Baltimore’daki Yahudi Müzesi’nde Türkçe şarkılarla sergi

ABD Savaş Bilgi Ofisi’nin fotoğrafçılarından Marjory Collins, 1942’de New York'un Lower East Side mahallesinin Allen Sokağı'nda bulunan Türk Amerikalı Yahudi Jo Levy’nin kafesindeki sıradan bir akşamı fotoğrafladı

Başkent Washington’a bir saat mesafedeki Baltimore’da Yahudi Müzesi’nde açılan bir sergi, Osmanlı İmparatorluğu’ndan göç eden Yahudi müzisyenlerin Amerika’da kendi dillerinde kaydettikleri taş plaklarla bir dönemin göç tarihine ışık tutuyor.

“Buradayım demek için” isimli sergide, ziyaretçiler 20. yüzyılın başlarında Osmanlı İmparatorluğu’ndan göçen Yahudi müzisyenlerin yeni vatanları ABD’de kaydettikleri Türkçe, Arapça, Yunanca ve Ladino dilinde şarkıları dinleyebiliyor.

Serginin küratörü ve müzik araştırmacısı Ian Nagoski, yaklaşık 20 yıldır Amerika’da 20. yüzyıl başlarında İngilizce dışındaki dillerde kaydedilen plaklar üzerine araştırma yapıyor.

Your browser doesn’t support HTML5

Baltimore’daki Yahudi Müzesi’nde Türkçe şarkılarla sergi

VOA Türkçe’ye konuşan Nagoski, İstanbul, İzmir, Selanik, Yanya, Halep ve Bağdat gibi şehirlerden ABD’ye gelen müzisyenler hakkındaki sergi fikrinin ortaya çıkışını, “Memleketim Baltimore’daki Yahudi Müzesi yetkilileri yeni açtıkları salonda bir şey yapmamı istediklerinde, aklıma birçok kişi, hatta birçok Amerikalı Yahudi’nin de bilmediği bu müzisyenlerin hikayelerini anlatma fikri geldi” sözleriyle anlattı.

Sergide, müzisyenlerin hayatlarına dair bilgiler, fotoğraflar, gazete kupürleri ve Nagoski’nin arşivinden taş plaklar yer alıyor.

Sergideki müzisyenlerin, sadece kendi Yahudi toplulukları için değil, ortak diller ve kültürel bağlarla biraraya geldikleri diğer toplulukların çevrelerinde de performans sergiledikleri görülüyor.

Baltimore'daki sergide, müzisyenlerin hayatlarına dair bilgiler, fotoğraflar, gazete kupürleri ve Nagoski’nin arşivinden taş plaklar yer alıyor

Ian Nagoski, müzisyenlerin ana dillerinde kayıtlar yaparak kendileri gibi göçmen topluluklarına hizmet ettiğini söylüyor.

Nagoski, “Tanıdık, kendilerini iyi hissettiren şarkıları kaydederek baskın kültürle henüz uyum sağlayamadıklarını, anlaşılmadıklarını düşündükleri bu yabancı yerde, geldikleri topraklara da bağlı kalıyorlardı” diyor.

New York’ta kaydedilen plaklar

Sergide yer alan müzisyenlerin taş plaklarının genelde New York’ta kaydedildiği görülüyor.

Nagoski bu durumu, “Göçmenler 19. yüzyılda ve 20. yüzyılın başlarında kıtaya geldiklerinde Amerika’nın küçük kasabalarına yerleşti ama genelde üç büyük liman olan Baltimore, New York ve Boston’dan ülkeye girdiler. Bunların arasında açık ara en büyüğü tabii ki New York ve aynı zamanda kayıt stüdyolarının olduğu tek yer” ifadeleriyle açıklıyor.

New York'taki Ellis Adası, göçmenlerin Amerika'ya ilk giriş yaptığı yerlerden biriydi.

Nagoski’ye göre göçün yoğun olduğu 20. yüzyıl başlarında ABD’deki plak şirketleri, göçmenlere kendi dillerinde plak satmak için potansiyel bir pazar olabileceğini fark etti.

Nagoski, bu şirketlerin öncelikle sayıca fazla olan İtalyanlar, İrlandalılar, Almanlar ve Doğu Avrupalılar’a kendi dillerinde yapılmış kayıtları sattıklarını; Türkçe, Arapça ve Yunanca konuşanlara ulaşmalarının birkaç yıl sürdüğünü söyledi.

New York’ta kaydedilen “Konyalım” türküsü

Sergide Türkçe şarkılarıyla yer alan müzisyenlerden biri, 1896’da Selanik’te doğan ve sonrasında New York’a göç eden Louis Matalon.

Selanik doğumlu Louis Matalon ve Lübnanlı Evelyn Maroon.

Ud sanatçısı ve şarkıcı Matalon, 1940’larda Arnavut bir müzisyen ve yapımcı Adjin Asllan’ın New York’un Lower East Side mahallesindeki plak şirketinde “Konyalım” türküsünü kaydetmiş.

