İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edecek Ergenekon Davası’nda nihai sonuca varılmasının beş yıl sürmesi öngörülüyor. Dokuz yıllık sürecin sonunda Yargıtay “Örgüt tespit edilememiştir” kararı aldı
Yargıtay 16. Ceza Dairesi, Ergenekon Davası’nda, tarihi nitelikte bir karara imza attı ve özetle davaya konu ‘Ergenekon Terör Örgütü’ ile ilgili somut deliller bulunmadığını açıkladı. Ergenekon Davası adı altında 23 ayrı iddianameyle oluşturulmuş dosyada ayıklamaya gidilmesine hükmetti. Bu çerçevede artık dava süreci yerel mahkeme düzeyinde, İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek.
Yargıtay’ın kararına siyasetten ve dava taraflarından tepkiler de gecikmedi.
AKP Hükümeti cephesinden Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, Twitter aracılığıyla “Paralel ihanet şebekesi darbe iddialarıyla ilgili yargı süreçlerini zehirleyerek akamete uğratmış ve davaları murdar etmiştir. Kurumlara kumpas kuran, haysiyet cellatlığı yaparak herkese zulmeden hainler milletin gerçeği öğrenme imkanını heba etmiştir. Adaletin değil entrikanın peşinde koşan bu kirli yapının kirletemediği gerçeklerin ortaya çıkması elbette bağımsız yargının görevidir” mesajını paylaştı. Anımsanacağı üzere; hükümetten özellikle askerleri hedef alan yargı süreçleri için “kumpas” ifadesini yazan ilk isim Yalçın Akdoğan idi. Ancak Ergenekon Davası ilk başladığı dönemde AKP’li isimler süreci desteklemiş ve o dönemki Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Ben o davanın savcısıyım” ifadesiyle dikkat çekmişti.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise, “Geçmişte yaptığımız eleştirilerin ne kadar haklı olduğunu gösteriyor. Her şeyle rağmen bu ülkede adaletin, hakimlerin olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Cesur, yürekli, hukukun üstünlüğüne inanan, haksızlıklara karşı karar alabilen hakimler Türkiye'nin önünü açıyor” dedi.
Yerel mahkemede süreç nasıl işleyecek?
Ergenekon Davası’nda çok sayıda sanığın vekilliğini üstlenmiş isimlerden Avukat Hüseyin Ersöz, bugünkü Yargıtay kararı ardından sürecin nasıl işleyeceğini Amerika’nın Sesi’ne değerlendirdi.
Ergenekon Davası kapsamında yorumlanan Poyrazköy, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Balyoz ve Askeri Casusluk dava dosyalarını da takip ettiğini anımsatan Ersöz, Türk hukuk mevzuatı gereği ceza davalarında Yargıtay’ın ikinci aşama olduğunu vurguladı. Bu aşamadan sonra yerel mahkemeye gönderilecek dosya üzerinde Yargıtay’ın çizdiği sınırlar içerisinde yargılamaya devam edilmesi gerektiğini kaydeden Ersöz, bugünkü karar için “Usul bozmada, temel yargılama hakları ihlali işaret edilmiştir. Esastan bozma gerekçeleri ise örgüt suçu oluşmadığı ve Danıştay Davası’nın ayrılması gerektiği noktasında olmuştur. Bu dava ile Danıştay Davası’nın hukuki ve filen irtibatının bulunmadığı belirtilmiştir. Yine de İlker Başbuğ dosyasını da bu yargılamadan ayırmak gerektiği değerlendirmesi vardır. Şimdi yerel mahkeme, Yargıtay’ın çizdiği sınırları göz önüne alınacaktır” dedi.
Yargıtay’ın özellikle örgüt suçu oluşmadığı yönündeki kararını “Yerel mahkeme açısından önemli bir yol gösterici” olarak yorumlayan Ersöz, böylece Ergenekon Davası kapsamında daha önce örgüt suçundan mahkum edilmiş kişiler hakkında bir beraat kararı verilmesi söz konusu olabileceğini söyledi.
