İktidar cephesince 6. Yargı Paketi kapsamında “fiyatları etkileme” suçunda ceza artışına gidilmesi nedeniyle bunun Türkiye’deki ekonomik gelişmelere yönelik eleştirilere karşı kullanılabileceği endişesi tartışılıyor.
AKP-MHP’nin oy çokluğuyla TBMM’de 24 Haziran’da yasalaştırdığı 6. Yargı Pakati’ne ilişkin Denge ve Denetleme Ağı (DDA) tarafından “riskler üzerine politika belgesi” hazırlandı.
Bu belgede, yasadaki 19’uncu maddeyle Türk Ceza Kanunu’ndaki (TCK) “Fiyatları etkileme” suçunda yapılan ceza artışına dikkat çekildi.
Belgede, “Yeni düzenlemeyle yalan haber iddiasıyla ‘fiyatları etkileme’ suçuna ilişkin cezai artırıma gidilerek hapis cezası iki senenin üzerine çıkartılıyor.
İki yıl ve altındaki suçlarda tutuklama cezasının bulunmaması nedeniyle yapılan düzenlemeyle bu tip haber ve paylaşımlara yönelik tutuklamanın önü açılmış oluyor. Denge ve Denetleme Ağı olarak bu düzenlemeyi ifade özgürlüğü ve alternatif bilgi kaynaklarına ulaşma gibi temel hak ve özgürlükler açısından sorunlu buluyoruz. Yapılan düzenleme, cezai artırım yapılan bu suçların meslek örgütleri, işçi sendikaları ve diğer araştırma kuruluşlarının paylaşımlarına, bu paylaşımları haberleştiren yayın kuruluşlarına ve muhalefet partilerine yönelik uygulanması riskini ortaya çıkarıyor” denildi.
DDA belgesinde, “Fiyatları etkileme ve stokçuluğa karşı mücadele çerçevesinde getirilen cezai artırımlar da ifade özgürlüğü ve alternatif bilgi kaynaklarına ulaşma anlamında geriye gidişe neden olma riskini taşımaktadır. Bu çerçevede yasada mevcut cezai yaptırımların korunmasını uygun buluyoruz” uyarısı yapıldı. Ancak bu uyarıya ve TBMM’de muhalefetçe de tekliften çıkarılması önerisi yapılmasına rağmen “fiyatları etkileme” suçunda ceza artırımı yasalaştı.
6. Yargı Paketi kapsamındaki söz konusu maddeyle “İşçi ücretlerinin veya besin veya malların değerlerinin artıp eksilmesi sonucunu doğurabilecek bir şekilde ve bu maksatla yalan haber veya havadis yayan veya sair hileli yollara başvuran kimse” ile ilgili “üç aydan iki yıla kadar” yerine “bir yıldan üç yıla kadar” hapis cezası hayata geçirildi.
Madde devamında; eğer “besin veya mallar değeri ile işçi ücretlerinde artış veya eksilme olduğu takdirde” ceza artışı yapılmasını vurgulayan hükümde de “üçte biri” yerine “yarısı” oranında ceza artışı yapılması yasalaştı.
Peki ceza artışı uygulamada açısından ne anlama geliyor? Örneğin; “fiyatları etkileme” suçu yaptığı iddiasıyla birisi eğer eskiden üst sınırdan iki yıl hapis cezası aldığında ve ceza artırımı yapılsa 24 aya ilaveten 8 ay hapis cezasıyla yani toplam 32 ay hapis cezası cezalandırılacaktı. Şimdi üst sınırdan üç yıl hapis cezasıyla birlikte yargıdaki uygulamada da ceza artırımı da yapılırsa ilaveten 18 ay hapis cezasıyla yani toplam 4,5 yıl (54 ay) cezalandırma söz konusu olabilecek.
Yeni suç yaratma teklifi haftaya görüşülecek mi?
CHP adına Adıyaman milletvekili Abdurrahman Tutdere de, yasa görüşmesinde bu hükmün geri çekilmesi gerektiğini belirterek, “Türkiye’de ekonomik kriz ve enflasyon nedeniyle hızla yükselen fiyatları kontrol etmek için ceza artışı yapılıyor. İktidar vatandaşı canından bezdiren hayat pahalılığını önlem için tedbir alacağına, vatandaşları cezalandırıyorsunuz” tepkisini gösterdi.
Ancak CHP’nin maddeyi geri çekme önergesi reddedilirken; tanımlamasında “yalan haber” olan bu ekonomi odaklı suç yasalaştı. Bu hüküm, tanımlamasında sadece ekonomi değil her türlü konuyla ilgili uygulanabilecek “hatalı bilgiyi alenen yayma suçu” şeklindeki yeni suç yaratılması teklifini anımsattı.
AKP-MHP’nin medya ve sosyal medya alanında sunduğu “Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”nin görüşülmesi, geçtiğimiz hafta basın meslek örgütlerince eylemler yapılması ardından ertelenmişti. TCK’ya “hatalı bilgiyi alenen yayma suçu” şeklinde yeni suç eklenmesini öngörmesi yanı sıra basın ve ifade özgürlüğü aleyhinde düzenlemeler içerdiği vurgulanan tekliften vazgeçilmemesi gündemde.
