Cemaat-Hükümet Restleşmesi Sürüyor

Başbakan Erdoğan Meclis Grup toplantısında konuşurken

İSTANBUL- ‘Virüs vücuda girmiş, sinsi bir şekilde yerleşmiş, çoğalmış. Bir anda vücudu esir almak üzere harekete geçiyor. Ancak bu bünye kendisini sinsi virüslere teslim edecek kadar zayıf bir bünye değildir. Haşhaşiler denilen gizli örgütün devlet bünyesini nasıl esir almaya çalıştığını Büyük Selçuklu’da gördük’. Bu cümleler, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın dünkü Meclis Grup Toplantısı’ndan. 17 Aralık’tan beri Fethullah Gülen Hareketi’ne karşı isim vermeden sert eleştiriler getiren Başbakan, bir zamanlar en yakın müttefiklerinden biri olan yapı hakkında kullandığı eleştiriler sıfatlara yenilerini ekledi. Virüs ve Haşhaşi!

Cemaate yönelik sert eleştiriler 21 Aralık’ta başladı

Aslında Başbakan Erdoğan 21 Aralık’ta Samsun’un Çarşamba ilçesinde yaptığı konuşmada ‘Paralel yapı kurmak isteyenler, devletin kurumlarına sinenler, istediğini kadar oraya yerleşin. İninize gireceğiz ininize. Didik didik edeceğiz’ diyerek başlamıştı büyük tepkisini dile getirmeye. Ve neden bu kadar sertleştiğini de ertesi gün Giresun’da açıkladı. Erdoğan Gülen hareketini bu kez hainlikle suçluyordu.

‘Bir takım kirli eller benim bu güzel ülkemde kaos çıkaramaz. Hangi örgütü kullanırlarsa kullansınlar. Hangi maşayı kullanırlarsa, hangi ajanı, haini kullanırlarsa kullansınlar, bu millet istiklali uğruna o uluslararası örgütlere de gereken cevabı gerektiği gibi vermesini bilir. Türkiye artık o eski Türkiye değil. Türkiye karanlık odakların onların maşa örgütlerinin hainlerin ajanların gelip istedikleri gibi davranabilecekleri bir ülke değil’. 17 Aralık’ta başlatılan yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasının aslında büyük bir ‘dış komplo’ olduğunu savunan Erdoğan, bu komplonun içeride işbirlikçilerini nasıl algıladığını da 27 Aralık’ta Samsun’da ‘devlete sızan o kirli örgüt tasfiye edilecektir’ sözleriyle ifade etti. Daha sonra da paralel yapı kavramını ortaya attı.

Erdoğan doğrudan ‘cemaat’ hiç demedi hep işaret etti

Erdoğan hiçbir konuşmasında doğrudan Fethullah Gülen hareketi ya da daha yaygın kullanılan ismiyle cemaat ya da hizmet demedi ama herkesin zaten anladığı bu imaları kendisine yakın gazeteciler tercüme etti. 6 Ocak’ta Başbakan Erdoğan’a yakın gazetelerden Yeni Şafak’ta Cem Küçük ‘herkes neyin ne olduğunu biliyor’ dedikten sonra ’artık bu saatten sonra barış olmayacak. Hükümet kendi meşruiyetini sorgulayan bu yapı için gerekeni yapacaktır. Cuntanın bütün unsurlarından hesap soracaktır’ yazdı.

Bu süreçte çok sayıda bürokrat, yargı mensubu, üst ve alt düzeyden emniyet görevlisi, ile TRT çalışanı ya görevlerinden alındı ya görevleri değiştirildi. Ancak MİT ile ilgili iddialar, Van polisinin başlattığı El Kaide operasyonu ve Adana’da aramayan TIR meselesi iktidarın başını ağrıtmayı sürdürüyor. Zaten Başbakan Erdoğan’ın Haşhaşi benzetmesi tam da bu dönemde geldi.