Türkiye’deki yargı işleyişi bakımından yerel mahkemece Yargıtay’ın kararına direnme ihtimalini anımsattığımız Ersöz, “Ancak ilk kararı vermiş olan İstanbul 13.Ağır Ceza Mahkemesi artık yok, o hakimler bu davaya bakmayacak. Ergenekon soruşturması yürüten polislerin tutuklu olduğu, Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz’ün kaçak olduğu ve bu yargılamadaki hakimlerin başka suçlardan dolayı HSYK tarafından açığa alındığını da göz önüne alındığında direnme kararı verileceğini düşünmüyorum” diye konuştu.
Yargıtay’ın kendisini yerel mahkeme yerine koyması ve beraat kararı vermesi söz konusu da olmadığını söyleyen Ersöz, “Yargıtay sadece hukuka uygunluk denetimi yapar ve bozma, onama ya da düzelterek onama şeklinde kararlar verebilir” dedi.
Ergenekon’da nihai karara ne zaman varılabileceğini sorduğumuz Ersöz, Ergenekon Davası’nın 274 sanıklı olduğunu ancak Danıştay Davası ve ayrıca İlker Başbuğ ile ilgili İnternet Andıcı Davası ayrıldıktan sonra 200 kişilik bir davaya dönüşmesini beklediklerini de ifade etti. Sonrasında Ergenekon Davası kapsamında yerel mahkemece sanıklar veya avukatlarından Yargıtay kararlarıyla ilgili beyan alınması ve kimlik tespiti yapılması gerektiğini açıklayan Ersöz, sözlerine şöyle devam etti:
“Bütün bu sanıklara ulaşılabilir mi bu gerçekten ciddi bir iş yükü. Ama bunu mahkeme yapmak zorunda. Sanıklara savunma hakkı verilmesi ya da yargılamayı genişletme gibi taleplerini alma durumunda. Tabii bir de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bunu temyiz edip etmeyeceği önemli. Nereden bakarsanız bakın önümüzde 5 yıl gibi bir süre olduğunu gösteriyor.”
Ergenekon Davası’nın geniş kapsamı nedeniyle suçsuzlar ile suçluların aynı noktada buluştuğu iddiasını da değerlendiren Ersöz, haklarında kesin hüküm verilmemiş sanıklarla ilgili yorum yapamayacağını söyledi. Ersöz, Danıştay Davası sanıklarıyla ilgili Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde hüküm giymiş ama sonradan serbest kalmış sanıklar olduğunu da anımsattı. Sanık avukatı, Alparslan Arslan ve Osman Yıldırım gibi isimler hakkında, suçlu olduklarına ilişkin tarafsız hakimlerce verilmiş bir mahkeme kararı olduğunu da ekledi.
Ergenekon Davası’nın Türk yargı tarihindeki yerini de sorduğumuz Ersöz, “Bir yargılanma nasıl yapılmamalı örneğini oluşturuyor. Tavandan sarkıtılan mikrofonlar, tanıklara soru sorulmaması, savunma sürelerinin kısıtlanması gibi adil yargılanma hakkı ihlalleri yaşandı. Bu dava Türk hukuk tarihinde kara bir leke olarak anılacaktır. Darbe dönemlerinde bile bu kadar hukuksuzluğun yaşandığı bir yargılama süreci yaşanmamıştır” dedi.
Ergenekon sanık sandalyesinden vekilliğe…
Ergenekon Davası’nda yargılanan isimlerden birisi de Albay Dursun Çiçek idi. Bugün CHP İstanbul Milletvekili olan Çiçek, Amerika’nın Sesi’ne yaptığı açıklamada, “Yıllarımız gasp edildi. Adalet ve hukuk arıyoruz. Batı ülkelerince bunun anlaşılması zor. Hakim ve savcı cübbesini giyenlerin terör örgütü mensubu oldukları anlaşıldı. Şimdi uygun bir ortam oluştu. Daha önce kimseye anlatamıyorduk. Biz, ‘Karşımızdakiler hakim değil hukuka göre karar vermiyorlar’ diyorduk. Yargıtay da bunu tescil etti ve tutanaklara girdi” diye konuştu.
