Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Anayasa Mahkemesi’nin gazeteciler hakkında tutuksuz yargılama yönünde verdiği karara yönelik sert açıklaması, bazı hukukçularca “anayasa uymama çağrısı” ve “kaos ortamı yaratma” olarak yorumlandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Afrika seyahati öncesinde dün havalimanındaki açıklamasında, Anayasa Mahkemesi’nin gazeteciler Can Dündar ve Erdem Gül’ün tahliyesine ilişkin kararı sonrasında özetle şunları söylemişti:
“Anayasa Mahkemesi bu şekilde bir karar vermiş olabilir. Ben Anayasa Mahkemesi'nin vermiş olduğu karara sadece sessiz kalırım, o kadar. Ama onu kabul etmek durumunda değilim. Verdiği karara uymuyorum, saygı da duymuyorum. Kararı veren mahkeme bu karara direnebilirdi. O zaman Anayasa Mahkemesi’nin kararı boşa çıkacaktı. Tahliye edilen kişiler AİHM'e gideceklerdi. Oradan alacakları cevap da bellidir. Bu adımlar doğru değildir. Bizim 13-14 yıllık iktidarlarımız medyanın fikir ve düşünce özgürlüğü bakımından en ideal duruma ulaştığı dönemdir.”
Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve gazetenin Ankara Temsilcisi Erdem Gül, geçen yıl 26 Kasım’dan itibaren 92 gün boyunca Suriye’ye gönderilen MİT TIR’larıyla ilgili haberleri nedeniyle İstanbul 14.Ağır Ceza Mahkemesi’nce tutuklu yargılanıyorlardı. Anayasa Mahkemesi’nin 25 Şubat’ta kişi hürriyeti yanı sıra ifade özgürlüğüne aykırılık nedeniyle tahliye edilmeleri yönünde karar vermesiyle birlikte 26 Şubat’ta Dündar ve Gül serbest kalmışlardı. Bu gelişme üzerine Erdoğan’ın, özellikle Yerel Mahkeme’ye yönelik “direnme çağrısı” olarak algılanan ifadeleri, Anayasa’ya aykırılık bakımından Türkiye’de tartışma yarattı.
Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi ve anayasa hukuku konusunda uzman Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, mevcut tartışmayı hukuki boyutuyla Amerika’nın Sesi’ne yorumladı.
Your browser doesn’t support HTML5
Cumhurbaşkanı’nın daha önce de Anayasa Mahkemesi kararları ve yargı kararlarıyla ilgili konuşmalarında dolaylı müdahalede bulunduğunu söyleyen Kaboğlu, “Belki de bu kez en açık, en sert ve en çatışmacı üslupla özellikle Yerel Mahkeme’ye yönelik cümleleriyle yaptığı bir müdahale oldu. Anayasa’nın ilgili maddeleri açısından baktığımızda; birincisi Cumhurbaşkanı’nın anayasal kurumların işleyişinden sorumlu olduğuna ilişkin maddeleri ve ikincisi de Anayasa’nın yargı bağımsızlığını düzenleyen maddeleri bulunuyor. Bu maddeler açısından baktığımızda, Anayasa’nın açık bir ihlali olduğunu söyleyebiliriz. Bu durum, Anayasa’nın Cumhurbaşkanı’nın sorumsuzluğu yönünün dışında kalan bir anayasa ihlalidir,” dedi.
