Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ABD’nin 8 ülkeden doğrudan uçuşlarda yolcuların elektronik cihaz taşımasını yasaklayan kararıyla ilgili olarak, “Güvenlikle ilgili birimlerimiz biraraya gelip burada bir endişe varsa bunu giderici tedbirler almak lazım. Yasaklamalarla bu iş olmaz” dedi.
ABD yönetiminin aldığı karar uyarınca, aralarında İstanbul Atatürk Havalimanı’nın da bulunduğu 8 ülkedeki 10 havalimanından Amerika’ya doğrudan sefer yapan uçaklardaki yolcuların, kabinde cep telefonu dışında dizüstü, tablet bilgisayar ve benzer elektronik cihaz taşımaları yasaklanmıştı.
IŞİD’le Mücadele Küresel Koalisyonu Dışişleri Bakanları Toplantısı’na katılmak üzere Washington’da bulunan Çavuşoğlu, Türk Miras Vakfı adlı kuruluşun düzenlediği bir programdaki konuşmasının ardından basın mensuplarının ABD’nin bu yeni açıkladığı yasakla ilgili sorularını yanıtladı.
Konu hakkında hem Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı H.R. McMaster ile yüz yüze, hem de Dışişleri Bakanı Rex Tillerson ile telefonda görüştüğünü aktaran Çavuşoğlu, şunları kaydetti:
“Özellikle güvenlikle ilgili birimlerimiz biraraya gelip burada bir endişe varsa bunu giderici tedbirler almak lazım. Yani yasaklamalarla bu iş olmaz. Bir DAEŞ teröristi herhangi bir yerden binebilir. Zaten DAEŞ teröristlerine baktığınız zaman, özellikle yabancı terör savaşçılarına, birçoğu Avrupa ülkelerinden ve onların vatandaşı. Avrupa ülkelerinden de aynı şekilde binebilirler. Önemli olan onların bindiği yerlerde tedbirleri alabilmektir. Yani bu tür tedbirler kalıcı tedbirler değildir. Kendileri de zaten ‘bu ilave alınacak tedbirlerle ilgili de çalışıyoruz, şu anda acil birşey olduğu için bu konuda bazı şeyler aldık’ dediler.”
Çavuşoğlu, Amerikalı yetkililerle görüşmelerinde kendilerine tavsiyelerde bulunduğunu ve birlikte neler yapabileceklerini söylediğini belirterek, “Elbette Amerika'nın veya herhangi bir müttefikimizin endişesi bizim de endişemizdir. Varsa bir sorun bu sorunu beraber çözmek en evliyasıdır ve bu konudaki düşüncelerimizi bugün paylaştık” diye konuştu.
Bu tür tehditlere karşı sadece geçici tedbirler değil, kalıcı ve en etkili tedbirleri birlikte almaları gerektiğini vurgulayan Çavuşoğlu, “Yani yolcuları cezalandırmak yerine bu tehditi oluşturacak kişilere karşı alacağımız tedbirler daha sağlıklı tedbirler olur diye düşünüyorum” ifadesini kullandı.
'İki konu ilişkileri gölgeliyor'
Çavuşoğlu, Türk Miras Vakfı’nın Washington’daki Ulusal Basın Binası’nda ‘Türkiye-ABD Stratejik Ortaklığı: Geleceğe Bakmak’ başlıklı etkinliğinde de Türk-Amerikan ilişkileri hakkında konuşma yaptı.
Çavuşoğlu, Türkiye ve ABD'nin birbirleri açısından hayati önemde iki ülke olduğunu belirterek, "Uluslararası camianın iki önemli üyesiyiz. Güçlü müttefikiz. Birlikte etkili bir şekilde çalıştığımızda ortak sorunlarla başa çıkmada olumlu değişimler yaratıyoruz. Dolayısıyla Türkiye ve ABD'nin birbirini çok daha iyi anlaması ve birbirine yardım etmesi çok önemli" diye konuştu.
