2015 yılı Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’ni yayınlayan Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütü, 180 ülkelik basın özgürlüğü listesinde Türkiye’yi 149’uncu sıraya yerleştirdi. Türkiye listede önceki yıla göre beş basamak yukarı tırmanmış olsa da, basın özgürlüğü açısından listenin hala alt sıralarında bulunuyor.
Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) yetkililerine göre Türkiye, bu “sözde” başarısını yetkililerin 2014 yılında cezaevindeki 40 kadar gazeteciyi koşullu olarak serbest bırakmasına borçlu. Bununla birlikte RSF bu gazetecilerin cezalarının “askıda olduğuna” ve her an yeniden yargılanıp hapsedilebileceklerine dikkati çekiyor.
2015 yılı RFS Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’ne göre Türkiye’de bilgi alma özgürlüğü güç kaybetmeye devam ediyor. Buna gerekçe olarak da internet sansürü, davalar, muhalif gazetecilerin kovulması, mahkeme kararıyla alınan medya yasakları gibi olaylardaki artışlar gösteriliyor. Ayrıca örgüte göre, büyük yolsuzluk skandallarıyla sarsılan hükümetin, “yeni baş düşmanı Gülen Hareketi’nin nüfuzunu ne pahasına olursa olsun kontrol etme çabası” Türkiye’de hukuk devleti ilkelerini tehlikeye atıyor.
Yeni raporu Amerika’nın Sesi’ne değerlendiren Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütü ABD Temsilcisi Delphine Halgand, Türk yetkililerin “dünyanın en çok gazeteci hapseden ülkesi” olarak anılmak istemedikleri için uluslararası baskılara boyun eğdiğini savundu. Bununla birlikte, “[Türkiye’de] Gazetecilere yönelik kısıtlamalar gittikçe sertleşiyor. Gazetecilerin birçok şekilde tutuklandığının farkındayız. İşten kovuluyorlar. İnternet siteleri kapatılıyor” diye konuşan Halgand, geçen yıl yaklaşık 40 gazetecinin cezaevinden koşullu olarak çıkarılmasını “tatmin edici bulmadıklarını” söyledi.
Yeni endeksi dün bir basın toplantısında tanıtan Halgand, gazetecilerin gösterileri izlemesinin güçleştiğine dikkati çekerek, basın mensuplarının zaman zaman kolluk kuvvetleri, zaman zaman da göstericilerin saldırılarına maruz kaldığına dikkati çekti. Halgand Türkiye’yle ilgili olarak da, “Gezi eylemlerinden bir yıl sonra cezadan muaf tutulmaları, polisi daha çok şiddete başvurmaya özendirdi” diye konuştu. Halgand ayrıca, 40’ın üzerinde gazetecinin terörle mücadele yasaları çerçevesinde Türkiye’de rastgele davalara maruz kaldığını kaydetti.
Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü yıllık Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’ni, ülkelerdeki medya çoksesliliği ve bağımsızlığı, gazeteci güvenliği ve özgürlüğü, ayrıca medyanın çalıştığı yasama, kurumsal ve altyapısal ortamlar gibi kriterler bazında değerlendiriyor.
Tüm dünyada bilgi alma özgürlüğünde kayıplar yaşandığının altını çizen Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün analizlerine göre birçok devlet ve devlet dışı unsur, kontrol ve manipüle ettikleri medyayı 2014 yılında “savaş silahı” olarak kullandı. Gazetecilerin çalışmasını zorlaştıran diğer unsurlarsa, yalnızca hükümetlerin değil, aynı zamanda mali ve siyasi anlamda güçlenen, devlet-dışı unsurların da medyayı manipülasyon aracı olarak kullanması oldu. Özellikle IŞİD’in örgüt propagandası yapmak için kullandığı videolar buna örnek gösterildi. Ayrıca özellikle Müslüman ülkelerde “dine hakaret” yasalarının yaygınlaşması ve dini sansür, ifade özgürlüğünü etkileyen en ciddi tehlikelerden biri oldu. “Ulusal güvenlik” gerekçesiyse, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’ne göre, yalnızca diktatörlük rejimlerinin değil, Amerika da dahil birçok gelişmiş ülkenin medya üzerinde kullandığı bir kısıtlama aracı haline geldi.
180 ülkelik listenin tepesini önceki gibi Finlandiya, Norveç ve Danimarka gibi İskandinav ülkeleri oluşturuyor. Ancak Delphine Halgand’a göre bu üç ülkede bile performans kaybı var. Listenin sonundaysa Türkmenistan, Kuzey Kore ve Eritre bulunuyor. Listede örgüte ev sahipliği yapan Fransa 38, üç basamak aşağı düşen Amerika 49, dört basamak gerileyen Rusya 152, geçen yılki gibi aynı sırada kalan İran 173 ve bir basamak düşen Çin 176’ıncı sırada yer aldı. 2011 yılından bu yana iç savaş yaşanan Suriye ise, gazeteciler için en tehlikeli ülke olmaya devam ediyor.
Amerika da basın özgürlüğü konusunda ciddi eleştirilere hedef oluyor. Özellikle, geçen yıl Missouri eyaletinin Ferguson kentinde çıkan ayaklanmayı izleyen 15 gazetecinin tutuklanması, Snowden olayıyla ortaya çıkan Ulusal Güvenlik Dairesi’nin gizli izleme programı ve ardından New York Times muhabiri James Risen’ın gizli istihbarat belgelerini yayınladığı gerekçesiyle adli yetkililer tarafından taciz edilmesi Amerika’da basın özgürlüğü konusunda yaşanan sıkıntıları ortaya koyuyor.