BM: ‘Türk Hükümeti OHAL’i Gözden Geçirmeli’

David Kaye

Birleşmiş Milletler (BM) Düşünce ve İfade Özgürlüğü Hakkı Özel Raportörü David Kaye, Türkiye’deki olağanüstü hal (OHAL) uygulamalarını temel insan hak ve özgürlükleri bakımından değerlendirdi ve Türk hükümetini süreci gözden geçirmeye davet etti. Kaye, “Hükümet gazeteci yazar ve akademisyenleri bir an önce serbest bırakmalı. Hükümet gerekli tedbirleri alarak OHAL’de ifade özgürlüğüne getirilen herhangi bir kısıtlamanın orantılılık ilkesine sadık kalarak uygulandığından emin olmalıdır. Mahkemelerde itiraz hakkı olmalıdır” dedi.

BM Raportörü Kaye, bugün düzenlediği basın toplantısında Ankara ve İstanbul’daki görüşmeleri çerçevesinde Türkiye’deki OHAL sürecine ilişkin ciddi eleştirilerde bulundu. Mart ayında detaylı Türkiye’deki düşünce ve ifade özgürlüğüne ilişkin raporunu BM İnsan Hakları Konseyi’ne sunacağını kaydeden David Kaye, düşünce ve ifade özgürlüğü haklarına getirilen kısıtlamalarda, BM Uluslararası Bireysel ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin olağanüstü halleri düzenleyen 19. maddesine uygunluğunu değerlendirdiğini vurguladı. Terörle mücadele gerekçesi söz konusu olsa da kısıtlamalar, ihtiyaçlar çerçevesinde orantılılık, meşru amaç ve hukuki olması yaklaşımıyla OHAL sürecini incelediğini kaydeden Kaye, “Hükümet yetkilileri sıklıkla tehdidin doğasından bahsetti. Bizler Türkiye'de terörle alakalı sorunların farkındayız. Hem darbe girişimi, hem de genel bağlamda DAEŞ ve PKK bağlamında bu tehdidin varlığını kabul ediyoruz. Hükümetin vatandaşları koruma sorumluluğu var ama bu demek değildir ki hükümet açık bir çeke sahip ve ifade özgürlüğünü tamamen kısıtlayabilir” diye konuştu.

Her hükümet açısından ulusal güvenliği koruma hakkı gerekçesiyle kısıtlamalar uygulanabildiğini ancak Türkiye’deki durumda yaşamın farklı alanlarını etkilediğini belirten Kaye, Terörle Mücaedele Kanunu (TCK) yanı sıra OHAL kapsamında yayımlanan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) düzenlemelerine dikkat çekti. KHK’lar için “Ne hukuki ne hukuk dışı bu tanımı yapmak oldukça zor. Hükümet makamlarına aşırı yetki tanıyor, özellikle mücadeleyi yürüten hükümet makamlarına” diyen Kaye, keza Cumhurbaşkanı’na ve kamu görevlilerine hakaret gerekçeli yargılama süreçlerine vurgu yaptı.