Prof. Dr. Kaboğlu: “Cumhurbaşkanı’nın sorumsuzluğu dışında bir suçtur”
Erdoğan’ın sadece AYM kararını eleştirmekle ve saygı duymamakla yetinmediğini de belirten Kaboğlu, Cumhurbaşkanı’nın sözlerini hukuki boyutuyla şöyle değerlendirdi: “Yerel Mahkeme’ye ‘direnmeliydi’ ve AYM’ye ‘böyle bir karar vermemeliydi’ yönündeki sözleri açısından ise Anayasa bakımından AYM kararlarına uymamak gibi böyle bir seçenek olmadığını söylemeliyiz. Geçtiğimiz günlerde Sayın Cumhurbaşkanı’nın kaymakamlara söylediği gibi mahkemelere de ‘Siz anayasayı bir kenara bırakın, benim öngördüğüm biçimde, hükümet olarak yaptığımız TIR sevkiyatı iradesi doğrultusunda karar verin’ anlamına geliyor. Bunun anayasal düzen ile hukuk devleti ilkesiyle bir ilgisi bulunmamaktadır. Sayın Cumhurbaşkanı’nın konuşması sonunda, ‘Ben yola çıkıyorum, şimdi Türkiye çalkalanmaya başlar’ sözleri de hukukun ötesinde siyasal anlamda izlediği çatışma politikanın sürmesini arzuladığının bir göstergesidir. Cumhurbaşkanı’nın süreklilik haline getirdiği bu söylem ile Anayasa’nın kendisine yasakladığı ‘vatana ihanet’ konusuyla bir bağlantı kurulabilir. Bu konu, TBMM’nin gündemine alınacak ve orada görüşülecek bir konudur diye düşünüyorum.”
Bu bakımdan Kaboğlu, Erdoğan’ın anayasadaki Cumhurbaşkanı’nın hangi hallerde yargılanabileceği ve sorumsuz olamayacağı noktasında bu açıklamalarıyla suçlanabileceğine işaret etti.
Ankara Barosu: “Yerel Mahkeme’yi takibe aldık, izliyoruz”
Amerika’nın Sesi’nin sorularını yanıtlayan Ankara Barosu Başkanı Avukat Hakan Canduran da, “Anayasa’ya göre, mahkemelere hiçbir kurum veya kişi müdahale edemez, genelge gönderemez. Sayın Cumhurbaşkanı’nın bu tavrı, anayasaya açık şekilde aykırılık teşkil ediyor. Siz Cumhurbaşkanı olarak bir mahkemeye şöyle olabilirdi, böyle olabilirdi diye telkinde bulunamazsanız. Burada açık şekilde anayasaya aykırılık söz konusudur,” dedi.
Your browser doesn’t support HTML5
Ankara Barosu olarak artık söz konusu Yerel Mahkeme hakimlerini takibe aldıklarını da açıklayan Canduran, “Eğer Sayın Cumhurbaşkanı’nın bu sözlerinden sonra söz konusu hakimler yer değiştirirse, verdikleri kararlardan ötürü başka yere gönderilirlerse bunun yasal takibini biz yapacağız. Diğer yandan hakimler -- ki buna kesinlikle inanmıyorum, Türk yargısının bağımsız olması gerektiğini düşünüyorum -- ama eğer bu hakimler, bu hak ihlali (AYM’nin) kararına karşı verilen tahliyeleri değiştirip yeniden tutuklama talebiyle şahısları içeri alırlarsa bu açıktır ki Cumhurbaşkanı’nın müdahalesi anlamına gelecektir. Bu yargıya müdahale olacağı içindir ki yasal yollara gideceğiz,” diye konuştu.
Anayasal bir kuruluş olarak Anayasa Mahkemesi’nin meşruiyetini sorgulanması durumunda aynı anayasa çerçevesinde de bir başka meşruiyet sorgulaması da yapılabileceğini belirten Canduran, “Bu bir kaos ortamı yaratır. Bu kaos ortamı da devlet içinde, ülke içinde dirlik ve düzenliği bozar. Bir Cumhurbaşkanı’nın, Anayasa Mahkemesi’nin kararını uygulamıyorum, ciddiye almıyorum demesi mümkün değildir. Bu hiçbir hal ve koşulda kabul edilebilir değildir. Kaygı verici bir durumdur. AYM kararlarına her kurum kuruluş ve kişi uymak zorundadır,” vurgusunda bulundu.
