söylüyor.
Gözlemciler, yeniden başlayan yoğun çatışmanın aylardır yaklaştığını, ancak Corona virüsü salgını ve diğer acil durumlar nedeniyle dikkati dağılan dünya güçlerinin işaretleri okuyamadığını düşünüyor.
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) bünyesindeki Minsk Grubu eş başkanları olan Fransa, ABD ve Rusya tarafından uzun süredir denetlenen görüşmeler sürüncemede kaldıkça Azerbaycan’da tansiyon da arttı.
Sabır taşıyor
Azerbaycan sabırlı davrandığını ancak ilerleme eksikliğinin kendilerini Ermenistan'dan çok daha fazla etkilediğini söylüyor. 1994 ateşkesi, aslında sadece Karabağ’ı değil, buraya komşu diğer yedi Azerbaycan bölgesini de Ermeni güçlerinin kontrolunda bıraktı. Azerbaycan'ın uluslararası alanda tanınan topraklarının yaklaşık yüzde 20'si Ermeni işgali altında.
Bakü, Ermeni birliklerinin işgal edilen tüm bölgeleri terk etmesini gerektiren BM Güvenlik Konseyi kararlarının Erivan'daki yetkililer tarafından görmezden gelinmesinden rahatsız.
‘Sözlü ilhak’
Kanada Küresel İlişkiler Enstitüsü'nden Robert Cutler, “Azerbaycan bir nesilden fazladır sabırlı davranıyordu” diyenlerden. Cutler, Kanada'nın Hill Times haber kuruluşuna yaptığı açıklamada, "Azerbaycan, barış sürecinin tüketilmesi halinde son çare olarak güç kullanımına başvuracakları konusunda yıllardır uyarıyordu” ifadelerini kullandı.
Cutler, Bakü’nün sabrını taşıranınsa Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan'ın iki tarafın da kabul ettiği Minsk barış sürecini vurgulayan temel ilkeleri kamuoyu önünde reddetmesi olduğu görüşünde. Bu gelişme, bölge dışında fazla fark edilmişe benzemiyor.
Paşinyan, geçen yıl 5 Ağustos'ta yaptığı konuşmada, "Dağlık Karabağ Ermenistan'dır, hepsi bu" demişti. Cutler, bunu, Paşinyan'ın ülkesindeki milliyetçi görüşü yatıştırma ihtiyacından kaynaklanan "sözlü ilhak" olarak nitelendiriyor.
Hiçbir Ermeni siyasetçinin, 1990'ların başındaki savaştan bu yana böyle bir söylemde bulunmadığına dikkat çeken Cutler bunun iki nedeni olduğunu belirtiyor: "Birincisi bölge uluslararası olarak Azerbaycan'ın bir parçası olarak tanındığından, siyasi açıdan patlamaya hazır bir bombaydı. İkincisi Erivan, Dağlık Karabağ Cumhuriyeti’nin Ermenistan’dan bağımsızlığı şeklinde örttüğü kılıfı korumaya çalışıyordu."
Paşinyan, geçen Temmuz ayında da 1990'larda Ermeniler’in eline geçen Karabağ’dan kaçmak zorunda kalan yaklaşık 800 bin ve Ermenistan’dan kaçan 200 bin Azeri’nin nihai barış görüşmelerinde yer almasını reddetti. Paşinyan, müzakerelerin Ermenistan ve Azerbaycan hükümetlerinin yanı sıra, Dağlık Karabağ’dan yalnızca etnik Ermeni temsilcileri içermesi gerektiğinde ısrar etti.
Türkiye’nin desteği
Azerbaycan, büyük ölçüde Türkiye'den aldığı destek sayesinde artık askeri açıdan avantaja sahip görünüyor.
Bakü, 2016'dan bu yana ordusunu modernize ediyor ve son birkaç yılda birçok ülkeden 10 milyar dolarlık silah satın almış durumda.
Uluslararası Kriz Grubu’nun Güney Kafkasya uzmanı Zaur Şiriyev, Azerbaycan cephelerini gezerken ordunun moralini yüksek gördüğünü söylüyor.
İlgili Haberler Azerbaycan-Ermenistan Çatışması Neden Alevlendi?Chatham House'dan Laurence Broers, "2016'nın Nisan ayındaki son büyük çatışma dalgasında elde edilenlerden daha önemli ilerlemeler, Türk ve İsrail insansız hava araçları kullanılarak, Ermeni kara kuvvetlerinin havadan yıpratılmasıyla mümkün oldu. Durum hala değişken ancak Azerbaycan kuvvetleri, özellikle güney kanadı boyunca güçlendirilmiş Temas Hattı’nı aşmayı başarmışa benziyor" diyor.
Bu kazanımlar, muhtemelen Azerbaycan Cumhurbaşkanı’nın taarruzdan önce statükoya dönmeye razı olmasını zorlaştıracak. Aliyev, Dağlık Karabağ ve çevresinden göçe zorlanan bir milyona yakın Azeri'nin beklentilerini yükseltti. Aliyev geçen hafta ülkesinin kaybedilen topraklarını, "ya barış yoluyla ya da savaş yoluyla" geri alacağını söyledi.
Zaur Şiriyev, gezisinde Azeri askerleri arasında bir "savaşma kararlılığı" gördüğünü ve siviller arasında barış görüşmelerine geri dönme fikrine "çok belirgin bir destek eksikliği" olduğunu söylüyor.