Türkiye, ulusal tarihi ve kimliğiyle ilgili önemli günlerinden birisi olan Büyük Millet Meclisi’nin 1920’deki açılış günü dolayısıyla oluşturulan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı, çocuk hakları ihlalleri ve kutlama resepsiyonu iptali tartışmasıyla kutladı.
Kurucu lider Mustafa Kemal Atatürk’ün talebiyle çocuklara adanmış olması ve dünya çocuklarını Türkiye’de buluşturması nedeniyle dünyadaki yegane çocuk bayramı özelliğine sahip 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, 2016 yılında buruk kutlamalara sahne oldu. Özellikle çocuk hakları ihlalleriyle ilgili tartışmalar kutlamaları gölgeleyen etkenlerden biri oldu.
Son haftalarda Karaman’da Ensar Vakfı’na ait yurtlarda yaşanan cinsel istismar vakaları siyasette gündem maddesiydi. Vakfa ait yurtlar Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde olmadığı için hukuken yasa dışı nitelikte. AKP hükümetinin cinsel istismar vakaları nedeniyle yurtların yönetimini elinde bulunduran Ensar Vakfı’nın suçlanamayacağına ilişkin görüşü muhalefetten sert tepkiyle karşılaştı. İlköğretim çağındaki çocuklara yönelik devlet dışı kuruluşlarca yatılı barınma ve eğitim yurtları açılamayacağına ilişkin yasal mevzuata rağmen bazı sivil toplum kuruluşlarınca açılmış yurtlar dolayısıyla Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı hakkında gensoru önergesi de verildi. TBMM’de AKP’nin oy çokluğuyla gensoru önergesi reddedilirken; 20 Nisan’da Karaman’daki cinsel istismar vakalarıyla dava süreci yerel mahkemede adeta jet hızıyla sonuçlandırıldı. Karaman Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki 20 Nisan’daki son duruşmada, Ensar Vakfı'na bağlı olduğu belirtilen yurtlarda 2012 - 2015 yılları arasında 10 çocuğa cinsel istismarda bulunmakla suçlanan öğretmen Muharrem Büyüktürk’e, "Çocuğun nitelikli cinsel istismarı", "hürriyeti tahdit", "kasten yaralama" ve "müstehcen görüntüleri izletme" suçlarından 508 yıl 3 ay hapis cezası verildi. Bu davada, sadece şahsa ceza verilmesinin yanı sıra, Ensar Vakfı ve sanık Baytürk’ün yurt yöneticisi olduğu Karaman Anadolu İmam Hatip Lisesi Mezunları (KAİMDER) kuruluşlarının müdahil yapılması da tartışılmıştı. Diğer eğitim kuruluşları ve barolara ise müdahillik hakkı tanınmamıştı. Ancak Karaman Cumhuriyet Savcılığı ise, dava ardından Ensar Vakfı ile KAİMDER hakkında ayrıca soruşturma yürütüldüğü bilgisini basınla paylaştı.
Türkiye’yi yaralayan Karaman’daki cinsel istismar vakalarıyla ilgili tartışmaların yanı sıra uzun yıllardır gündemdeki ‘çocuk gelinler’ sorunu da bir başka gündem konusuydu. Çocuk haklarıyla ilgili 23 Nisan dolayısıyla CHP Kadın Çocuk Hak ve İhlalleri İnceleme ve İzleme Komisyonu’ndan açıklama geldi. Açıklamada, Türkiye’de 23 Nisan’ın 96. yılında buruk ve kaygıyla karşılandığı belirtilerek, çocuklar açısından tablo şöyle anlatıldı:
“Çocuk işçi ölümlerinden, eğitim ve sağlık sistemindeki çarpıklıklara, geçim sıkıntısının sebep olduğu açlık koşullarına, aile içi şiddetten, cinsel istismara kadar birçok başlık altında çocuklar, Türkiye’de sistematik şiddetle karşı karşıyadırlar. Türkiye’de 50 bin çocuk sokakta yaşamaktadır. 10 bin çocuk sokaklarda dilendirilmektedir. Yoksul fertlerin yüzde 44,3’ünü çocuklar oluşturmaktadır. Türkiye’de, 2014 itibarı ile çalışan çocuk sayısı 893 bin. Erken yaşta evliliklerin yaygın olarak görüldüğü ülkemizde, her 3 evlilikten biri çocuk evliliğidir. 2002 yılından bu yana Çocuklara karşı işlenen cinsel istismar suçları 4 kat artmıştır. Çağdaş, sosyal bir hukuk devleti için asla kabul edilebilir olmayan bu tablo ve rakamlar durumun ne denli vahim ve trajik olduğunu, sorunun çözümünün ne kadar acil olduğunu gözler önüne sermektedir. Ancak çocuklarımızı değil, kendilerine yakın vakıflara, derneklere kol kanat gerenlerin bu vahim tabloyu tersine döndüremeyeceği de açıktır.”