Ancak iki konunun, ABD'deki bir önceki yönetimin son aylarında bu ilişkileri gölgelediğini belirten Çavuşoğlu, bu konuları 'FETÖ' ve ABD'nin YPG'ye desteği olarak sıraladı.
Çavuşoğlu, şimdi ABD'nin yeni yönetimiyle birlikte çalışmaya kararlı olduklarını, Türk-Amerikan ilişkileri ve işbirliğini yeniden canlandıracaklarına inandıklarını, ancak bu iki 'son derece hassas' konuya çözüm bulunması gerektiğini kaydetti.
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, "Bunlar ilişkilerin geleceği açısından kilit konular ve malesef son bir yıl içerisinde Türk halkının hissiyatları üzerinde oumsuz etki yaptılar. Yeni yönetimin bu meselenin üzerinde düşünüp işleri tekrar rayına koyacağından umutluyuz" ifadesini kullandı.
'NATO, Avrupa-Atlantik güvenliğinin köşetaşı'
NATO'nun Avrupa-Atlantik güvenliğinin 'köşetaşı' olarak hayati önemde bir role sahip olduğunu belirten Çavuşoğlu, Türkiye ve ABD'nin iki öncü müttefik olarak bu örgütün ve bunun yanında transatlantik bağlar ve dayanışmanın yeniden canlandırılmasında işbirliği yapmasının önemini vurguladı.
Çavuşoğlu, bu bağlamda Türkiye olarak, ABD'deki yeni yönetiminin daha etkili ve adil bir yük paylaşımına gidilmesi çağrısını ciddiye aldıklarını söyledi ve bu yönde attıkları adımlara değindi.
Avrupa Birliği liderlerine eleştiri
Konuşmasında Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) üyeliği sürecine de değinen Çavuşoğlu, bu sürecin Türkiye'nin dış politikasının stratejik ve değişmez bir parçası olduğunu belirtti ancak AB tarafından aynı kararlılığı görmediklerinden yakındı.
Çavuşoğlu, AB'yi Türkiye ve etrafındaki olayları tam olarak anlayamamakla eleştirdi. Örneğin Türkiye'nin düzensiz göçü önleyerek AB'yi bir yükten kurtardığına dikkati çeken Çavuşoğlu, ancak AB içerisindeki bazı liderlerin kendi siyasi hesapları yüzünden bu net gerçeği bile kabul etmek istemediğini savundu.
Çavuşoğlu, "Aslında bu durum Avrupa'daki daha geniş bir sorunun yansıması. Birçok Avrupa ülkesinde aşırılık yanlısı partiler yükselişte. İronik biçimde bu durum merkez partilerini demokrasi ve özgürlükleri savunmaya itmiyor, tam tersine bu aşırılık yanlısı ideolojilere ve politikalara ayak uyduruyorlar" diye konuştu.
Bu durumun Avrupa'nın geleceği açısından iyiye işaret olmadığı görüşünü dile getiren Çavuşoğlu, Avrupalı liderlere bu konuda uyarı ve tavsiyelerde bulunduklarını belirtti.
'Kıbrıs'taki temel sorun...'
Konuşmasında Kıbrıs meselesine de değinen Çavuşoğlu, adadaki temel sorunun, 'Rum tarafının Kıbrıs Türklerini adanın eş sahibi ve eş ortak olarak görmeyi reddetmesi' olduğunu söyledi.
Çavuşoğlu, 2004 yılındaki Annan planı referandumunda bir fırsatın kaçırıldığını ve şimdi önlerinde son bir fırsat penceresinin bulunduğunu, bunun da kaçırılmaması gerektiğini belirtti. Çavuşoğlu, çözümün günümüzde birçok soruna sahne olan Doğu Akdeniz'in barış, istikrar ve refah bölgesi haline getirilmesinde çok önemli bir adım olacağını vurguladı.