Çağdaşlık için mücadele verdiklerini kaydeden Çiçek, Yargıtay’ın kararıyla birlikte “Türkiye Cumhuriyeti, hukuk ve adalet temelinde çağdaş uygarlıklar düzeyinin üzerine çıkmak için, Avrupa Birliği’nin üyesi olmak için yoluna devam edecektir” yorumunda bulundu.
Bu aşamadan sonra Ergenekon Davası’nın iki boyutlu olarak devam edeceğini de kaydeden Çiçek, “Kumpası işleyenler yargılanmaya başladı ve bu daha da genişleyecektir. Ergenekon Davası’nda görev alan militanlar da nasiplerini daha fazla alacaktır. Bizim hakkımızda ise İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi de dava dosyalarını ayıracaktır. Biz de eski Genelkurmay Başkanımız (İlker Başbuğ) ile birlikte Yüce Divan’da, yani Anayasa Mahkemesi’nde yargılanarak hakkımızı kullanacağız. Hak ve özgürlüklerimizi, beraatimizi alacağız” dedi.
Ergenekon Davası kapsamında Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi iken tutuklanan Gazeteci Mustafa Balbay ise, bugün CHP İzmir Milletvekili.
Amerika’nın Sesi’nin sorularını yanıtlayan Balbay da, “Yargıtay’ın kararını bir cümle ile özetlersek ‘Böyle bir örgüt yok’. Yargıtay 16. Ceza Dairesi ise, devletin resmi makamlarından gelen bilgileri de dikkate alarak böyle bir örgütün olmadığını ve böyle bir örgüt üzerinden suçlama yapılamayacağına karar verdi. Bu dava dahilindeki tek silahlı eylem Danıştay cinayeti idi. Yargıtay, Danıştay cinayetini de buradan ayırın dedi” açıklaması yaptı.
Geçmişte resmi bilgilere dayalı olmayan “Ergenekon” başlıklı kitaplar yazıldığını ve bazı gazetecilerce farklı haberlere imza atıldığını da anımsatan Balbay, Ergenekon’un “Asrın davası” olarak başlatıldığını ve şimdi de hukuk fakültelerinde ders olarak okutulacak nitelikte bir davaya dönüştüğünü düşündüğünü söyledi.
Balbay, Ergenekon kapsamında Sedat Peker, Sami Hoştan gibi çıkar amaçlı suç örgütü kurmak gibi suçlara adı karışmış kişilerle beraber yargılanmalarını da değerlendirdi. Balbay, yargılama sırasında mafya üyeleriyle yaptıkları konuşmaları da anımsatarak, yaşamını yitiren ve kamuoyunda ‘Kumarhaneler Kralı’ olarak bilinen Sami Hoştan ile bir anısını aktardı. Balbay, “Bana demişti ki ‘Sayın Balbay sizin yüzünüzden buralarda yatıyoruz’ demişti. ‘Niye’ diye sorduğumda ise bana ‘Siz olmaydınız biz bir şekilde bu davadan yırtardık’ diye cevaplamıştı. Maalesef, içerisinde Aziz Nesin’lik tabloların olduğu, hukuksuzluk ve kara mizahın yaşandığı bir süreçti bu. Ben bu davaya ilişkin filmler de yapılabileceğini düşünüyorum. 7 kişi hapiste hayatını kaybetti. Ama bizler direndik. Şimdi Türkiye’nin hukuk devleti olma mücadelesini sürdüreceğiz” diye konuştu.
Gazeteci olarak davaya ilişkin kitaplar hazırlayan Balbay, Ergenekon Davası’nda sadece iddianamenin 17 bin sayfa olduğunu ve toplanan tüm belgeler de hesaba katıldığında 120 milyon sayfanın söz konusu olduğunu aktardı. Dosyanın 2 bin 800 klasörden oluştuğunu kaydeden Balbay, 600 duruşma yapıldığını ve şahsen 3 bin saat yargıç karşısında kaldığını anlattı.