İstanbul Finans Merkezi Girişimi ile Borsa İstanbul’un Washington’da düzenlediği forumda Başbakan Yardımcısı Ali Babacan Türkiye’nin izleyeceği politikaları ve FED’in olası yeni politikalarını değerlendirdi
WASHINGTON —
Borsa İstanbul, İstanbul’un bölgesel ve uluslararası bir finans merkezine dönüştürülmesi hedefi doğrultusunda tanıtım atağına geçti. Bu çerçevede siyasi ve ekonomik açıdan küresel çapta söz sahibi kentlerde “İstanbul: Bölgesel Merkez, Küresel Aktör” başlığıyla düzenlenecek forumların ilki 11 Ekim Cuma günü Washington’da yapıldı. İstanbul Finans Merkezi Girişimi ile Borsa İstanbul’un düzenlediği foruma Başbakan Yardımcısı Ali Babacan da konuşmacı olarak katıldı.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Washington’daki toplantıda hem Türkiye’nin iç ekonomik dengelerini katılımcılara anlattı, hem de tüm dünyada ilgiyle izlenen FED politikalarının Türkiye’ye olası etkilerini değerlendirdi: “Amerikan ekonomisi düzelmeye devam ederse Amerika Merkez Bankası’nın 85 milyar dolarlık tahvil alım programını azaltması kaçınılmazdır. Bu durumda politika faiz oranları yükselmeye başlayacaktır. Buna hazırlıklı olmalıyız. Bazı çevrelerde bu durum dünyanın diğer ülkeleri için felaket gibi değerlendirilse de bu aslında normale dönüş sürecidir. Yüksek faiz oranları, düşük varlık fiyatları ve güçlü bir Dolar göreceğiz, ama gelişmekte olan ülkeler için önemli olan bu yeni normale uyum sağlayabilmektir.”
Başbakan Yardımcısı Babacan, Türkiye’nin, yaptığı yapısal reformlar ve mali politikaları sayesinde bu değişime hazırlıklı olduğunu da söyledi. Babacan, bu çerçevede, gelecek üç yıl boyunca daha sıkı mali politikalar izleneceğinin ve yeni yapısal reformlar yapılacağının altını çizdi: “Yapısal reformlar bundan sonraki icraatlarımızda temel rol oynayacak unsurlar olacak. İstihdam piyasasının esnekliğini güçlendirecek, işletmeler için daha iyi ortam sağlayacak, üretimde katma değeri yükselten, AR-GE, innovasyon ve markalaşmaya dönük yapısal reformlar önemli. Aynı şekilde halen düşük olan tasarruf oranını yükseltecek ve cari açıklarımızı artıran enerji sektöründeki yapısal reformlar bundan sonrası için önemli.”
Babacan, yapısal reformlar çerçevesinde enerji sektöründe sürdürülebilir ve yenilenebilir enerji stratejilerine de yöneleceklerini de kaydetti.
Başbakan Yardımcısı Babacan, dört yıl önce açıklanan eylem planı çerçevesinde Borsa İstanbul projesinde yasal ve yapısal çerçevenin tamamlandığını ve artık uygulamaya geçme aşamasına gelindiğini de söyledi.
Borsa İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İbrahim Turhan da toplantıda Babacan’ın üzerinde durduğu tasarruf oranlarının yükseltilmesinde Borsa İstanbul’un önemli bir rol oynayacağını söyledi: “Türkiye’yi 10 yıl içinde en büyük 10 ekonomiden biri yapmak istiyoruz. Altyapı, kentleşme ve kalkınma yolunda yeni projelere ihtiyacımız var. Türkiye’nin bu projeleri gerçekleştirme kapasitesi var. Ancak burada finansman da önemli bir unsur. Tabii bir de Türkiye’nin hassas noktası olarak sıkça duyduğumuz cari açıklar konusu var. Bu cari açık sorununu çözmek için iç tasarruf oranlarını yükseltmemiz lazım, tasarrufu teşvik etmek için de yatırım araçlarını güçlendirmeniz gerekir. Aksi takdirde birikimler ya emlak ya altın alımına yönelir.”