Kahraman “iptal” eleştirisine yanıt verdi
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın resmi kutlaması ise, TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın ev sahipliğindeydi. TBMM’deki özel oturumda, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da geleneklere uygun olarak dinleyici locasındaydı. Salondaki yerini alışı sırasında sadece AKP’li vekillerce alkışlanan Erdoğan’ı, muhalefet liderlerinden sadece MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin selamladığı da gözlendi.
Türkiye’nin bugünkü ulusal bayram kutlaması kapsamında AKP’li Başkan Kahraman’ın TBMM’nin resepsiyon davetini iptal kararı alması tartışma konusuydu. Bu yıl “terör hadiseleri ve şehitlere hürmeten” TBMM’de resepsiyon yapmama kararı aldıklarını kaydeden Kahraman’ın konuşmasında, Türkiye tarihinde AKP Hükümeti sürecinde son yıllarda yaşanan ulusal kutlama iptalleri dökümünü ifade etmesi ise dikkat çekti. Kahraman, “1 Ekim 2011 tarihinde 24'üncü Dönem Birinci Yasama Yılı açılış resepsiyonu, 1 Ekim 2012 tarihinde, 24'üncü Dönem Üçüncü Yasama Yılı açılış resepsiyonu 1 Ekim 2015 tarihinde, 25'inci Dönem İkinci Yasama Yılı açılış resepsiyonu da şehitlerimizin aziz hatıralarına hürmeten yapılmamıştır. Yine, aynı gerekçeyle Genelkurmay Başkanlığımız da hassasiyet göstermiş ve 2011 yılındaki 30 Ağustos Zafer Bayramı resepsiyonunu iptal etmiştir. Ayrıca Karaman'daki elim maden kazası sebebiyle Cumhurbaşkanlığımız 29 Ekim 2014 tarihinde yapılması planlanan resepsiyonun iptali kararını almıştır” dedi.
Ayrıca konuşmasında yabancı ülkeleri terör örgütlerine örtülü destek vermekle ve küresel sorunlara elbirliğiyle çözüm aramamakla suçlayan Kahraman, “Türkiye'de herhangi bir iç savaş yoktur, Türkiye'de huzur ve güvenliğe ve birlikteliğimize karşı olan teröristlere karşı güvenlik güçlerinin gerekeni, kanunlar çerçevesinde ifa eylemesi vardır. Bilinmelidir ki milletimizin refahı, devletimizin bekası, vatanımızın bölünmez bütünlüğü ve ay yıldızlı bayrağımızın göklerimizde ilelebet dalgalanması bizim ana hedefimizdir ve bu hedef dışında olanlar bilmelidir ki bu gibi hedeflere ulaşmaları mümkün değildir ve asla ulaşamayacaklardır” diye konuştu.
Kahraman, çocuk hakları ihlalleriyle ilgili ise, “TBMM çocuklarımızı maddeten ve manen korumak; bedenen, ruhen ve zihnen sağlıklı nesiller yetiştirmek için her türlü tedbiri almak kararlılığı içindedir. Çocukların korunması hususu devlet olarak en çok önem verdiğimiz ve üzerinde hassasiyetle durduğumuz konulardan biridir, bundan hiç kimsenin şüphesi olmamalıdır” yorumunda bulundu.
