Yargıtay, 16 yıldır süren ve uluslararası kuruluşların da gündemine giren sosyolog Pınar Selek’e karşı açılan ‘Mavi Çarşı’ davası hakkında 30 Nisan'da son kararını verecek. Üç kez beraat eden Pınar Selek’in davası Avrupa'da ve özellikle de Fransa'da tepkiyle karşılanıyor
PARİS —
Yargıtay, 16 yıldır süren ve artık uluslararası kuruluşların da gündemine giren sosyolog Pınar Selek’e karşı açılan ‘Mavi Çarşı’ davası hakkında son kararını veriyor. 16 yıldır süren ve 3 kez beraat eden Pınar Selek’in ‘yılan hikayesine dönen davası’ bütün dünyada tepkiyle karşılanıyor.
Avrupa’dan, AB’den Avrupa Konseyi’ne 50 temsilciden oluşan bir heyet Ankara’da 30 Nisan’da görülecek karar duruşmasını izlemek üzere bugün Ankara’ya hareket ediyor.
Davayı iki yıldır temsilci göndererek izleyen Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu (FIDH) ve Dünya İşkenceyi Önleme Örgütü (OMCT) ortak bir rapor yayınlayarak “16 yıllık hukuk tacizine son verilmeli” çağrısı yaptı.
Selek’in avukatlarından FIDH’ın temsilcisi Martin Pradel, Paris’te FIDH merkezinde Amerika’nın Sesi’ne davayı anlatarak, “Pınar Selek davası, Türkiye için sembol dava haline gelmiştir. Hukuk artık 16 yıldır süren bu çılgınlığa son vermelidir” dedi.
Arzu Çakır - Mahkeme neden üç kez beraat eden Pınar Selek üzerinde ısrarcı ?
Martin Pradel - Hani bir çocuk oyunu vardır. Geometrik kalıplara, ilgili şekilleri yerleştirme. Ama burada hukukçular kareyi, dairenin içine sokmaya çalışıyor. Ve girmediği için de bir çocuk öfkesiyle bütün herşeyi kırıyor. Anlaşılır gibi değil. Bütün kuralları yıkamazlar ki. İnanılmaz bir hukuki skandal.
Arzu Çakır - Davanın hukuki skandal dediğiniz noktaları nedir ?
Martin Pradel - Birincisi süresi; üç kez beraat kararı verilirken bir dava 16 yıl süremez. İkincisi ve daha da vahimi, davanın kapsamı. Bir mahkemenin hakimi 3 kez ‘saldırı yoktur’ kararı alıyor. Uzman raporları gaz sızıntısı nedeniyle patlama olduğunu gösteriyor. Ama mahkeme başkanı değiştiriliyor ve yeni hakim kendi mahkemesinin kararını bozuyor. Türk meslektaşlarım bile hayretler içinde. 3’üncü nokta, Pınar Selek, işkence altında ifade veren birisinin ifadesine dayanarak suçlanıyor. Daha sonra bu tanığın işkence altında olduğu mahkeme kararıyla kabul ediliyor. Tüm verdiği ifadeler hukuken geçersiz sayılıyor. Ama Pınar Selek hakkındakini hala geçerli kabul ediyor. Bunu hukuken izah dahi edemezsiniz. Dördüncü büyük hukuksuzluk ise, Türkiye’nin İnterpol aracılığıyla Pınar Selek’in yakalanmasını istemesi. Dosya o kadar absürt ki, İnterpol bile bunu reddediyor. Pınar Selek zaten ülkesine dönmek istiyor. Burada çok mutsuz. Ama yargı kararını bekliyor.
Arzu Çakır - AB’den Sorumlu Devlet Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “Ben suçsuz olduğuna inanıyorum. Ama yargı kararına müdahale şansımız yok” dedi, bu konudaki görüşünüz nedir?
Martin Pradel - Buna inanmak istiyorum. Ama her seferinde beraat kararını temyize götüren savcıydı, yani devletin temsilcisi.
Arzu Çakır - İki yıldır duruşmaları izliyorsunuz. Nasıl bir izlenim edindiniz?
Martin Pradel - Pınar Selek davası sayesinde Türkiye’de hukuku yakından izleme olanağımız oldu. Türkiye’de hakimler çok kolay manipüle edilebiliyor, hakimler kontrol altında. Türkiye’de gerçek bir hukukun bağımsızlığı sorunu var. Talimatlara uymuyan hakimler cezalandırılıyor. Yakın gündemde de bunu gördük, bu tehlikeli bir gidiş. Pınar Selek davası da bu tehlikeli gidişin en önemli sembollerinden birisi.
Arzu Çakır - Eğer 30 Nisan’da karar onaylanırsa, bir sonraki adımınız ne olacak ?
