Üst düzey bir Beyaz Saray yetkilisinin VOA'ya verdiği bilgiye göre, Başkan Joe Biden önümüzdeki hafta Afrika'ya ilk başkanlık ziyaretini gerçekleştirecek.
Biden, Angola'yı ziyaret edecek ve ada ülkesi Kabo Verde'de bir mola verecek. Biden'ın kısa ziyaretinin merkezinde kıtanın zengin iç bölgelerinden Angola'nın en işlek limanına kaynak getiren bin 300 kilometrelik demiryolu hattı Lobito Koridoru yer alacak.
VOA'dan Philip Alexiou, Ulusal Güvenlik Konseyi'nde Afrika işlerinden sorumlu kıdemli direktör Frances Brown ile konuştu.
VOA: Başkan bu gezi hakkında ne düşünüyor ve neyi başarmak istiyor?
Frances Brown, Beyaz Saray Afrika İşleri Direktörü: Başkan heyecanlı ve geziyi dört gözle bekliyor. Başkan sık sık Afrika liderliği ve Afrika ortaklığı olmadan günümüzün küresel zorluklarının üstesinden gelmenin mümkün olmadığından bahsediyor ve biz de Angola'yı bunun bir örneği olarak görüyoruz. Angola ile gerçekten önemli birkaç konu üzerinde çalışıyoruz. Bunlardan biri Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nin doğusunda barış ve güvenliğin güçlendirilmesi. Bir diğeri ise bölgedeki ekonomik fırsatların arttırılması. Üçüncüsü ise teknolojik ve bilimsel işbirliği.
VOA: Elde edilebilecek sonuçlar neler ve önemli olacaklar mı?
Brown: Lobito Koridoru ile ilgili pek çok açıklama ve sonuç göreceksiniz. ABD şimdiden koridor için milyarlarca doları seferber etmiş durumda. Bence Başkan'ın bu altyapı çabasının çeşitli bileşenleriyle ilgilenmesini bekleyebilirsiniz. Kısa bir süre önce Zambiya'da bir sözleşme imzalayan Millennium Challenge Corporation hakkında da daha fazla şey duymayı bekleyebilirsiniz. Ayrıca küresel sağlık güvenliği, tarımsal ticaret ve güvenlik sektörü işbirliğinin yeni biçimleri konusunda da pek çok yeni sonuç duyacağınızı düşünüyorum.
VOA: Bu çabalarda bu kadar çok hareketli unsur varken, ABD ne düzeyde bir şeffaflık sağlayabilir? Bölgedeki insanlara ne tür bir hesap verebilirlik sunabilir?
Brown: Bu, Başkan için gerçekten önemli bir konu. Lobito Koridoru yatırımla ilgili, altyapıyla ilgili ama aynı zamanda toplumlara daha geniş çapta fayda sağlamakla da ilgili. Başkan'ın ortaya koyduğu daha geniş bir girişim olan Küresel Yatırım ve Altyapı Ortaklığı'nın bir parçası. Bu da Başkan Biden'ın yönetimi altında Afrika ile ilişkilerde yardım odaklı bir modelden yatırım odaklı bir modele nasıl geçtiğimizi ve bu değer önerisini nasıl ortaya koyacağımız konusunda nasıl yaratıcı düşündüğümüzü gösteriyor. Lobito Koridoru’nu düşündüğümüzde, her şey sürdürülebilir ekonomik kalkınmayla ilgili, her şey şeffaf bir sözleşme süreciyle ilgili. Bölgesel ticareti artırmasını, kaliteli istihdam yaratmasını ve yaşamları iyileştirmesini sağlamakla ilgili.
VOA: Başkan Biden, Angola Devlet Başkanı Joao Lorenzo ile görüşmesinde insan hakları konularını gündeme getirecek mi?
Brown: Evet, Başkan Biden muhataplarıyla demokrasi ve insan hakları konularını konuşmaktan asla çekinmez. Ve bence bu, kamu hizmetindeki uzun kariyeri boyunca izlediği yolla oldukça tutarlı.
VOA: Şimdi Sudan'a odaklanan Başkan Biden barış çağrısında bulundu. Bu uzun zamandır gördüğümüz en kötü krizlerden biri. BM bunun ihmal edilen ve görmezden gelinen bir kriz olduğunu, yakın tarihin en kötü insani durumu olduğunu söylüyor. Beyaz Saray da bu şekilde mi görüyor ve ne yapılabilir?