Davutoğlu, terör mesajı verdi
Başbakan ve AKP Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu da, TBMM’deki resmi oturumdaki konuşmasında, “23 Nisan’ın kutlamasıyla ilgili iptal kararı alınırken, 1.Dünya Savaşı’ndaki Kut’ül Amare Savaşı’nın kutlanması için Milli Eğitim Bakanlığı’nın tüm illere talimat göndermesi” tartışmasına değindi. Davutoğlu, “Çanakkale’de İstanbul’u savunmuşlardı, Kut’ül Amare'de Bağdat’ı savunmuşlardı. Çok açık bir ifadeyle söylüyorum bunu; Çanakkale savunması sadece bizim milletimizin İstanbul savunması değil, bütün kadim değerlerin, insanlık onurunun sömürgecilere, emperyalistlere karşı şanlı bir direnişiydi. Bugün ‘Kutlayalım mı kutlamayalım mı?" diye tartışmalar yaptığımız Kut’ül Amare var ya, 1916’da aynen İstanbul’un savunulması gibi Bağdat’ın savunulması esnasında bütün Ortadoğu halklarının omuz omuza verdiği son savaştı. Türk, Arap, Kürt, Sünni, Şii, Keldani, Ermeni herkes Kut’ül Amare'de Bağdat’ı savundu ve uzun yıllar Kut’ül Amare, Çanakkale gibi anıldı. Şimdi sadece Türk Silahlı Kuvvetlerimiz büyük bir zafer olarak anıyor. Tekrar Kut’ül Amare’yi, Çanakkale ruhunu bu anlamda tefekkür etmeli” dedi. Bu çerçevede, “birlik ruhu” ile hareket etmeyi vurgulayan sözler sarf eden Davutoğlu, “Bu milletin kaderi birdir; ya hep beraber var olacağız, ya hep beraber öleceğiz. Kim bu milletin bir parçasını diğerinden ayırt edip, onların kaderini diğerlerinden ayırt ederse Gazi Meclis’e en büyük ihaneti yapmış olur. Hep beraber sesimizi yükseltelim, kaderimiz ortak diyelim, tarihî hikâyemiz ortak diyelim, istikbalimiz ortak diyelim, kim bizim aramıza nifak sokacaksa onların karşısında da omuz omuza bir aradayız diyelim” diye konuştu.
Davutoğlu, ayrıca Meclis’in bütün baskılara rağmen özgürlüğü ve demokrasiyi savunduğunu anımsatarak, “Hep beraber, cumhuriyetimizi birlik ve beraberlik için nasıl savunuyorsak, Cumhuru bütün unsurlarla nasıl savunuyorsak, demokrasimizi de aynı kararlılıkla savunmalı ve her türlü darbe ve vesayet teşebbüslerine karşı demokrasimizi de güçlü kılmalıyız” çağrısı yaptı.
Kılıçdaroğlu demokrasi ve çocuk hakları vurgusu yaptı
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise, özel oturumundaki konuşmasında, TBMM’nin dünyadaki en eski 10 parlamentodan birisi ve Kurtuluş Savaşı’nı zafere ulaştırması nedeniyle “Gazi Meclis” unvanına sahip tek parlamento olduğunu ifade etti. Türkiye Cumhuriyeti’nin, ulusal egemenliğini dünya çocuklarına bayram olarak hediye edecek kadar ufku geniş devrimci kadrolar ve ruhun eseri olduğunu da söyleyen Kılıçdaroğlu, son yıllarda “milli irade” ve “çoğunluk” gerekçesiyle rejim değişikliği tartışması çerçevesinde ise özetle şunları dile getirdi:
“Ulusal egemenlik; çoğulcu bir rejim, temsilde adalet ve hukukun üstünlüğü meselesidir. Çoğunluğun güçlü, güçlünün de haklı olduğu; yurttaşların baskı, korku, yasaklar, kin, yoksulluk ve istikrarsızlık tehditleriyle yönlendirildikleri bir sistem çoğulcu değildir. ‘Sandıktan çıktım ne istersem yaparım’ anlayışı, ulusal egemenlik kavramıyla bağdaşmaz. Çünkü ulusal egemenlik, sandıktan çıkan oy sayısına bağlı bir kavram değildir. Egemenlik, en son ferdine kadar bütün ulusundur; kayıtsız şartsız milletindir. Tarafsız ve bağımsız yargının olmadığı; yasama organının etkisizleştirildiği bir düzeni sürdürmek, ulusal egemenliğin kaynağı olan milletimizi hiçe saymak demektir. Toplumu ve sözde hasımlarını sindirmek için özel mahkemeler oluşturanlar, gazetecilerin, akademisyenlerin, aydınların tutuklanmalarını isteyenler, tahliyelerine tepki gösterenler, kararlarını beğenmedikleri zaman Anayasa Mahkemesine bile meydan okuyanlar, hukuku dinamitleyerek yolsuzluk soruşturmalarından kaçanlar ya da dokunulmazlık ve sorumsuzluk zırhının arkasına saklananlar, sadece Anayasa’yı değil ulusal egemenliği de çiğnemektedirler.”
