Şanlıurfa’da, beş ay önce, Esat rejimi karşıtı iki Suriyeli gazetecinin radikal İslamcı terör örgütü IŞİD tarafından kafaları kesilerek öldürülmesinin ayrıntıları ortaya çıkmaya başladı.
Habertürk gazetesi ve bazı diğer Türk gazetelerindeki haberlere göre, IŞİD, iki Suriyeli gazeteciyi katletmek için Türkiye’ye bir infaz ekibi gönderdi. “İslam Devleti’nin başkenti” olarak ilan edilen Rakka’dan kaçarak Şanlıurfa’ya yerleşen iki Suriyeli gazeteci, Şam’daki Beşar Esat rejiminin yanı sıra IŞİD’e de şiddetle karşı çıkıyordu. İbrahim Abdülkadir ve Faris Hammadi, Şanlıurfa’da “Ayn Vatan” adında ve Arap dilinde yayınlanan bir gazeteyi çıkarıyordu. İki muhalif gazetecinin, Özgür Suriye Ordusu’na (ÖSO) yakın bir siyasi tavır sergiledikleri, bu görüşlerini gazeteye yansıttıkları daha önce ifade edilmişti.
Dostluk tuzağı
Abdülkadir ve Hammadi’nin yayınlarından rahatsız olan ve iki Suriyeli gazeteciyi defalarca tehdit eden IŞİD, Şanlurfa’ya dört kişilik bir infaz ekibi gönderdi. IŞİD militanı Talas el Surur, kendisini cinayetle görevlendiren radikal İslamcı terör örgütünden kaçtığını söyleyerek iki gazeteciyle arkadaşlık kurdu. Talas el Surur, kurduğu dostluk sayesinde, iki gazetecinin Şanlıurfa Atatürk Mahallesi’nde kiraladığı apartman dairesinde, Abdülkadir ve Hammadi ile birlikte bir süre birlikte kalmayı başardı.
29 Ekim günü, dairenin anahtarını üzerinde taşıyan Talas el Surur, diğer üç IŞİD celladını yanına alarak eve girdi. Dört kişilik IŞİD infaz ekibi Suriyeli gazetecileri kafalarını keserek öldürdü. İnfazlar iki ayrı odada yapıldı. İnfaz ekibi iki dakikalık bir video çekimi yaptı ve kanlı giysilerini değiştirerek olay yerinden kaçtı. Şanlıurfa polisi, IŞİD infazının yapıldığı bölgedeki çeşitli kamera kayıtlarını inceledi ve yürüttüğü soruşturma boyunca 24 ayrı kişiden bilgi topladı.
Deşifre oldular
Talas el Surur’un dışındaki IŞİD militanlarının adları İsmail El Halil, Muhammed Al Şiles ve Abdüllatif Nabva olarak belirlendi. Abdüllatif Nabva Almanya’ya kaçmayı başarırken, diğerleri Gaziantep’in Karakmış İlçesi’nden IŞİD denetiminde bulunan Cerablus’a ve oradan Rakka’ya geçti.
Suriyeli iki muhalif gazetecinin Türkiye’de “klasik IŞİD metodu” ile infaz edilmesi tüm dünyada yankılara yol açmıştı. Türkiye, çok uzun bir süre IŞİD’in üzerine yeterince gitmemek ve “göz yummakla” suçlandı. Ankara, Washington ve uluslararası toplumun baskıları sonucunda, geçen yaz aylarından bu yana radikal İslamcı terör örgütünün Türkiye’de kurduğu altyapı şebekesine ve mensuplarına karşı “daha sert” bir tutum sergilemeye başladı. Güvenlik güçleri, Türkiye içinde çeşitli baskınlar düzenlendi ve IŞİD mensubu olan veya bağlantılı çok sayıda kişi ya tutuklandı ya da sınırdışı edildi. Çok sayıda yabancı uyruklu kişinin Türkiye’ye girişi yasaklandı. Ancak, bütün önlemlere rağmen, IŞİD’in geçen yaz başından bu yana Türkiye’de düzenlediği saldırılarda ölenlerin sayısı 150 civarında.