Brown: Başkan Biden, Sudan konusunda gerçekten açık sözlü oldu. BM Genel Kurulu'nda yaptığı büyük konuşmada Sudan'daki acıların seviyesinden bahsettiğini görmüşsünüzdür. Generallerin silahları susturmasının ve daha büyük bir kıtlığı önlememizin ne kadar önemli olduğundan bahsetti. Ayrıca insani yardımı engelleyenlere bu yardımın girmesine izin vermeleri çağrısında bulunma konusunda da oldukça açık sözlü davrandı. Ayrıca dış aktörlerin de bu denklemin önemli bir parçası olduğundan bahsetti. Bu ay, BM Güvenlik Konseyi'nin Rusya dışındaki tüm üyeleri, insani yardım, sivillerin korunması ve şiddetin sona erdirilmesi için daha fazla çağrıda bulunacak bir karar lehinde oy kullandı. Başkan ekibine bu konuda çok sıkı çalışmaları talimatını verdi. Dışişleri Bakanı Antony Blinken, son birkaç hafta içinde, engelsiz insani erişim için baskı yapmak üzere bölge devletleri ve diğer aktörlerle temas kurmaya devam etti.
VOA: Sahel'e dönecek olursak, bir dizi Frankofon ülke yeni bölgesel bloklar oluşturuyor, Batı'dan uzaklaşıyor ve Rus paralı askerleri, Wagner Grubu ve bu tür gruplarla aynı hizaya geliyor. Bu durum yönetim için ne kadar endişe verici?
Brown: Sahel ülkelerinde, özellikle Nijer, Burkina Faso ve Mali'de, bahsettiğiniz değişiklikler olmuş olsa da kıyıdakiler dahil olmak üzere diğer Batı Afrikalı ortaklar, ABD'nin bölgedeki güvenlik angajmanının kalıcı ve uzun ömürlü olmasını istediklerini bize açıkça ifade ettiler. Dolayısıyla bu konuda çok yakın bir şekilde çalışmaya devam ediyoruz. Ayrıca daha geniş anlamda Başkan Biden'ın özellikle demokratik ortaklarla ilişki kurmaya devam etmemizin önemli olduğunu düşündüğünü açıkça ifade ettiğini söyleyebilirim. Başkan önümüzdeki günlerde gerçekleştireceği bu seyahatte Batı Afrika'da, kıtanın önemli bir demokratik ortağı olan Kabo Verde'ye de uğrayacak.
VOA: ABD'nin kıtadaki aşırıcılığa karşı yapabileceği bir şey var mı, özellikle de Nijer'den ayrılmak zorunda kaldıklarından beri ABD'nin etkisi bir nevi azalmışken?
Brown: Kıtadaki ülkelerin çoğunda askeri ayak izimizin olmadığını hatırlamakta fayda var ve bu her zaman böyle olmuştur. Ev sahibi ülkelerle, ortaklarımızla belirli ortak çıkarlar temelinde güvenlik düzenlemeleri yapıyoruz. Yönetim olarak Afrikalı ortaklarımızla birlikte ve onlar aracılığıyla çalışarak karşılıklı fayda sağlayan güvenlik ortaklıklarını teşvik etmeye çalıştık. Yani bu işbirliklerini bu şekilde görüyoruz.
VOA: Son olarak, kıta çok genç, ortalama yaşı 19 civarında. Liderleri ise oldukça yaşlı. ABD’nin bu konudaki yaklaşımı nedir?
Brown: Kesinlikle haklısınız. Son derece genç bir kıta ve gelecek de bu kıtada. Başkan Biden sık sık 2050 yılına kadar dünyadaki her dörtinsandan birinin Afrikalı olacağından bahsediyor. Bu da Başkan Biden'ın kıtayla olan ilişkisine büyük ölçüde rehberlik ediyor. Bence yönetimin bunu ileriye taşımasının yolu, küresel olarak çözmeye çalıştığımız hiçbir sorunu Afrika ortaklığı ve Afrika liderliği olmadan çözemeyeceğimizi düşünmekten geçiyor. Bu nedenle BM Güvenlik Konseyi'nde, uluslararası finans kuruluşlarının yönetim kurullarında, G20'de Afrikalıların sesini destekledik; Afrika Birliği'nin orada başarılı bir şekilde yer almasını sağladık. Dolayısıyla, yönetimin bakış açısından, geleceği şekillendirmenin bir parçası olabilmeleri için Afrikalı sesleri yükseltmeye ve desteklemeye devam etmenin en iyi yaklaşım olduğunu düşünüyoruz.
VOA: Başkan kıtadan ayrılırken ve başkanlığı sona ererken arkasında ne bırakmak istiyor?
Brown: Bence Başkan ilk olarak, özellikle ticaret, yatırım ve kıtaya yardımla değil, yatırım ve ortaklıkla tanımlanan yeni bir yaklaşım konusunda ABD liderliğinin ve ortaklığının tanınmasını bırakmak istiyor. Sanırım arkasında, bu zorlukların bazılarının çözümünde Afrika liderliğinin elzem olduğunu ve bu nedenle Angola'nın Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve diğer yerlerdeki arabuluculuk rolünü güçlendireceğini kabul etmek istiyor. Ve sanırım ABD-Angola ortaklığının olağanüstü evrimini aktarmak istiyor ki bu birçok açıdan ABD-Afrika ilişkilerinin yüzyıllar boyunca geçirdiği olağanüstü evrimin hikayesidir.