Kılıçdaroğlu, ayrıca çocuk hakları açısından tabloyu da “Türkiye’de 2015 yılı itibariyle TÜİK verilerine göre 31 bin 337 çocuk gelin var. Sadece 2014 yılında bir nedenle güvenlik birimlerine gelmiş ya da getirilmiş çocuk sayısı 290 bin 414. Çocuklar suça sürükleniyor. Son 5 yılda çocuk hükümlü sayısı 5 kat arttı. Türkiye çocuklar arasında fırsat eşitliği sıralamasında maalesef son sıralarda bulunuyor. Bugün Türkiye’de yaklaşık 1 milyon çocuk işçi var. Bu çocukların yarısı hem çalışıyor hem okuyor. Çalışan çocukların yüzde 34’ü aşırı çalıştırılıyor, üçte birine işyerinde yemek verilmiyor. Sadece 2015 yılında 63 çocuk işçi iş kazalarında hayatını kaybetti” sözleriyle paylaştı.
Bu arada CHP, TBMM Başkanı Kahraman’ın “iptal” kararına tepki amacıyla özel bir grup toplantısı ve TBMM bahçesinde özel bir resepsiyon daveti de düzenledi. Hazırlık sürecini Kılıçdaroğlu’nun denetlediği üzere balonlar ve bayraklarla süslenen CHP Grubu’nda, ilköğretim okulu öğrencisi Alara Tuncer’in yönetiminde farklı illerden gelen çocuklar buluştu. Görüntü alımı sırasında kargaşa nedeniyle salonu yönetemediği gerekçesiyle Tuncer’in gözyaşı döktüğü ancak çocuklarca alkışlarla desteklenmesiyle sakinleştiği toplantıda, çocuklar kürsüden düşüncelerini de aktardı. Sonrasında TBMM bahçesinde çocuklarla birlikte CHP’li vekiller ve aileleri katılımıyla resepsiyon da gerçekleştirildi.
TBMM’deki oturumda, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ise, Türkiye tarihine, Türk milliyetçiliğine vurguda bulunarak, Gazi Meclis’in ruhundaki birlikteliği anlattı.
HDP ise 'çözüm' anımsatması yaptı
HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ, TBMM’deki 23 Nisan Özel Oturumu’na katılmadı. HDP adına Grup Başkanvekili Çağlar Demirel kürsüye geldi.
