Dünyada basın özgürlüğü konusunda yaşanan sorunlar ve bu alanda atılması gereken adımlar Washington’da düzenlenen panelde tartışıldı. Amerika’nın Sesi’nin de bağlı olduğu Yayın Yönetim Kurulu BBG, George Washington Üniversitesi ve Gazetecileri Koruma Komitesi tarafından ortaklaşa düzenlenen panelde konuşmacılar, basın özgürlüklerine sahip çıkılmasının önemini vurgulayan mesajlar verdi.
Amerika’nın Sesi Genel Müdürü Amanda Bennett, ekibine, muhabirlerinin tacize ya da saldırıya uğradığı, tehdit edildiği, eşyalarının çalındığı, saatlerce gözaltında tutulduğu, sorguya maruz kaldığı ülkelerin listesini istediğini ve kendisine uzun bir liste sunulduğunu anlattı. Panelde aralarında Türkiye’nin de bulunduğu bu ülkelerin listesini paylaşan Bennett, gazetecilerin başına gelen bu tür olaylara Amerika ve tüm dünyada yeterli duyarlılığın gösterilmediği eleştirisinde bulundu; bu konuda güçlerini birleştirip seslerini yükseltmeleri gerektiğini vurguladı.
“Tüm dünya bu tür olaylara boyun eğmeye başlıyor. Amerika’da da kendi kabuğumuza çekiliyoruz. Bu tür olaylara karşı, gazetecilere tehditlere, yalan haberlere karşı sesimizi çıkarmada ahlaki sorumluluklarımızı terkedip korkakça davranıyoruz. Bu konuda daha etkili olmalıyız.”
Bennett, objektif bir gerçekliğin var olduğu fikrinin sorgulanmasını da eleştirdi.
“İnsanların doğruya inandığını, doğrunun peşinde olduğunu, Kamboçya’da, İran’da ya da başka ülkede olsun, önemli gelişmeler olduğu zaman doğruyu bulmak için bize baktıklarını söylediğimde bunun şüpheyle karşılanmasından hoşlanmıyorum. Birçoklarının, bir doğrunun, objektif gerçekliğin olduğu ve bunun için mücadele etmemiz gerektiği fikrini terkettiği yaklaşımından hoşlanmıyorum. Bu dehşet verici bir durum ama atabileceğimiz adımlar var ve daha fazlasını yapmalıyız.”
Amerika’nın Sesi’nin de bağlı olduğu Yayın Yönetim Kurulu BBG’nin başkanı John Lansing de, gazeteciler açısından dünyadaki en kötü ve en tehlikeli yerlerden birinin Rusya Federasyonu ve eski Sovyet bölgeleri olduğunu söyledi. Lansing, Kremlin kaynaklı yalan haber ve propaganda faaliyetlerine karşı 7 gün 24 saat dünyanın dört bir tarafında Rusça yayın yapan bir küresel kanal oluşturduklarını anlattı. Lansing, basın özgürlüğüne yönelik tehditlerin giderek yayılması konusunda “virüs” benzetmesini yaparken, Rusya örneğinden yola çıktı.
“Sadece Kasım 2016’daki seçimlere bakın. Ruslar sadece yalan haber yaymakla kalmıyorlar aynı zamanda insanların belirli gerçeklere yönelik anlayışlarını değiştirip başka bir gerçekler dizisi yaratmak için sosyal medyayı çok etkili kullanıyorlar. Neredeyse Rus medyasının amacının doğrulanabilir gerçeklik fikrini yok etmek olduğunu savunabilirsiniz. Bunu gerçeklerin her zaman sorgulandığı bir dünyada yaptığınızda en büyük yalancı galip çıkıyor ve bence otoriter rejimlerin stratejisi bu; doğruyu itibarsızlaştırmak ve hedeflerini destekleyen bir söylem yaratmak. Gazeteciler artık sadece gözdağına, güvenlik güçlerince yere yatırılmaya, belirli bir mekandan atılmaya maruz kalmıyorlar, hapse atılma, öldürülme vakaları şimdi artışta. Bu sanki dünyada yayılan bir virüs. Gerçek anlamda özgür basına sahip ülkelerin yüzdesinin giderek düşmesi ve otoriterliğin artması korkutucu. Artık gazetecilik faaliyetlerinin liderleri olarak bizlerin, sadece haberlerin duyurulması değil, aynı zamanda muhabirlerimizin güvenliğine de yatırım yapmamız gerektiğini anlamamızın zamanı geldi.”
BBC News Kuzey Amerika Büro Şefi Paul Danahar da, güvenlik güçlerince gazetecilere uygulanan sert yöntemler ve gözdağı örneklerine dikkat çekti, bunun Amerika’da da ciddi bir sorun teşkil ettiğini söyledi. Danahar, gazetecilerin hangi durumlarda direnmeye, ‘hayır’ demeye hakları olduğu konusunda eğitilmeleri gerektiği görüşünü dile getirdi.