Fransa Suriye’de Fransız Cihatçı Avlıyor

Fransa, Suriye’deki IŞİD karşıtı operasyonlara son katılan ülkelerden. Katılma gerekçesi ise ‘meşru müdafa’. Fransız ordusu 27 Eylül ve 8/9 Ekim tarihlerinde iki büyük operayon gerçekleştirdi. Her ikisi de Rakka’daki IŞİD mevzilerine yapıldı. Son operasyonda IŞİD militanlarının arasında 6 Fransız vatandaşının da öldüğü ortaya çıktı. Üstelik ardından Fransa’nın asıl amacının ‘kendi vatandaşı olup IŞİD’e katılan hedefleri vurmak’ olduğu belirtildi. İlk açıklama Başbakan Manuel Valls’den geldi. Körfez gezisinde soruları yanıtlayan Fransa Başbakanı, “Meşruu müdafaa hakkımız var. Bu militanların Fransa’da saldırı riski var” dedi.

Ardından Le Monde gazetesi daha net bilgiler ortaya çıkardı. Gazete, Fransa hava operasyonunun hedefinin Salim Benghalem olduğunu yazdı. Salim Benghalem ismine Fransız medyası aşina. Zira Benghalem, Brüksel saldırısını yapan Mehdi Nemouche ile birlikte Suriye’de esir alınan 4 Fransız gazeteci Didier François, Nicolas Hénin, Pierre Torrès ve Edouard Elias’ın gardiyanı. Paris’in yakın banliyölerinden Cachan’dan Suriye’ye giden Benghalem 35 yaşında. Fransa’dan örgüte katılanlar ve Fransız esirlerden sorumlu üst düzey bir komutan.

Buttes-Chaumont Çetesi

Salim Benghalem, iki çetenin çatışmasında, cinayet ve cinayete teşebbüs suçlarından 2007 yılında, 11 yıl ceza aldı. Beş yıl hapis yatıktan sonra, 2010 yılında serbest kaldı. Fransız İç İstihbarat Servisi DGSI’nin kayıtlarına göre, Benghalem halen IŞİD’in İslam Polisi’ne bağlı olarak toplu infaz ve işkence yapıyor. İstihbarat, Benghalem’in, Charlie Hebdo saldırılarını gerçekleştiren Kouachi kardeşlerin de ait olduğu Buttes-Chaumont çetesine bağlı olduğu bilgisine sahip. Üstelik Said ya da Şerif Kouachi kardeşlerden birisiyle Yemen’de buluştukları da sızan bilgiler arasında.

Le Monde, Benghalem’in yerinin tespit edilmesi için, IŞİD’in Fransız üst düzey yöneticisini ‘terörist listesine’ alan Amerikan istihbaratından destek almış. Benghalem, Amerika’nın ‘kara’ listesinde ‘en tehlikeli ve giderek yükselen cellatlarından birisi’ olarak tanımlanıyor. Fransız Hükümeti operasyon sonrası Benghalem’in ölüp ölmediği konusunda bir bilgi vermiyor. Fakat, tıpkı Amerika’nın El Kaide ve IŞİD militanlarına yaptığı gibi, hakkında ‘uluslararası arama emri’ bulunan Benghalem’in öldürülmesi, bir çeşit yargısız infaz olarak değerlendiriliyor. Neden?

Fransa’nın U dönüşü

Bundan bir yıl kadar önce Irak’ta askeri operasyon yapan Fransa, Suriye’de operasyon yapmama nedenini “Irak Devleti bizi çağırdı ama Suriye devleti ile böyle bir ilişki söz konusu değil” diyerek reddetmişti. Dışişleri Bakanı Laurent Fabius, Suriye’deki IŞİD bazlarına operasyon gerçekleştirmenin yasal zemini olmadığını dile getirmişti. Fransa Hükümeti, Suriye’de IŞİD’e yapılacak her türlü operasyonun Esad rejiminin işine yarayacağından endişe ediyordu. Ancak Rusya’nın Suriye’deki varlığını artırması üzerine karar değiştiren Fransa, BM Şartı’nın 51’inci maddesine dayanarak operasyon kararı aldı. Savunma Bakanı Jean Yves le Drian, ‘meşru müdafaa hakkını kullandıklarını’ ve bunun BM Şartı’nda doğal bir hak olarak tanımlandığını belirtiyor. Başbakan Manuel Valls ise, “Fransa, meşru müdafa hakkını kullanarak IŞİD’i bombalama kararı aldı, çünkü bu örgüt Suriye’den Fransa’da saldırı planları yapıyor” dedi.

Hükümetin önünde politik bir engel yok, muhalefet hükümetin gerçekleştirdiği operasyonlara destek veriyor. Ancak hukuki olarak operasyon tartışma konusu. Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu (FIDH) başta olmak üzere sivil toplum örgütleri, “bu saldırıların açıklandığı kadar yasal olup olmadığını” sorguluyor ve 51’inci maddenin askeri bir saldırı olması durumunda kullanılabileceğini belirtiyorlar.

Hukuk engeli uyarısı

Genelde sivil toplum örgütleri, toplu kıyım yapan ve kafa kesen infaz videolarını dünyaya göstererek korku salan IŞİD’e karşı bu ilkeyi savunmakta ve bu maddeye dayanılarak yapılan operasyonları kınamakta güçlük çekiyor. AFP’ye konuşan ve ismini açıklamayan bir sivil toplum örgütü yetkilisi “Bu karmaşık bir durum. Bu konuda açıkça konuşmamayı tercih ediyoruz. Kendi aramızda da bu konuda tartışma var. Çok hassas bir durum. Ama şahsi olarak, eğer bir savaş halindeysek, Cenevre Konvensiyonu’nun, üniformalı olmasa da, askeri bir şiddetuygulayan guruplara karşı müdahaleyi de kapsadığını düşünüyorum” diyor.