TBMM’nin 23 Nisan 1920’de çoğulcu bir anlayışla kurulduğunu kaydeden Demirel, 1924’ten sonra bunun terk edildiğini savundu. Demirel, “Bu Meclis doksan altı yıl önce bu topraklarda yaşayan halklara eşit yurttaşlık temelinde ortak bir yaşamı kurma umudunun mecrası olarak kurulmuştu. Farklılıkları zenginlik olarak gören ve temsilde adalet prensibini esas alan kurucu Meclisin ruhu çoğulcu ve ademimerkeziyetçi bir yönetim anlayışını esas alan 1921 Anayasası'na yansıtılmıştı fakat kısa bir zaman sonra 1924 yılında hazırlanan yeni Anayasa'yla çoğulcu ve eşitlikçi anlayışın yerini otoriter, tekçi ve merkeziyetçi bir yaklaşım aldı” dedi. Böylece ortaya çıktığını vurguladığı Kürt Sorunu’nun çözümü için yürütülen son yıllardaki süreci anımsatan Demirel, 1924’ten itibaren ortaya çıkmış 1982 darbe anayasasıyla günümüze geldiğini savunduğu darbe anlayışına karşı çaba harcadıklarını ve bunun sonucunda Dolmabahçe Mutakabatı’nın hazırlandığını söyledi. Demirel, “Türkiye'de kimlikler arasında kalıcı barışı tesis etmek ve darbecilere değil, halka dayanan siyaseti sağlayacak olan Dolmabahçe mutabakatı, her türlü tekçi, inkârcı ve asimilasyonu merkezine alan anlayışı mahkûm etme potansiyeline sahip bir demokratik anlayışın dışa vurumudur. Fakat bu demokratik anlayışı ve kalıcı barışa yönelik umudu çağrıya karşı darbeci anlayıştan miras kalan bir yok sayma, tekçilik, inkârcılık çizgisi siyasi irade tarafından esas alınmıştır. Dolmabahçe mutabakatının inkârıyla birlikte ülkemiz büyük bir savaş atmosferinin içine sokulmuştur. Bu atmosfer içerisinde siyasi irade tarafından dayatılan öneri bir rejim değişikliğidir. ‘Türk işi başkanlık sistemi’ adı altında getirilen bu rejim, Meclis iradesini devre dışı bırakmak, tekçiliği tesis etmek, güçler ayrılığını tuzla buz etmek üzerinden kendisini var etmek istemektedir” diye konuştu.
Anımsanacağı üzere; Dolmabahçe Mutakabatı, 28 Şubat 2015’te Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan ile HDP’li Sırrı Süreyya Önder tarafından kamuoyuna açıklanmıştı. Önder, Kürt Sorunu’nun çözümü noktasında İmralı’da tutuklu PKK kurucusu Abdullah Öcalan’ın hazırladığı belirtilen 10 maddelik koşullar metnini okumuştu. Önder, hükümet ile uzlaştıkları hususlar konusunda ise demokratik anayasa, demokratik çözümde yerel boyutlar, özgür vatandaşlık gibi konuları sıralamıştı. Toplantıda, hükümetten İçişleri Bakanı Efkan Ala, AKP’den Mahir Ünal ve HDP’den ise Pervin Buldan ile İdris Balüken de yer almıştı.
Çocuklar “başkanlık sistemi” için konuşmadı
23 Nisan geleneksel olduğu üzere bugün de yönetici koltuklarına çocuklar oturdu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın koltuğuna, 11 yaşında Başak Tahan oturdu. Tahan’ın, Başkanlık Sistemi ile ilgili soruya karşılık, “Bu konularda Sayın Cumhurbaşkanımız gerekeni yapıyor bunları tartışmak bana düşmez” yanıtı dikkat çekti.
Koltuk değişimi seremonisinde Erdoğan’ın, çocuk selefi için “Gördüğünüz gibi cumhurbaşkanımız tam ensar, paylaşımcı” demesi ise, Karaman’daki Ensar Vakfı skandalı nedeniyle sosyal medyada tartışma konusu oldu.
Başbakan Davutoğlu’nun koltuğuna ise, 10 yaşındaki Pelin Su Topraksoy oturdu. Topraksoy’un, “Ülkemizdeki sıkıntılardan biri de elektrik. Ruslar, 1954 yılında ilk nükleer santralini kurdu ama biz 2015 yılındayız, daha hiçbir nükleer santralimiz yok. Bu açıdan biraz ülkemizde kötüyüz” sözleriyle nükleer enerjiyi savunması dikkat çekti. Başkanlık Sistemi ile ilgili düşüncesi de sorulan Topraksoy’un, “Biz sınıf başkanımızı seçtik yani” yanıtı da göze çarptı. Topraksoy'un, “Başka sorusu olan var mı” sorusuna yanıt gelmeyince Davutoğlu, “Çok şanslısın Pelin. Basın mensupları sizi seviyor Sayın Başbakanım, bize olmadık sorular soruyorlar” yorumu yaptı.