Martin Pradel - Pınar Selek’in avukatları Anayasa Mahkemesi’ne gider, AİHM etabı var. Ama hala davanın bitmeme riski de var. 30 Nisan’da bu dosya kapanmalı. Türk hukuku “Pınar Selek, olmayan bir suçtan yargılanamaz” diyerek bu davalara bir son vermeli. Beklentimiz bu. Dünyada her yerde bu Türkiye’nin onurunu zedeleyen bir dava haline geldi. Bütün bunların olduğuna inanmıyoruz. Tam bir çılgınlık. Türkiye’de hukuk alanında inanılmaz büyük bir gerileme var. Ve ciddi bir yargı bağımsızlığı sorunu var. Halbuki, Türkiye dünyaya model olma iddiasında. Dünya Türkiye’den örnek olmasını bekliyor. Bir referans ülke. Ama bu davada kendini düşürdüğü durumu size anlatamam.
Davayı iki yıldır temsilci göndererek izleyen Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu (FIDH) ve Dünya İşkenceyi Önleme Örgütü (OMCT) ortak bir rapor yayınlayarak “16 yıllık hukuk tacizine son verilmeli” çağrısı yaptı.
Selek’in avukatlarından FIDH’ın temsilcisi Martin Pradel, Paris’te FIDH merkezinde Amerika’nın Sesi’ne davayı anlatarak, “Pınar Selek davası, Türkiye için sembol dava haline gelmiştir. Hukuk artık 16 yıldır süren bu çılgınlığa son vermelidir” dedi.
Arzu Çakır - Mahkeme neden üç kez beraat eden Pınar Selek üzerinde ısrarcı ?
Martin Pradel - Hani bir çocuk oyunu vardır. Geometrik kalıplara, ilgili şekilleri yerleştirme. Ama burada hukukçular kareyi, dairenin içine sokmaya çalışıyor. Ve girmediği için de bir çocuk öfkesiyle bütün herşeyi kırıyor. Anlaşılır gibi değil. Bütün kuralları yıkamazlar ki. İnanılmaz bir hukuki skandal.
Arzu Çakır - Davanın hukuki skandal dediğiniz noktaları nedir ?
Martin Pradel - Birincisi süresi; üç kez beraat kararı verilirken bir dava 16 yıl süremez. İkincisi ve daha da vahimi, davanın kapsamı. Bir mahkemenin hakimi 3 kez ‘saldırı yoktur’ kararı alıyor. Uzman raporları gaz sızıntısı nedeniyle patlama olduğunu gösteriyor. Ama mahkeme başkanı değiştiriliyor ve yeni hakim kendi mahkemesinin kararını bozuyor. Türk meslektaşlarım bile hayretler içinde. 3’üncü nokta, Pınar Selek, işkence altında ifade veren birisinin ifadesine dayanarak suçlanıyor. Daha sonra bu tanığın işkence altında olduğu mahkeme kararıyla kabul ediliyor. Tüm verdiği ifadeler hukuken geçersiz sayılıyor. Ama Pınar Selek hakkındakini hala geçerli kabul ediyor. Bunu hukuken izah dahi edemezsiniz. Dördüncü büyük hukuksuzluk ise, Türkiye’nin İnterpol aracılığıyla Pınar Selek’in yakalanmasını istemesi. Dosya o kadar absürt ki, İnterpol bile bunu reddediyor. Pınar Selek zaten ülkesine dönmek istiyor. Burada çok mutsuz. Ama yargı kararını bekliyor.
Arzu Çakır - AB’den Sorumlu Devlet Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “Ben suçsuz olduğuna inanıyorum. Ama yargı kararına müdahale şansımız yok” dedi, bu konudaki görüşünüz nedir?
Martin Pradel - Buna inanmak istiyorum. Ama her seferinde beraat kararını temyize götüren savcıydı, yani devletin temsilcisi.
Arzu Çakır - İki yıldır duruşmaları izliyorsunuz. Nasıl bir izlenim edindiniz?
Martin Pradel - Pınar Selek davası sayesinde Türkiye’de hukuku yakından izleme olanağımız oldu. Türkiye’de hakimler çok kolay manipüle edilebiliyor, hakimler kontrol altında. Türkiye’de gerçek bir hukukun bağımsızlığı sorunu var. Talimatlara uymuyan hakimler cezalandırılıyor. Yakın gündemde de bunu gördük, bu tehlikeli bir gidiş. Pınar Selek davası da bu tehlikeli gidişin en önemli sembollerinden birisi.
Arzu Çakır - Eğer 30 Nisan’da karar onaylanırsa, bir sonraki adımınız ne olacak ?
Martin Pradel - Pınar Selek’in avukatları Anayasa Mahkemesi’ne gider, AİHM etabı var. Ama hala davanın bitmeme riski de var. 30 Nisan’da bu dosya kapanmalı. Türk hukuku “Pınar Selek, olmayan bir suçtan yargılanamaz” diyerek bu davalara bir son vermeli. Beklentimiz bu. Dünyada her yerde bu Türkiye’nin onurunu zedeleyen bir dava haline geldi. Bütün bunların olduğuna inanmıyoruz. Tam bir çılgınlık. Türkiye’de hukuk alanında inanılmaz büyük bir gerileme var. Ve ciddi bir yargı bağımsızlığı sorunu var. Halbuki, Türkiye dünyaya model olma iddiasında. Dünya Türkiye’den örnek olmasını bekliyor. Bir referans ülke. Ama bu davada kendini düşürdüğü durumu size anlatamam.