YARSAV Başkanı: AYM kararını uygulamamak kaosa yol açar
YARSAV (Yargıçlar ve Savcılar Birliği) Başkanı Murat Arslan, 12 yıl boyunca Anayasa Mahkemesi’nde görev yapmış bir hukukçu kimliğiyle Amerika’nın Sesi’ne yaptığı değerlendirmede, Türkiye’nin son dönemde anayasayı askıya alan ve kuvvetler ayrılığını ayak bağı olarak gördüğünü belirten bir yönetim anlayışla idare edildiğini vurguladı. Arslan, “Devletin başındaki insan tarafından hukuka uymamaya çağrı, Yerel Mahkeme’nin hiyerarşik olarak kendisinden daha üstteki bir mahkeme kararına uymamasına yönelik çağrı, bir kaosa işaret etmektedir. Böyle bir kaos ortamından kim yararlanır? Bunun iyi değerlendirilmesi gerekir. Devletin yöneticilerinin, hukuka uyulmamasını emrettiği bir ortamda o zaman yurttaş da kendi hukukunu kendisi arama hakkını kendisinde görür. Bu ciddi anlamda bir kaosa yol açar. Kargaşaya, iç savaşa gidebilecek sonuçlara yol açar, bunun iyi değerlendirilmesi lazım,” dedi.
Your browser doesn’t support HTML5
Hukuki açıdan anayasanın çok açık olduğunu kaydeden Arslan, “Anayasa Mahkemesi’nin kararları, devlet başkanı da dahil olmak üzere yargı, yasama, yürütme organları açısından bağlayıcı. Dolayısıyla buna uymamak mümkün değil herhangi bir mahkeme tarafından.. Ama diğer taraftan tek adam iradesi hakimiyeti var. Şimdi dedikodular çıkıyor, ‘İlk derece mahkemesince tekrar tutuklama olacak, yeni bir iddianame hazırlanıyor’ şeklinde. Bunu göreceğiz ki eğer bu sözler böyle bir sonucu aşarsa işin doğrusu Türkiye’de çok ciddi bir kaos ortamı yaratılacak demektir,” diye konuştu.
Erdoğan’ın kaymakamlar açısından da “mevzuatı uygulamayın” mesajı verdiğini de anımsatan YARSAV Başkanı Arslan, siyasal açıdan Anayasa Mahkemesi’nin kararında ise ayrıca Ahmet Davutoğlu’nun lehinde bir tutum belirlediğini ve Erdoğan’ın ise bu iç çekişme nedeniyle sert bir mesaj verdiğini söyledi. Oysa AYM’nin kararına uyum konusunda Anayasa’nın çok açık olduğunu yineleyen Arslan, “İlk derece mahkemesi açısından söylediği sözler artık anayasa uyma anlamına gelmektedir” yorumunu yaptı.
Anayasa Mahkemesi’nden karar nasıl çıktı?
Dündar ve Erdem ile ilgili kararda, AYM Başkanı Zühtü Arslan ve 11 üye “hak ihlali” olduğunu belirtirken; 3 üye ise buna karşı çıkmıştı. Üyeler Serdar Özgüldür (Sezer döneminde seçildi) ve Nuri Necipoğlu (Gül döneminde seçildi) ise, planlanmış bir ziyaret çerçevesinde Brezilya’da bulunduğu için karar alındığı gün oylamada yoktu. Arslan ile birlikte gazeteciler lehine karar alan 12 üyeden 9’u Abdullah Gül ile 2’si Ahmet Necdet Sezer cumhurbaşkanlığı döneminde atanmış isimler.. Birisi ise TBMM tarafından AYM üyeliğine seçilmiş durumda. Karşı oy kullanan üyelerden Kadir Özkaya, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından, Rıdvan Güleç ve Hicabi Dursun ise TBMM’deki AKP çoğunluğu seçilmiş bulunuyor.