NASDAQ OMX Başkan Yardımcısı Meyer Sandy Frucher de Türkiye’de güçlü bir girişimcilik olduğunu ve bunun Borsa İstanbul ile daha iyi değerlendirilebileceğini vurguladı: “Türkiye’de çok güçlü girişimcilik geleneği var, ancak bu girişimcilerin çoğu, özel şirket olarak kalmayı tercih ediyor. İstanbul borsasının kendini yeniden yaratması ve bölgesel bir finans merkezi haline gelme hedefi sayesinde bu kültürde değişim olacağına ve özel şirketlerin borsaya kayıtlı halka açık şirketlere dönüşeceğine inanıyoruz - ki bu da hem şirketlere hem de sonrasındaki hisse alım-satımıyla tüm sisteme muazzam bir sermaye oluşturur.”
Borsa İstanbul tanıtım forumunda EastWest (Doğu Batı) Enstitüsü Başkan Yardımcısı Greg Austin de Türkiye’nin siyasi risk analizini yaptı ve Türkiye’nin değişim sürecini iyi yönettiğini, bunun sonuçlarının da hem iyi performans gösteren borsaya, hem de makul düzeyde seyreden ekonominin diğer alanlarına yansıdığını söyledi. Austin, bu başarılı değişim süreci yönetiminin de hükümete duyulan güven var oldukça ve reformların arkası kesilmedikçe süreceğinin altını çizdi. Greg Austin, Türkiye’deki siyasi gelişmeleri ve Gezi protestolarının dış yatırım çevrelerindeki yansımasını ise şöyle değerlendirdi: “Gezi olayları sonrasında Türkiye’den 1 milyar dolar çıktı. Ancak hükümet hemen harekete geçti ve kurumsal yatırımcılarla konuştu. Böylelikle bir miktar geri dönüş sağlandı. Gezi sonrasında hem içeride hem de dışarıda Türkiye’nin siyasi krizleri yönetebildiğine dair güven güçlendi. Bugün küresel siyasi risk endeksinde Çin, Türkiye’den daha riskli bir ülke olarak değerlendiriliyor. ”
Austin, endeks hazırlanırken insan hakları ve hukukun üstünlüğü gibi konuların öne çıktığını ve Çin’in bu listede yüksek risk grubuna girerken Türkiye’nin orta derecede riskli ülke olarak değerlendirildiğinin altını çizdi.
Toplantının konuşmacıları arasında yer alan Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı Dinçer bankacılık alanında daha önceki yıllarda yapılan reformların Türkiye’yi ekonomik risklere ve krizlere karşı daha dayanıklı ve güçlü hale getirdiğini vurguladı. Fara Grubu’nun sahibi ve Yönetim Kurulu Başkanı Allen Collinsworth de, forumdaki Amerikalı potansiyel yatırımcılara Türkiye’de iş yapan bir işadamı olarak olumlu deneyimlerini aktardıktan sonra “Büyüme arayışı içindeyseniz, size Türkiye’yi tavsiye ederim” diyerek yatırımcılara çağrıda bulundu.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Washington’daki toplantıda hem Türkiye’nin iç ekonomik dengelerini katılımcılara anlattı, hem de tüm dünyada ilgiyle izlenen FED politikalarının Türkiye’ye olası etkilerini değerlendirdi: “Amerikan ekonomisi düzelmeye devam ederse Amerika Merkez Bankası’nın 85 milyar dolarlık tahvil alım programını azaltması kaçınılmazdır. Bu durumda politika faiz oranları yükselmeye başlayacaktır. Buna hazırlıklı olmalıyız. Bazı çevrelerde bu durum dünyanın diğer ülkeleri için felaket gibi değerlendirilse de bu aslında normale dönüş sürecidir. Yüksek faiz oranları, düşük varlık fiyatları ve güçlü bir Dolar göreceğiz, ama gelişmekte olan ülkeler için önemli olan bu yeni normale uyum sağlayabilmektir.”
Başbakan Yardımcısı Babacan, Türkiye’nin, yaptığı yapısal reformlar ve mali politikaları sayesinde bu değişime hazırlıklı olduğunu da söyledi. Babacan, bu çerçevede, gelecek üç yıl boyunca daha sıkı mali politikalar izleneceğinin ve yeni yapısal reformlar yapılacağının altını çizdi: “Yapısal reformlar bundan sonraki icraatlarımızda temel rol oynayacak unsurlar olacak. İstihdam piyasasının esnekliğini güçlendirecek, işletmeler için daha iyi ortam sağlayacak, üretimde katma değeri yükselten, AR-GE, innovasyon ve markalaşmaya dönük yapısal reformlar önemli. Aynı şekilde halen düşük olan tasarruf oranını yükseltecek ve cari açıklarımızı artıran enerji sektöründeki yapısal reformlar bundan sonrası için önemli.”
