Avrupa para birimi Euro, Avrupa Birliği’ne üye ülkelerin para birimlerini tek ve güçlü bir çatı altında birleştirmek amacıyla oluşturulmuştu. Ancak Euro bölgesinin giderek zayıflaması, 2010 yılı sonra ererken göz ardı edilemeyecek bir gerçek haline geldi. Mali kriz, Avrupa’yı bir arada tutan bağın gücünü sınıyor. Euro’nun geleceği, soru işaretleriyle dolu.
İrlanda’daki son protesto gösterileri, 2010’da Avrupa’da alışılageldik görüntülerden biri oldu. Devlet borçları, harcamaların kısılması ve sosyal çalkantılar Avrupa Birliği ülkelerinin ortak sorunu haline geldi. 2010’da Avrupa para birimi Euro, büyük bir sınava girdi.
Aşırı borçlanma nedeniyle piyasaların güvensizlik içine girdiği Yunanistan, ekonomik çalkantıların başgösterdiği ilk ülkeydi. Avrupalı liderler Yunan ekonomisini kurtarmak için 100 milyar dolarlık mali yardım yaptı ve olası krizler için önlem olarak bir fon oluşturdu. Bundan altı ay sonra İrlanda’da ekonomik kriz patlak verdiğinde gereken para hazırdı.
Londra Ekonomi Üniversitesi’nden (London School of Economics) Iain Begg’e göre, bu durum Euro’nun dayanıklı olduğunu kanıtlıyor: "Avrupa’nın işleyiş tarzı budur. Bir sorun çıkınca çözüm bulma sürecine girilir, üye ülkelerin haklarına saygı gösterilerek daha ileri adımlar atılır ve gelecekte ortaya çıkabilecek sorunlar için önlem alınır.”
Fransa gibi ekonomiler de büyük borç içinde. Hükümetin kamu harcamalarında kesintiye gitmesi grev ve protestoları beraberinde getirdi. Liderlerse kendi ülkelerinin ihtiyaçlarıyla Avrupa’nın ihtiyaçlarını dengelemekte zorlandı. Avrupa Birliği’nin kilit ülkesi Almanya bile diğer Avrupa ülkelerini kurtarmak için vergi gelirini kullanmada kararsız kaldı.
Begg, ulusal ihtiyaçların öncelikli olduğunu söylüyor: "Avrupa hiçbir zaman Avrupa Birleşik Devletleri olmadı. Devletlerin biraraya gelmesiyle birleşik Avrupa oluştu. Bugün bunu görüyoruz.”
Birçokları için amaç, iki Dünya Savaşı geçiren Avrupa’nın hem siyasi hem de ekonomik açıdan birleştiğini görmekti. Ancak bu hayal tam olarak gerçekleşmedi.
Avrupa Reform Merkezi adlı kuruluştan iktisatçı Simon Tilford’a göre, mali kriz bu öngörüyü yıktı: "Ne yazık ki mali kriz; dayanışma, birlik ve beraberliği erozyona uğrattı. Ekonomik krizin vurduğu üyelere yardım etmek zorunda kalan ülkelerin halkları bu durumdan son derece rahatsız oldu. Başka ülkelerin yaptığı savurganlığın bedelini ödemek zorunda kaldıklarını düşündüler. Bu durum da Avrupa’da sürdürülebilir bir birlik oluşturma çabalarını zora soktu. Hükümetlerin böyle bir birliği savunacak dayanak bulmaları zorlaştı.”
Bu durum 2011’de de büyük bir sorun olabilir. Portekiz, İtalya ve İspanya da mali yardıma ihtiyaç duyabilir. Bu da Avrupalı liderlerin kriz yaşayan ülkelere yardım etmek için kendi halklarını ikna etmesini zorlaştırabilir.
Araştırma kuruluşu Chatham House’dan Vanessa Rossi’ye göre, 2011’de, Avrupa’yı bir arada tutan bağın gücüyle ilgili bir karara varılması gerekecek: "Avrupa Birliği’ne üye ülkelerin, hangi şartlar altında ve bedeli ne olursa olsun, yardıma muhtaç her üye ülkeye yardım eli uzatıp uzatmama konusunda bir karar vermesi gerekecek. Ya da bazı üye ülkelerin zaman zaman zorluk çekeceği gerçeğinin kabullenilmesi, bu ülkelerdeki yatırımcıların yeniden yapılanmanın yükünü sırtlamaya hazır olması ve üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi gerektiği yönünde karar alınacak.”
Rossi’ye göre bir başka seçenek de üye ülkelerin borçlarını aksatmasına izin vermek. Bu durumsa Avrupa Birliği’nin çözülmesi ve gerçekleştirilmesi yıllar süren bir hayalin yıkılmasına yolaçabilir.