Yargısız infaz

FIDH, “Bu operasyon meşru olabilir ama yasal değildir” diyerek karşı çıkıyor. Ne olursa olsun, Fransa’nın meşru müdafaa adına kendi vatandaşlarını öldürme hakkına sahip olmadığını iddia ediyor. Human Rights Watch da, “Salim Benghalem pek çok nedenle uluslararası bülten ile aranıyordu. Öldürülmesi yargısız infaz anlamına gelir” diyor. Fransız olsun ya da olmasın, cihatçıların aileleri suç duyurusunda bulunursa bu Fransa için hukuki bir süreç anlamına geliyor.

FIDH’ın Onursal Başkanı Patrick Baudouin, “Cihatçı kamplarda fransızların da eğitim görmesi gerçeği Fransa’ya askeri bir saldırı olduğu anlamına gelir mi ? Askeri saldırı sınırsal bir saldırı demek. Ya da devletler arası askeri bir çatışma anlamına gelir. Burada tanımdan uzaklaşma sözkonusu. Ve Fransa’nın yargısız infaz yaptığına dair hukuki bir süreç başlatabilir” diyerek hukuk uyarısı yapıyor.

İngiltere Örneği

Bu maddeden hareketle benzer bir operasyon yapan son ülke İngiltere. The Guardian, 21 Ağustos’ta öldürülen Khan adlı İngiliz vatandaşına dönük operasyonla ilgili hukuk uzmanı Joshua Rozenberg’e konunun hukuksal boyutunu soruyor. Rozenberg, “Eğer Khan, bir ev ya da köyde saklanmış olsaydı, bu mekanı bombalamak ölçüsüz bir saldırı olurdu. Ama IŞİD’e ait militanları taşıyan bir araca saldırmak haklı bir saldırı olarak değerlendirilebilir” diyerek operasyonu hukuki açıdan da olumluyor.

Human Rights Watch’un hukuk danışmanı Aisling Reidy de AFP’ye konuşarak, “Elimizdeki bilgilere göre, İngiliz teröristlere dönük bu daha önce görülmeyen saldırı yasal gibi görünüyor. Son derece sınırlı bir operasyon yapılmış. Ancak meşru müdafaa gerekçesi, Fransa’ya ulusal güvenlik bahanesi karşısında hedef cinayetler işlemek için açık çek vermiyor. Doğrudan ve net kanıtlar sunmak gerekir. BM şartı Fransa’ya öldürme hakkı vermiyor” görüşünü belirtiyor.

‘Meşru Müdafa’ maddesini kullanan ülkeler

Amerika 1955 yılında Vietnam’da, doğu blokunun desteklediği Ho Chi Minh rejimine karşı, bu maddeye dayanarak müdahale etmişti. Yine Amerika, 1958’de Lübnan’da, devrim yanlılarına karşı, batı yanlısı cumhurbaşkanı Camille Chamoun’u desteklemek için bu maddeden hareketle müdahalede bulunmuştu. İsrail, 1967 yılında, hiçbir askeri saldırıya maruz kalmadığı halde, Suriye, Mısır ve Ürdün’e karşı 6 gün savaşını başlattı. Gerekçe, ‘Mısır Devlet Başkanı Cemal Abdel Nasır’ın Arap halkına İsrail’in yok edilmesi çağrısı üzerine, Arap ülkelerinin gelebilecek toplu saldırı ihtimaline karşı meşru müdaafa’ idi. Yine aynı maddeye dayanarak, Rusya, Amerika’nın desteklediği Mücahitler’e karşı Afganistan’a nüdahale edince Afgan savaşı (1979-1989) patlak vermişti.

Daha yakın tarihte, Amerika 2003 yılında, yoğun nükleer silah bulundurduğu gerekçesiyle, Irak’a müdahalesini, BM’nin onayı olmaksızın, yine bu maddeye dayandırdı. Ancak Irak’ta hala nükleer silah olduğu ıspatlanamadı. Rusya da aynı maddeye dayanarak, Suriye Devlet Başkanı Başar Esad’ın çağrısı üzerine Suriye’de operasyon başlattı. Şimdi de Fransa ve İngiltere, aynı gerekçeyle Suriye’de IŞİD mevzularını bombalıyor.

Dünyada, 11 Eylül saldırısının ve silah teknolojisindeki gelişmelerin ardından, özellikle insansız hava araçlarının savunma sanayiine girmesiyle, ‘nokta hedefi saldırılar’ artış gösterdi. İngiliz Başbakanı David Cameron da aynı maddeye dayanarak, 21 Ağustos’da Rakka’da, iki ngiliz vatandaşı IŞİD militanını arabalarında giderken yok ettiklerini açıkladı.

Son aylarda pek çok IŞİD ve El Kaide sorumlusu insansız hava araçlarının yardımıyla öldürüldü. Charlie Hebdo saldırısını planladığı söylenen El Kaide’nin Yemen sorumlusunun öldürülmesi de bu saldırılara örnek.

Fransa’dan giden 136 kişi öldü

İçişleri Bakanlığı rakamlarına göre bugüne kadar Fransa’dan bilinen 1880 kişi IŞİD’e katıldı. Bunlardan 491’i halen cihat için IŞİD saflarında savaşıyor. Bu savaşçıların 20 kadarı 18 yaşın altında, 158’i ise kadın. 136’sı ise çatışmalarda yaşamını yitirdi.