Geçmişi Türkiye’nin kargaşa dönemleri yaşadığı 1970’lere dayanan DHKP-C son zamanlarda yaşanan bir dizi terör saldırısından sorumlu tutuluyor. Hükümet örgütün yurtdışı güçlerle bağlantısı olduğunu söylüyor. Ama karşıt görüştekiler, örgütün hükümet ajanları tarafından yönetildiğini düşünüyor.
Devrimci Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi isimli örgüt 1980 darbesinin sonrasında adını daha fazla duyurmaya başladı. Bu dönemde örgüt, bazı emekli generalleri ve insan hakları ihlalleri gerçekleştirdiği iddia eden kişileri hedef aldı. Askeri rejim sonrasında örgüt, Alevi azınlık arasında destek aradı.
Marmara Üniversitesi’nden siyaset bilimci Yüksel Taşkın, DHKP-C’nin üyelerinin çoğunluğunun kendilerine ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapıldığına inanan Aleviler olduğunu belirtiyor. Kendilerini sistemin baskısı altında hisseden bu kişilerin bu nedenle radikal örgütlere sempati duyduğunu söyleyen uzman özellikle düşük gelirli Aleviler arasında devrimci güçlere sempatinin arttığına dikkati çekiyor.
DHKP-C Maocu bir ideolojiye sahip; Amerika ve NATO karşıtı. 2013 yılında grup Amerika’nın Ankara Büyükelçiliği’ne düzenlediği bombalı intihar saldırısında bir güvenlik görevlisini öldürdü, o sırada büyükelçilik girişindeki bazı kişileri de yaraladı. DHKP-C, Washington’un da terör listesinde.
Yüksel Taşkın, örgütün Suriye’deki Esat rejimine destek verdiğini söylüyor. Uzman, DHKP-C’in Esat’a duyduğu sempatinin altında Suriye liderinin anti-emperyalist bir mücadele verdiğine inanmaları olduğunu belirtiyor.
Ankara ise Suriye’de rejim karşıtlarını açık biçimde destekliyor ve DHKP-C’nin Türkiye içinde Esat adına saldırılar düzenleyebileceğini düşünüyor. AKP yanlısı medya da bazı Avrupalı ülkelerin DHKP-C’yi Türkiye hakkında bilgi kazanmak için kullanmakla suçladı. İstanbul polisinin DHKP-C’ye karşı düzenlediği bir operasyonda Polonya asıllı bir İngiliz vatandaşının tutuklanması bu şüpheleri arttırdı. Hükümet, bu kişiyi Alman istihbaratı adına çalışmakla suçlasa da sanık bu iddiaları reddediyor.
Bazı uzmanlar ise örgüte geçmişte derin devletin ajanlarının nüfuz ettiği konusunda kanıtlar olduğunu söylüyor. Kadir Has Üniversitesi Uluslararası İlişkiler uzmanı Soli Özel, DHKP-C’nin karanlık geçmişinin ve bu ay savcı Selim Kiraz’ın öldürülmesinin endişe yarattığını belirtiyor.
Özel, DHKP-C’nin önemli olduğunu çünkü örgütün ülkede genel endişeyi arttırdığını ve birçok farklı güç odağı için çalışmasıyla tanındığını belirtiyor.
Savcı Kiraz’ın öldürülmesinden sonra Başbakan Davutoğlu, tepkilerin sert olacağını söyledi ve Haziran seçimlerinden sonra yeni yasaların çıkabileceğini belirtti. Hükümetin geçenlerde Meclis’ten geçirmeyi başardığı iç güvenlik yasası polis güçlerini arttırdı. Polisin arama yapma yetkisi genişletilirken, gösterilerde ölümcül güç kullanmasına da izin çıktı.
Ancak Taşkın, örgütün bu kadar uzun süre etkin kalabilmesinin ardında ülkedeki baskı politikalarının olduğunu düşünüyor.
Devletin gruba yönelik çok gaddar yöntemler kullandığını belirten Taşkın, üyelere hapishanelerde işkence edildiğini ve bu muamelenin ülkede bir aile geleneğine yol açtığını belirtiyor. Uzman, erkek ya da kız kardeşi gözaltında ya da cezaevinde işkence gören ya da öldürülen kişilerin örgüte sempati duyduğunu ve devletle arasına “bir tür kan davası girmiş” gibi davrandığını söylüyor.
Ufak bir grup olsa da ölümcül saldırılar düzenleyen DHKP-C, önümüzdeki günlerde de yeni saldırılar düzenlemekle tehdit ediyor.