İran’ın, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 5 Daimi üyesi ve Almanya (P5+1) ile yapılacak ilk tur görüşmenin İstanbul’da olması talebi muhatapları tarafından reddedilmişti. Bunun üzerinde ilk tur görüşmeler İsviçre'nin Cenevre kentinde yapıldı. Peki şimdi ne değişti? P5+1 ülkeleri görüşmenin İstanbul’da yapılmasını bu kez neden kabul etti? İran’la gelecekte yapılacak müzakerelerin çerçevesini çizen bu görüşmelerin ikincisinin İstanbul’da gerçekleştiriliyor olması ne anlama geliyor?
Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç Dr. Mustafa Kibaroğlu, bu kararın doğal ve gerekli bir karar olduğunu düşünenlerden. Kibaroğlu, İran’ın nükleer yeteneklerini sadece barışçı amaçlarla kullanacağından dünyanın emin olabilmesi için diplomatik girişimlerin gerçekçi birtakım önerilerle devam ettirilmesi gerektiğini belirtiyor. Kibaroğlu, İran’ın vermek istediği mesajları veremediğini; P5+1 grubu ülkelerinin de İran’ı doğru anladıklarını düşündükleri halde aslında anlayamadıklarını söylüyor. Doç Dr. Kibaroğlu’na göre işte bu noktada Türkiye’nin rolü önemli:
“Türkiye’nin rolü çok büyük önem kazanıyor çünkü hem Batı’yı doğru anlamak ve İran’a gerekli mesajı doğru yansıtmak hem de İran’ı doğru anlayıp onu Batı’ya doğru yansıtmak bakımından Türkiye’nin bir rolü var. Bu uranyum takası anlaşmasında da ortaya çıkmıştı ama çok çeşitli gerekçelerle anlaşma kabul görmeyince bu noktaya gelindi. Fakat görünen o ki Türkiye’nin bu süreçte rolü olmaksızın devam etmek mümkün olmayacak. Bu yüzden İstanbul toplantısı bu süreçten sonra hazırlık yapmak ve hala diplomatik bir çözüm arayışında bulunuyor olmaktan ötürü önemli.”
'Türkiye İran'ın Çözümsüzlüğü Bahane Etmesini İstemiyor'
Peki Türkiye, İran’la ilgili nükleer pazarlıkta hem bir ölçüde kendisinin hem başkalarının biçtiği bu rolü neden üstleniyor? Kibaroğlu’nun yorumu şöyle:
“Hem ekonomik hem askeri girişimlerin Türkiye’nin çıkarına olmadığı açık ama diğer taraftan İran’ın çözümsüzlüğü bahane göstererek her seferinde nükleer kapasitesini veya duruşunu bir nokta daha ileri götürüp nükleer alanda daha gelişmiş ve daha çok kuşku uyandıran bir seviyeye çıkmasını arzu etmiyor Türkiye. İran bu gibi fırsatlardan istifade ederek kendi konumunu güçlendiriyor. Türkiye bunu istemiyor çünkü yanı başında nükleer silah yapabilecek kapasiteye sahip ya da nükleer silah yapan bir İran’ı kendi çıkarlarıyla uyumlu görmüyor.”
Kibaroğlu, Amerika’nın başlangıçta, 17 Mayıs’ta Türkiye-Brezilya ve İran dışişleri bakanlarının imza attığı, takas şartlarını öne süren Tahran bildirgesine sıcak yaklaştığını ancak sonradan başka kaygılarla öneriyi reddettiğini düşünüyor:
“Amerika, Çin ve Rusya’nın İran’a yönelik ağırlaştırılmış yaptırımlar konusunda ilk defa kendisine bu kadar yakın noktaya geldiğini düşündü. Bunu riske etmeden, hazır Çin ve Rusya kendisine yaklaşmışken ‘nasılsa takas anlaşmasından bir şey çıkmaz, İran tarafları kandıracaktır’ düşüncesiyle biran önce yaptırımları yürürlüğe koymaya karar verdi. Bu yüzden takas anlaşmasını ellerinin tersiyle geri çevirdiler.”
'İran Geri Adım Atmazsa Türkiye'yi de Kaybedebilir'
Doç Dr. Kibaroğlu, İran’ın İstanbul’daki görüşmede uranyum zenginleştirme faaliyetlerine dair konuları görüşmeyeceği yönündeki açıklamasının tehlikelerine de dikkati çekiyor:
“İran uranyum zenginleştirme konusunda İstanbul’a kadar gelip geri adım atmazsa bu sefer Türkiye’yi de kaybeder. Diplomasisinin önüne başka unsurlar gelmeye başlar.”
Kibaroğlu, “İran’ın Türkiye’ye ihtiyacı var” diyor zira uzman İran’ın olayların kontrolden çıkmasını istemediğini düşünüyor. “İran’ın 3’ncü dünya ülkeleri ve İslam alemine nükleer tesis ve teknoloji sağlayan ülke konumuna gelmek gibi bir iddiası var. Dolayısıyla bu konuda oluşturduğu tesis ve prestijin darbe almasını istemeyecektir” diyor Kibaroğlu.
'İran Nükleer Silah Yapma Peşinde Ama Acelesi Yok'
Kibaroğlu, İran’ın nükleer silah yapma arzusunda olduğuna inananlardan. Ancak Doç Dr. Kibaroğlu’na göre fark, İran’ın acelesinin olmaması:
“İran, geçmişte Irak’ın, Libya’nın yaptığı gibi bir anda her şeyi birbirine karıştırıp başını derde sokmak isteyen bir ülke değil. Çünkü İran bu güce teknik olarak 10 ya da 20 sene sonra ulaşsa da sıkıntı çekmez. Zaten şu anda hem dünya kamuoyu nezdinde hem de P5+1 gibi dünyanın en önemli ülkelerinin gözünde Ortadoğu’da nükleer silaha sahipmiş gibi bir prestiji zaten yaşıyor.”
Söyleşinin tamamını MP3 formatında buradan dinleyebilirsiniz: