Brexit Sonrası İngiliz Muhafazakar Partisi'nde Kılıçlar Çekildi

İngiltere’de Muhafazakar Parti’nin liderliği için David Cameron’ın yerine yeni bir isim bulma çalışması başladı. İsmi geçen isimler, geçen hafta yapılan ve AB’den çıkma kararı ile sonuçlanan referandumla ilgili ne tür bir strateji izleyeceklerini anlatıyor.

Ancak, yarış dağınık saçlarıyla dikkat çeken eski Londra Belediye Başkanı Boris Johnson’sız olacak. Ayrılma kampanyasındaki ortağı Adalet Bakanı Michael Gove’la anlaşmazlık yaşayan Johnson, beklenmedik biçimde parti liderliğine aday olmayacağını açıkladı ve parti içinde AB taraftarı ve karşıtı kanatları birleştirmekte zorlanacağını ifade etti.

Johnson’ın bu kararı siyasi çevrelerde şaşkınlık yarattı. Ülkenin bulvar gazetelerinde yazan gazeteciler de tirajlarına katkı yapacağını düşündükleri bir adaydan mahrum kaldı. Amerika’nın Sesi’yle görüşen bazı Muhafazakarlar kararın ardında, etkili bir gazeteci olan Sarah Vines’ın eşi Michael Gove’a attığı kişisel bir e-postanın yattığını söyledi. AB’den ayrılmayı destekleyen iki adayın arasındaki güvensizliği ortaya koyan mesajın medyaya sızmasının ardından Gove’un aday olmaya karar verdiği konuşuluyor.

E-postada aynı zamanda Vines, medya baronu Rupert Murdoch’ın ve de Daily Mail editörü Lord Dacre’ın, liderlik çekişmesinde taraf olduğunu ima ediyor. Murdoch, İngiltere’de birçok gazetenin sahibi.

Vines, mektubunda bu iki ismin Johnson’dan hoşlanmadığını söylüyor.

Johnson’ın çekilmesi, partinin güçlü içişleri bakanı Theresa May’in ismini ön plana çıkardı. Birçok kişiye eski Muhafazakar başbakan Margaret Thatcher’ı hatırlatıyor. May, Johnson’ın açıklaması öncesinde kendinden emin biçimde “Birlik Adayı” olduğunu söylemiş, konuşmasını Johnson’ı eleştiren ifadelerle bezemişti.

May, referandumda AB’de kalmayı desteklemişti. Partideki AB karşıtlarına seslenen May “Brexit, Brexit’dir. Kampanya sürdü, seçim yapıldı. Katılım yüksekti ve halk kararını verdi” dedi.

May, AB’de kalmaya çalışılmaması, sonradan arka kapıdan tekrar girilmemesi ve ikinci bir referandum yapılmaması gerektiğini söyledi.

İçişleri bakanı, aynı zamanda Brexit müzakerelerinden sonra yeniden bir referandum yapılması ya da erken seçim olasılıklarını da reddetti.

Dolaşım Özgürlüğü ne Olacak?

May, AB ile yapılacak serbest ticaret anlaşmalarının dolaşım özgürlüğü içeremeyeceğini de belirtti. Bu, Avrupalı liderler için kabul edilemez bir öneri olabilir.

Geri kalan 27 AB üyesi hafta içinde sert bir bildiri yayınladı ve İngiltere’nin Avrupa pazarlarına erişebilmesi için şartları sertleştirdi.

Almanya Başbakanı Angela Merkel’in açıkça talep ettiği bildiride AB’nin vazgeçilemez prensipleri sıralandı. Bunlar, sermayenin, işçilerin, hizmet ve malların serbest dolaşımı. Bildiride “Ortak pazara erişim tüm bu unsurların kabulünü gerektiriyor” dendi.

BBC’nin, AB’nin dolaşma özgürlüğü konusunda yumuşamaya gidip gitmeyeceğini sorduğu İngiltere’ye yakın bir isim olan İsveç Başbakanı Stefan Löfven, bunun tartışılmasının dahi mümkün olmadığını söyledi.

Muhafazakar Parti’de başbakan adaylığı için 5 aday var. Bunlardan biri de Emeklilik Bakanı Stephen Crabb. Crabb’in annesi onu sosyal konutlarda tek başına büyütmüş. Bu da Crabb’i az rastlanan bir muhafazakar aday yapıyor.

Bir taraftan liderlik süreci başlarken, diğer taraftan da AB liderlerinin Brexit görüşmelerinde İngiltere’yi sıkıştırmaya hazırlandığı görülüyor. May, görüşmelerin bu yılın sonundan önce başlamayacağını söylüyor.

Fransa’dan Finansal Girişimler

Fransa Cumhurbaşkanı Francois Hollande ise Paris’i uluslararası bankacılığın merkezi haline getirebilmek için AB kurallarına başvurdu. Hollande, çoğunlukla Euro kullanılan ticaret işlemlerinde işlem yapan banka ve takas kurumlarının yalnızca Euro bölgesi ülkelerinde olabileceği konusunda bir kural yaratmayı umuyor.

Avrupalı liderler İngiltere’nin çıkışı onaylanmadan önce gayrı resmi görüşmeleri reddediyor. İngiltere ve AB liderlerinin görüşmeler öncesi açıklamaları da medya üzerinden açık biçimde dile getiriliyor.

Bu durum gerilimi arttırıyor. Avrupalı liderler ve İngilizler arasında söz düellosu sertleştikçe müzakere havasından uzaklaşılıyor.

İşçi Parti’nde Karmaşa

Ancak kızgınlık yalnızca İngiliz ve Avrupalı liderler arasında değil. İşçi Partisi milletvekillerinin yüzde 80’i, parti lideri Jeremy Corbyn’e karşı ayaklanmış durumda.

Parti içinde güvenoyu alamayan Corbyn tüm istifa çağrılarını reddetti. Eski parti liderleri Gordon Brown ve Tony Blair de Corbyn’e istifa çağrısı yaptı.

Corbyn’e Troçkist Sosyalist İşçi Partisi’nin eski üyeleri, Stalinci gruplar ve İngiltere Komünist Partisi destek veriyor.

İşçi Partisi milletvekili Mike Gapes, bu kişilerin partiyi rehin aldığını ve partinin geleceğini umursamadığını söylüyor. Gapes, bu devrimci grupların seçim kaybetmeyi önemsemediğini, yalnızca kendi kadrolarını genişletmeyi amaçladığını belirtiyor.

Gapes, “İşçi Partisi’nin doğal bir varoluş hakkı yok. Varoluş mücadelesi veriyoruz. Eğer Corbyn lider olarak kalırsa seçimlerde hezimete uğrayacağız” diye konuştu.

Corbyn karşıtı birkaç siyasetçi aşırı solcu bazı eylemcilerin ölüm tehditleri nedeniyle polise başvurdu. Corbyn’e karşı Gordon Brown hükümetinde bakanlık yapan Anna Eagle’ın liderliğe aday olması bekleniyor.