Babacan, yapısal reformlar çerçevesinde enerji sektöründe sürdürülebilir ve yenilenebilir enerji stratejilerine de yöneleceklerini de kaydetti.
Başbakan Yardımcısı Babacan, dört yıl önce açıklanan eylem planı çerçevesinde Borsa İstanbul projesinde yasal ve yapısal çerçevenin tamamlandığını ve artık uygulamaya geçme aşamasına gelindiğini de söyledi.
Borsa İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İbrahim Turhan da toplantıda Babacan’ın üzerinde durduğu tasarruf oranlarının yükseltilmesinde Borsa İstanbul’un önemli bir rol oynayacağını söyledi: “Türkiye’yi 10 yıl içinde en büyük 10 ekonomiden biri yapmak istiyoruz. Altyapı, kentleşme ve kalkınma yolunda yeni projelere ihtiyacımız var. Türkiye’nin bu projeleri gerçekleştirme kapasitesi var. Ancak burada finansman da önemli bir unsur. Tabii bir de Türkiye’nin hassas noktası olarak sıkça duyduğumuz cari açıklar konusu var. Bu cari açık sorununu çözmek için iç tasarruf oranlarını yükseltmemiz lazım, tasarrufu teşvik etmek için de yatırım araçlarını güçlendirmeniz gerekir. Aksi takdirde birikimler ya emlak ya altın alımına yönelir.”
NASDAQ OMX Başkan Yardımcısı Meyer Sandy Frucher de Türkiye’de güçlü bir girişimcilik olduğunu ve bunun Borsa İstanbul ile daha iyi değerlendirilebileceğini vurguladı: “Türkiye’de çok güçlü girişimcilik geleneği var, ancak bu girişimcilerin çoğu, özel şirket olarak kalmayı tercih ediyor. İstanbul borsasının kendini yeniden yaratması ve bölgesel bir finans merkezi haline gelme hedefi sayesinde bu kültürde değişim olacağına ve özel şirketlerin borsaya kayıtlı halka açık şirketlere dönüşeceğine inanıyoruz - ki bu da hem şirketlere hem de sonrasındaki hisse alım-satımıyla tüm sisteme muazzam bir sermaye oluşturur.”
Borsa İstanbul tanıtım forumunda EastWest (Doğu Batı) Enstitüsü Başkan Yardımcısı Greg Austin de Türkiye’nin siyasi risk analizini yaptı ve Türkiye’nin değişim sürecini iyi yönettiğini, bunun sonuçlarının da hem iyi performans gösteren borsaya, hem de makul düzeyde seyreden ekonominin diğer alanlarına yansıdığını söyledi. Austin, bu başarılı değişim süreci yönetiminin de hükümete duyulan güven var oldukça ve reformların arkası kesilmedikçe süreceğinin altını çizdi. Greg Austin, Türkiye’deki siyasi gelişmeleri ve Gezi protestolarının dış yatırım çevrelerindeki yansımasını ise şöyle değerlendirdi: “Gezi olayları sonrasında Türkiye’den 1 milyar dolar çıktı. Ancak hükümet hemen harekete geçti ve kurumsal yatırımcılarla konuştu. Böylelikle bir miktar geri dönüş sağlandı. Gezi sonrasında hem içeride hem de dışarıda Türkiye’nin siyasi krizleri yönetebildiğine dair güven güçlendi. Bugün küresel siyasi risk endeksinde Çin, Türkiye’den daha riskli bir ülke olarak değerlendiriliyor. ”
Austin, endeks hazırlanırken insan hakları ve hukukun üstünlüğü gibi konuların öne çıktığını ve Çin’in bu listede yüksek risk grubuna girerken Türkiye’nin orta derecede riskli ülke olarak değerlendirildiğinin altını çizdi.
Toplantının konuşmacıları arasında yer alan Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı Dinçer bankacılık alanında daha önceki yıllarda yapılan reformların Türkiye’yi ekonomik risklere ve krizlere karşı daha dayanıklı ve güçlü hale getirdiğini vurguladı. Fara Grubu’nun sahibi ve Yönetim Kurulu Başkanı Allen Collinsworth de, forumdaki Amerikalı potansiyel yatırımcılara Türkiye’de iş yapan bir işadamı olarak olumlu deneyimlerini aktardıktan sonra “Büyüme arayışı içindeyseniz, size Türkiye’yi tavsiye ederim” diyerek yatırımcılara çağrıda bulundu.