Matalon aynı zamanda, plak şirketinin birkaç sokak ötesindeki Allen Sokağı üzerinde Türk Amerikalı Yahudi Jo Levy’nin kafesinde akşamları ud çalarak sahneye çıkmış.

Matalon'un 1940'larda kaydettiği plak.

İkinci Dünya Savaşı döneminde Amerikan değerlerini radyo, film ve basılı medya aracılığıyla dünyaya anlatmak üzere Başkan Franklin D. Roosevelt tarafından kurulan ABD Savaş Bilgi Ofisi’nin fotoğrafçılarından Marjory Collins, 1942’nin Aralık ayında Levy’nin kafesindeki sıradan bir akşamı fotoğraflamış.

ABD Savaş Bilgi Ofisi’nin fotoğrafçılarından Marjory Collins'in 1942'de çektiği bu fotoğrafta Matalon ud çalarken görülüyor.

Washington’daki Kongre Kütüphanesi’nin arşivlerinde bulunan Collins’in bu fotoğrafları için Nagoski, “Bu fotoğraflar, Jo Levy isimli bir Yahudi'nin sahip olduğu bir kafede sıradan bir akşam ud çalan Matalon'u gösteriyor. Diğer sanatçılardan biri Bulgar. Fotoğrafta Lübnanlı bir kadın ve sanırım Ermeni bir kanun sanatçısı var. Yani burada, ortak bir kültür, ortak anılar ve ortak şarkılarla biraraya gelen Osmanlı’dan göç eden insanların beraberliğinin mükemmel bir temsilini görüyoruz” diyor.

Tepedelenli Ali Paşa’ya şarkı

Sergide Türkçe şarkılarıyla yer alan bir diğer müzisyen de 1897 yılında Yanya’da doğan Amalia Matsa.

Yunanca konuşan Romanyot Yahudileri’nden olan Matsa ya da sahne adıyla Amalia, 15 yaşında ilk eşi Jack Saretta ile evlenmek üzere ABD’ye göç etmiş.

Amalia'nın kaydettiği plaklar, Baltimore'daki Yahudi Müzesi'nde sergileniyor.

Yirmili yaşlarının başlarında New York’taki kafelerde şarkı söyleyen Amalia, 1924’te sahiplerinin Ermeni olduğu Parsekian ve Sohag isimli plak şirketi için Türkçe şarkılar söylediği beş plak kaydetti.

Bu dönemde artık sahne almasını istemeyen eşi, Amalia’dan boşanarak iki kızlarından birini kaçırıp Yunanistan’a gönderdi.

Nagoski, hikayelerini anlattığı müzisyenler arasında Amalia’nın kendisinde yerinin ayrı olduğunu belirterek, “Amalia, sebat etti ve 1920’lerden 1950’lere kadar ABD’nin önde gelen Ermeni ve Yunan müzisyenleriyle işbirliği yaptı. Turneye çıktı ve çok seviliyordu. Çok eğlenceli birisiydi” diyor.

Serginin küratörü Nagoski, Amalia için "1920’lerden 1950’lere kadar ABD’nin önde gelen Ermeni ve Yunan müzisyenleriyle işbirliği yaptı" dedi.

Amalia, genelde Türkçe ve Yunanca şarkılar kaydetti. Arşivinden Amalia’nın “Turnam Nereden Geliyor” şarkısını kaydettiği plağı sergileyen Nagoski, Amalia’nın, doğduğu Yanya eyaletini 1788’den 1822’ye kadar yöneten ve Osmanlı İmparatorluğu’na isyanı sonucunda öldürülen Tepedelenli Ali Paşa hakkında bir şarkıyı da seslendirdiğini söylüyor.

Nagoski, Amalia’nın bu kaydı için, “Osmanlı’daki karmaşık bir siyasi durum hakkında memleketinden yanında taşıdığı bir şarkıydı” ifadesini kullanıyor.

“Sergideki taş plaklar, bu müzisyenleri anmak için birer sesli anıt”

Yahudi kültüründe ölenleri anmak için mezarların üstüne taş bırakma geleneğini hatırlatan Nagoski, sergideki taş plakların müzisyenleri anmak için birer sesli anıt olduğunu söylüyor:

“Öğütülmüş taştan yapıldıkları için, yüzlerce yıl aynı şekilde kalan bu plaklar, insanların seslerini ve anılarını, nereden geldiklerini, değerlerini ve kendi toplumlarına söylediklerini kayda aldı. Müzisyenler, böyle kalıcı olacağını bilmeden mermer gibi sağlam eserler bıraktılar.”

Haziran ayına kadar sürecek sergide yer alan eserler, sadece müzenin dört duvarı arasında yankılanmıyor. Yahudi müzisyenlerin seslendirdiği Türkçe şarkılar müzenin internet sitesinden ücretsiz dinlenebiliyor.