Suriye krizi
Suriye krizinin ise bölgedeki en ciddi sorun olduğunu ifade eden Çavuşoğlu, bu nedenle Türkiye olarak siyasi bir çözüm için çaba gösterdiklerini söyledi ve bu çabalarından örnekler verdi.
Çavuşoğlu, Astana sürecinin Cenevre sürecine bir alternatif değil, birbirini tamamlayıcı olduğunun ve Cenevre sürecine olan desteklerinin devam edeceğinin de altını çizdi.
'DAEŞ'e karşı savaşta başka terör örgütlerine bel bağlanmamalı'
IŞİD'e karşı çabalarını da kararlılıkla sürdürdüklerini vurgulayarak, bununla ilgili rakamlar veren Çavuşoğlu, IŞİD'e karşı yürüttükleri savaşta diğer terör örgütlerine bel bağlamadıklarını da vurgulayarak, "Çünkü teröristin iyisi, işe yarayanı olmaz" ifadesini kullandı.
Ancak Washington'daki bazı kesimlerin buna fazla önem vermediğini savunan Çavuşoğlu, bu konuyu Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı McMaster ile görüşmesinde gündeme getirdiğini, yarın da Dışişleri Bakanı Tillerson'a aktaracağını söyledi.
Çavuşoğlu, sözlerine şöyle devam etti:
"Bu çok hassas bir konu ve malesef (Amerikalılar) DAEŞ'e karşı savaşıyorlar diye YPG/PYD'yi destekliyor ve meşrulaştırıyorlar. Şunu bir kez daha açıklıkla ifade edeyim: YPG/PYD, marksist/komünist bir terör örgütü olan PKK'nın bir uzantısıdır. Bunlar Türkiye'deki masum sivilleri öldüren teröristlerdir. Suriye'deki aynı kampları kullanıyorlar ve Ankara, İstanbul'daki son terör saldırılarından sorumlu olan PKK teröristlerinin hepsi Suriye'deki YPG kamplarından geldi. Dolayısıyla DAEŞ'e karşı savaşımızda başka bir terör örgütüne bel bağlayamayız.'
Çavuşoğlu, Washington'da toplanacak IŞİD'e karşı koalisyonun üyesi 68 ülkenin ilk kez biraraya gelmediğine, 3 yılı aşkın süredir sürekli toplandıklarına dikkati çekerek, "68 ülkenin önceden belirlenmiş, çözüm odaklı bir stratejisi yok ve 68 ülke bir terör örgütünü yenilgiye uğratamıyor ve bir terör örgütüne bel bağlamak durumunda kalıyor" diye konuştu.
'YPG'nin derdi DAEŞ değil, Suriye'yi bölmek ve toprak kazanmak'
YPG/PYD'nin IŞİD'e karşı onların ideolojisinden nefret ettiği için savaşmadığını, Suriye'yi bölmek ve Suriye içerisinde daha fazla toprak kazanmak derdinde olduğunu belirten Çavuşoğlu, bunun da Suriye'nin siyasi geleceği açısından risk taşıdığını söyledi.
Çavuşoğlu şunları kaydetti:
"Dolayısıyla, eğer Suriye'nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliğinden yanaysak, bu ülkede DAEŞ sonrası dönem için plan yapmalıyız ve terör örgütleri konusunda çok dikkatli olmalıyız. Öncelikle prensip olarak herhangi bir terör örgütüne bel bağlamamalıyız. Bu ABD'deki bir önceki yönetimin bir hatasıydı ve yeni yönetimin de aynı hatayı tekrarlamayacağını ümit ediyorum. Umarım yeni yönetimle tüm bu konularda çok daha bir işbirliği içerisine gireriz. YPG, PYD, PKK, DAEŞ, FETÖ, adı ne olursa olsun, bunların hepsi aynı şeytani metodu paylaşıyor ve dolayısıyla sadece bizim ulusal güvenliğimize değil küresel güvenliğe de ciddi bir tehdit oluşturuyorlar. Bu tehditle ancak etkili bir uluslararası işbirliği ve dayanışmayla başa çıkılabilir."