Hükümet’e önerilerini sıraladı

  • "BM Raportörü Kaye, Türk hükümetine ciddi endişelere yol açtığını belirttiği OHAL uygulamalarıyla ilgili şu önerilerini sıraladı:
  • Terörle mücadele yasası ve kanun hükmünde kararnameler kapsamında tutuklanan gazeteci, yazar ve akademisyenlerin derhal serbest bırakılması
  • OHAL süresince düşünce ve ifade özgürlüğüne getirilecek tüm kısıtlamaların durumla orantılı olması için gereken tüm önlemlerin alınması
  • OHAL yasalarının gözden geçirilerek kararname ile işlerinden olan kişilerin, bu duruma uygun yargı ve idare mekanizmalarıyla itiraz edebilmelerinin ve yasadışı işten atma durumlarında tazminat alabilmelerinin sağlanması
  • Basın ve diğer medya ve tabi kişilerin kamusal konularda ve kamuyu bilgilendirmek amacıyla sansüre ve baskıya uğramadan görüş belirtebilmesini güvence altına alacak her türlü önlemin -yasaların gözden geçirilmesi ve uluslararası kriterlere uygun hale getirilmesi de dahil- alınması
  • Terörle Mücadele Kanunu'nun acil olarak gözden geçirilerek terörle mücadele önlemlerinin uluslararası sözleşmelere uygun hale getirilmesi, "terörü teşvik", "aşırı eylemler", "terörü övmek, haklı göstermek" gibi suç tanımlarının, gerekmeyen yerlerde ya da ifade özgürlüğünü engellemekte kullanılamayacak şekilde net olarak tarif edilmesi
  • Türk Ceza Kanunu'nun kamu görevlileri ve cumhurbaşkanına hakareti düzenleyen 125 ve 299. maddelerinin kaldırılması
  • İnternet medyası, ağlar ve cep telefonlarına getirilen engeller ve medya kuruluşları hakkındaki kapatma kararlarının iptal edilmesi, bir medya kuruluşunun kapatılması yoluna ancak çok müstesna durumlarda, kanunla düzenlendiyse ve temyiz yolu açık olarak gidilebilmesi"

Adalet Bakanlığı’ndan izin alamadı

Bu arada Kaye, Türkiye’deki OHAL sürecindeki tespitleriyle ilgili çarpıcı örnekleri de paylaştı.

Adalet Bakanlığı’ndan Cumhuriyet Gazetesi’nden Kadri Gürsel, Murat Sabuncu, Turhan Günay ve Musa Kart ile görüşme izni alamadıklarını belirten Kaye, keza Ahmet Altan, Mehmet Altan, yazar Aslı Erdoğan ile görüşme taleplerine de ret yanıtı aldıklarını dile getirdi.

Kaye, Silivri Cezaevi’nde tutuklu Cumhuriyet yazar ve yöneticilerinden Hakan Karasınır, Bülent Utku, Güray Tekin Öz, Mustafa Kemal Güngör ve Önder Celik ile Bakırköy Cezaevi’nde tutuklu edebiyatçı Necmiye Alpay ile görüşebildiğini söyledi.

Görüştüğü gazeteci ve yazarlarla ilgili hapishane koşullarında özellikle kağıt ve kalem yasağı ile kitap kısıtlaması uygulamasını eleştirdiği gözlemlenen Kaye, ancak görüştüğü isimleri sağlıklı bulduğunu dile getirdi.

‘Basın özgürlüğü krizdeydi’

David Kaye, Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğü ile ilgili sıkıntılı durumu sadece 15 Temmuz darbe girişimi sonrası tespit etmediklerini vurgulayarak, “Basın özgürlüğü krizdeydi” ifadesini kullandı. Darbe girişimi sonrasında basına yönelik baskılarda dramatik artış görüldüğünü belirten Kaye, Özgür Gündem gazetesinin kapatılması, Cumhuriyet gazetesine operasyon düzenlenmesi ve Evrensel gazetesinin baskı altına alınması gibi örnekleri verdi. “Bunlar OHAL yetkileri, muhalif veya eleştirel gazeteciliğe karşı kullanılmasına ilişkin örnekler” diyen Kaye, Kürt medyasına ise tümüyle yok etme politikası izlendiğini ifade etti.

Görüşmeleri kapsamında “Maalesef ki gazeteciler tutuklu ve kendileri de dehşete düşmüş ve şaşkın durumda” diyen Kaye, Türkiye’de bugün itibariyle 155 gazetecinin tutuklu olduğunu anımsattı. “Ülkede 3 bini aşkın gazeteci işsiz ve yüzlerce basın kartı iptal durumda” açıklaması yapan Kaye, bunun yanı sıra kamudan yapılan işten çıkarmalar kapsamındaki akademisyenlere ilişkin uygulamaları da eleştirdi.

Son olarak KHK ile kapatılmalarına hükmedilen sivil toplum örgütleri arasında kadın, çocuk, eşcinsel gibi gruplara ilişkin faaliyetler yürüten örgütler bulunduğunu kaydeden Kaye, STK temsilcilerince örgütleri hakkındaki kapatılma gerekçesinin anlaşılamadığı anlattı.