Erdoğan’ın Gülen grubunu Haşşaşi benzetmesi cemaatin tepkisini çekti

Haşhaşiler 11 yüzyılın sonlarında İran’da orta batısında bulunan sarp dağların üzerindeki Alamut Kalesi’nde İsmailiye mezhebine bağlı Hasan El Sabbah’ın kurduğu bir tarikat. Bu tarikat ya da siyasi örgüt rakiplerini suikastlerle yok etmeleriyle ünlü ki öldürdükleri isimler arasında Selçuklu İmparatorluğu’nun en büyük veziri Nizamülmülk de var. İşte Başbakan’ın Gülen cemaatiyle bu tarikat-siyasi yapı arasında bağlantı kurması cemaatin önemli yapılarının tepkisini çekti.

Fethullah Gülen’in onursal başkanı olduğu Gazeteci ve Yazarlar Vakfı Başkanı Mustafa Yeşil, ‘Hizmet, 50 yıllık süre içinde hesabını halka veren gönüllü teşkilattır. Haşhaşiler gibi karanlık tarihe geçmiş, uyuşturucu kaçakçılığı olan ve Nizamülmülk’ün öldürülmesi ile sonuçlanan bir yapı ile Hizmet’in benzetilmesi kabul edilemez’ diyerek Erdoğan’ın eleştirilerinin Gülen hareketine yönelik olduğunu kabullenirken benzetmeyi reddetti.

Türköne: Adaletin keskin kılıcı inecek ve bazı başlar düşecek

Gülen hareketinin amiral gemisi olan Zaman gazetesi yazarlarından Mümtazer Türköne ise ‘Haşhaşin hakaretini kimse üzerine alınmamalı. Bin yıl öncesinin terör örgütü bile tam kadrosu ile bugün avdet etse, Başbakan’ın emrine girse bu yolsuzluk soruşturmasının üstünü örtemez’ dedi. Türköne’ye göre, Başbakan’ın siyasi geleceğini belirleyecek hesaplar savaş alanlarında veya bataklıkta değil, hukukun buz gibi sakin aklının egemen olduğu yargı alanında verilecek. Terazi tartacak ve adaletin keskin kılıcı inecek ve bazı başlar yere düşecek.

Başbakan başdanışmanı ve Ankara milletvekili Yalçın Akdoğan ise hükümete yakın Star gazetesinde müstear isimle kaleme aldığı yazısında hiç de Türköne gibi düşünmediğini gözler önüne serdi. Ard arda gelen operasyonların üretmek istediği algının terse döndüğünü savunan Akdoğan, ‘atılan her adım paralel yapının deşifre olmasına ve daha fazla tepki çekmesine yol açıyor. Özellikle MİT tırına ve bazı STK'lara yönelik hamleler çırpındıkça batan bir yapının inandırıcı olmayan girişimleri olarak algılanıyor’ dedi.

Erdoğan: Bu bir algı operasyonu ve çözüm sürecine sabotaj

Akdoğan’ın bugün ifade etiği algı operasyonuna bugün Büyükelçiler Konferansı’nda konuşma yapan Erdoğan da atıfta bulundu. Başbakan, ‘düğmeye basılmış gibi, içeride ve dışarda operasyona destek veren kesimler var. Ama burada asıl önemli olan algı operasyonudur. Algı operasyonu Türkiye'de tutmamış, geri tepmiştir. Ambalajda yolsuzluk iftirası varken, paketin içinde demokrasiye, özellikle çözüm sürecine ve dış politikaya yönelik aleni bir sabotaj olduğu ortaya çıktı. Daha da çıkacak’ diye konuştu.

Erdoğan’ın bugüne kadar sarf ettiği cümlelerden bu ‘sabotaj’, ‘komplo’, ‘algı operasyonu’nu yerli ayağının ne olduğu net anlaşılıyor. Uluslararası ayağı veya ‘dışarıda operasyonu destek veren kesimler’in kim olduğu ise belirsiz. Belki Erdoğan’ın 21 Ocak’taki Brüksel ziyaretinde onun ya da onların da kim olduğu anlaşılır.