Söz konusu teklifin, AKP-MHP’nin TBMM Genel Kurulu’nda gelecek hafta gündeme alınarak yasalaşacağı iddia ediliyor.
İlgili Haberler "6. Yargı Paketi" Kabul Edildi“Adil ve özgür seçim yapılmasını engelleme riski var”
İstanbul Politikalar Merkezi’nde görev alan DDA Araştırma Geliştirme Koordinatörü Dr. Hakan Yavuzyılmaz, hem 6. Yargı Paketi’ndeki hükmü hem de medya teklifindeki yeni ceza oluşturma hükmünü birlikte değerlendirdiğinde “adil ve özgür seçim yapılmasını engelleme riski var” tespitini yaptı.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Yavuzyılmaz, öncelikle “fiyatları etkileme” suçundaki ceza artışına ilişkin, “İktidarca uygulanan ekonomik politikalar sonucunda son beş yılda ekonomik performansı gittikçe düşüyor, gelir adaletsizliği, fakirleşme gibi sonuçlar yaşanıyor. Fiyat istikrarsızlığı konusunda muhalefetçe yapılacak eleştiriler ceza kapsamında dışında tutulacak mı yoksa örneğin enerji fiyatlarındaki artış gibi konulardaki eleştiriler ceza hükmü kapsamında olacak mı? Söz konusu ceza hükmü tanımlamasında hangi eylemler, hangi paylaşımlar cezalandırılacak sınırlaması yapılmıyor. Bu nedenle ifade özgürlüğü açısından sorunlu buluyoruz. Bunun yanı sıra en önemlisi demokratik rekabete zarar vermesi söz konusu olacaktır” dedi.
Medya ve sosyal medya alanına ilişkin “dezenformasyon ile mücadele” gerekçesiyle sunulan yasa teklifini de riskli bulduklarını belirten Yavuzyılmaz, şöyle konuştu:
“Tek başına 6. Yargı Paketi’ndeki ‘fiyatları etkileme’ suçunda cezai artışa gidilmesi suçunda olduğu üzere yargı kararıyla yalan haber neye göre tespit edilecek? Medya teklifindeki suç tanımı da muallak buluyoruz. Baktığımızda, rejim otoriterleştikçe ceza tanımları muallaklaşıyor, rejim demokratikleştikçe ceza tanımlamaları ise daha açıklayıcı şekilde yapılıyor. Türkiye’de ne yazık ki yalan haber, hatalı bilgi gibi hususlarda ve bunun cezalandırılmasında bunu denetleyebilecek bağımsız denetim ve düzenleme kurulları yapısı da yok. Dolayısıyla muhalefet partilerince seçim sürecinde yapılacak propagandalara yönelik de cezai yaptırımlar uygulanması gündeme gelebilecektir.
Oysa alternatif bilgi kaynaklarına ve bilgilere erişebilme hakkı demokrasiler için hayati öneme taşımaktadır. Siyasi partilerce verilecek demeçler aleyhine uygulanıp uygulanmayacağını bilemiyoruz. Bu düzenlemeleri adil ve özgür seçim yapılmasını olumsuz etkileme riski taşıyan düzenlemeler olarak değerlendiriyoruz."
6. Yargı Paketi’nde yargı düzenlemelerindeki risk nedir?
DDA politika belgesinde, ayrıca 6. Yargı Paketi’yle yasalaşan hakim ve savcı yardımcılıkları kadroları oluşturulması da ele alındı. Hakim ve savcı yardımcılıkları olması olumlu gelişme olarak nitelenirken, eğitim süreci ve özellikle de mülakat ile aday belirlemedeki risk gündeme getirildi.
Hakim ve savcı adayları için mesleki yükselmede mülakat öngörülmesi için “Liyakat ilkesi açısından soru işareti doğurmaktadır. Mülakatları yapacak olan Sözlü Sınav Kurulunun Türkiye Adalet Akademisi Başkanı’nın başkanlığında ilgili bakan yardımcısı tarafından Teftiş Kurulu Başkanı ve Personel Genel Müdürü ile hakim ve savcılara ders verenler arasından seçilerek oluşturulmaktadır.
Bu durum Kurul’un yürütme erkinden bağımsız karar alma ihtimaline yönelik sorular ortaya çıkarmakta ve sürecin liyakat ve şeffaflık ilkelerini yerine getirecek şekilde işleyeceğine yönelik kaygıyı arttırmaktadır” denildi. Mevcut hali yerine Kurul’da Adalet Bakanlığı’nın etkisinin kaldırılması gerektiği işaret edildi.
6. Yargı Paketi’yle Yargıtay ve Danıştay ile ilgili yapılan değişiklikler içinse “yargı bağımsızlığı açısından riskli ve yürütme erkiyle ilişkiler bakımından sorunlu” bulundu.