Eylem Tok’un Türkiye’ye iade davasıyla ilgili yapılan duruşmada karar çıkmadı

Eylem Tok, Boston’daki John Joseph Moekley Mahkemesi’nde hakim karşısına çıktı

İstanbul’da 1 Mart gecesi ehliyetsiz kullandığı araçla Oğuz Murat Aci’nin hayatını kaybetmesine ve dört kişinin yaralanmasına yol açan Timur Cihantimur ile kendisini ABD’ye kaçıran annesi Eylem Tok’un Türkiye’ye iadesiyle ilgili davaların görülmesine Massachusetts eyaletindeki Boston Bölge Mahkemesi’nde devam ediliyor.

Eylem Tok, bugün Boston Bölge Mahkemesi’nde görülen davanın karar duruşmasında Sulh Ceza Hakimi Donald L. Cabell’ın karşısına çıktı. Yaklaşık bir saat 40 dakika süren davada hakim savcılığın iddialarını ve Tok’un avukatların savunmalarını dinledikten sonra duruşmada bir karara varamadığını açıkladı.

Your browser doesn’t support HTML5

Eylem Tok’un Türkiye’ye iade davasıyla ilgili yapılan duruşmada karar çıkmadı

Hakim Cabell, tarafların oldukça uzun süren sözlü savunma ve iddialarını tam olarak değerlendirmek istediğini belirterek, taraflardan en geç bir haftaya kadar argümanlarını yazılı olarak kendisine iletmelerini istedi.

Tok’un avukatları, müvekkillerinin aleyhine Türkiye’de şimdiye kadar bir iddianamenin hazırlanmadığını, suçlanmadığını, sadece "bir şüpheli" olduğunu kaydetti. Avukatları Tok’un iddia edildiği gibi olay sonrasında cep telefonlarını toplamadığını savundu. Tok’un avukatları, müvekkillerinin Türkiye’deki mahkemede suçlu bulunsa bile işlenen suçun cezasının bir yıl hapsin altında olduğunu, ceza tutarının iki ülke arasında yapılan suçluların iadesi anlaşması kapsamına girmediğini kaydetti. Avukatlar hâkimden müvekkillerini Türkiye’ye iade etmemesini istedi.

İlgili Haberler Eylem Tok’un Türkiye’ye iade davasının karar duruşması 9 Ekim’e ertelendi

Savcılık ise, iki ülke arasında yapılan anlaşma çerçevesinde sanık Tok’un işlediği suçların iade kapsamına girdiğini savundu.

Şimdiye kadar Tok ve Cihantimur’un lehlerine yaptığı başvuruların tamamını reddeden hâkimin son sözünde Tok'un Türkiye'de halen herhangi bir ceza almamış olduğuna vurgu yapması dikkat çekti.

Duruşmaya Türkçe tercümanın katılması için yaklaşık bir on dakika ara verildi. Tok’un cezaevinde kaldığı sürede kilo aldığı dikkat çekti.

Duruşmaya Aci ailesinin Türkiye’deki avukatı Burak Erdem de katıldı. Avukat Erdem, Murat Aci’nin annesi Pervin Aci ve eşi Şükriye Aci’nin mahkeme hâkimine hitaben kaleme aldığı iki ayrı mektubu savcılık aracılığıyla ileteceğini belirtti. Avukat Erdem, mektupların kopyalarını VOA Türkçe ile paylaştı.

“Sınırları geçip suçun silineceğine inananlar Türkiye’ye iade edilip yaptıklarının hesabını vermeli’’

Murat Aci’nin annesi Pervin Aci hâkim Cabell’e hitaben yazılan mektupta oğlunun trajik bir şekilde hayatını yitirdiğini belirterek, “17 yaşında, ehliyeti olmayan bir genç, babasının arabasının direksiyonuna geçti ve şehrimizin sokaklarında pervasızca araba kullandı. Sadık bir eş ve küçük bir çocuk babası olan oğlumun hayatı bir anda şiddetle ve geri döndürülemez bir şekilde elinden alındı’’ dedi.

Oğlunun ani ölümünün tüm aileyi parçaladığını vurgulayan anne Aci, “Torunum, babasını kucaklamasının sevincini artık hissetmeyecek. Babasının kahkahalarını bir daha duymayacak. Bu korkunç kayıptan sorumlu olan genç, adaletten kaçmak için annesinin de yardımıyla Türkiye'den Amerika'ya kaçtı. Sınırları geçmenin bir şekilde suçu sileceğine, yabancı bir ülkede saklanarak eylemlerinin sonuçlarından kaçabileceklerine inandı.

Ancak adalet, mesafe ya da coğrafya nedeniyle kaçılabilecek bir şey olmamalıdır. Sayın Yargıç, sizden bu durumun ciddiyetini anlamanızı rica ediyorum. Bu genç adamın ve annesinin Türkiye'ye iadesi sadece yasal bir zorunluluk değil, aynı zamanda bir adalet ve hesap verebilirlik meselesidir. Oğlumun canı sebepsiz yere alındı ve sorumlular bu suçun işlendiği yerde yaptıklarının hesabını vermelidir” dedi.

Anne Aci kaleme aldığı mektupta, hakimin davanın hukuki yönlerinin dışında yaşanan insani trajediyi de görmesi gerektiğini vurgulayarak, “Bu kişiler Türkiye'ye iade edilmezse, adaletten kaçılabileceği, acılı bir ailenin acısının görmezden gelinebileceği mesajı verilmiş olur. Mahkemenizin adilliğine ve tüm medeni ulusları birbirine bağlayan adalet ilkelerine güveniyoruz. Lütfen adaletten kaçmaya çalışanların başarılı olmasına izin vermeyin. Yaptıklarıyla yüzleşmek üzere Türkiye'ye iade edilmelerini sağlayın ki adaletin yerini bulduğunu bilerek bir nebze de olsa huzur duyalım” dedi.

“Kazadan sonra olanlar kan dondurucu”

Murat Aci’ni eşi Şükriye Aci de mektupta, eşinin yokluğunu hala kabullenemediğini, acılı bir eş ve babasız kalan minicik çocuğunun annesi olarak hakime bu mektubu yazdığını, çok mutlu ve parmakla gösterilen bir ailenin mutluluk tablosunun eşinin ölümüyle sonlandığını belirtti.

Şükriye Aci, “Ben evde çocuğumu uyutmuş eşimi beklerken ölüm haberinin gelmesi beni şoka uğrattı. Kazadan ziyade sonrasında yapılanlar kan dondurucu. Eşim uzun süre boyunca kan kaybetmiş. Yardım istemek, yaralılara müdahale etmek yerine yardım almalarını engellemek hangi vicdana sığar? Zamanında müdahale edilseydi benim oğlum ömrünü babasız olarak geçirmeyecekti. Biz çocuğumuzun gelişimi için akşamları ailecek masaya oturmaya bile özen gösterirken şu an çocuğumuz babasız büyüyecek?” dedi.

Şükriye Aci hakime hitaben yazdığı mektupta, halen Newark’ta tutulan Timur Cihantimur’un tutuksuz yargılanmak için yaptığı ek şartlı tahliye başvurusunda psikolojisinin bozulduğunu iddia etmesini sert bir dille eleştirdi.

“Öldürüp kaçınca psikolojisi bozulmadı da ıslahevine girince mi bozuldu?”

Şükriye Aci mektupta şu ifadeleri kullandı:

“Henüz 17 yaşındaki ehliyetsiz bir çocuğa araba tahsis edip, geç saatlere kadar dışarıda olmasını sorun etmeyen sorumsuz aile, insan öldürüp kaçmayı çocuğuna normalleştirdi ve bu onun psikolojisini bozmadı. Ama hak ettiği cezayı alması için girdiği ıslahevinde psikolojisi bozulmuş. Peki benim kaza zamanı 17 aylık olan ve şu anda 2 yaşına girecek olan çocuğumun pedagoguna kumdan babasının mezarını yapıyor olması ufacık çocuğumun psikolojisinin nasıl olduğunu apaçık göstermiyor mu? Oğullarını kaybeden bir diğer anne, baba, abla. Kaza geçiren çocuklar ve aileleri. Bunlar kazadan en çok etkilenen kişiler. Ama karşı taraf hala suçlu olmalarına rağmen kendi psikolojilerinden ve kendi hayatlarından bahsediyor. Peki bizim dağılan hayatlarımız ne olacak? Karşılaştığınız bu tabloya bizim gözümüzden de bakmanız için size samimi bir şekilde düşündüklerimi ifade etmeye çalıştım. Adalete olan inancımı kaybetmek istemiyorum. Sizin adaletinize sığınıyorum. Gerekenin yapılması ve adaletin sağlanması için sizden anlayış, vicdan ve merhamet bekliyorum.”