Cumhurbaşkanı’na hakaret suçlamasıyla 2 Ocak’ta tutuklanan gazeteci Sedef Kabaş, bugün Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde görülen ilk duruşmada 28 ay hapis cezasına çarptırılarak tahliye edildi.
İstanbul 36. Asliye Ceza Mahkemesi, iddianamede hakkında 12 yıl 10 hapis cezası istenen Kabaş’a İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu hakkındaki Twitter mesajları ile ilgili beraat kararı verse de gazetecinin Tele 1 televizyonundaki sözleri ile Cumhurbaşkanı’na hakaret ettiği yönünde hükümde bulundu.
Kabaş, katıldığı programda ‘‘Meşhur bir söz vardır; ‘Taçlanan baş akıllanır’ diye. Ama görüyoruz ki gerçek değil. Ya da tam tersi bir söz vardır. Hadi onu söylemeyeyim, büyükbaş hayvan diyeyim. ‘Büyükbaş bir hayvan bir saraya girdiği zaman o kral olmaz, o saray ahır olur’ denir” ifadelerini kulllanmıştı.
‘‘AİHM ve AYM’nin kararları varken mahkumiyet kararı hukuka aykırıdır’’
Sedef Kabaş’ın avukatları ise kararı temyiz edecek. Duruşma sonrası gazetecilerin sorularını yanıtlayan Avukat Uğur Poyraz, cumhurbaşkanına hakaret suçundan verilen cezanın hukuksuz olduğunu savundu.
Your browser doesn’t support HTML5
Poyraz, ‘‘Kararı ben eksik buluyorum. Vekil hakkında beraat kararı verilmesi gerekirdi. AİHM’nin kesin nitelikte verdiği Vedat Şorli kararı ortada durduğu sürece bu davalarda gerek Sedef Kabaş gerek başka davalarda verilen her türlü mahkumiyet kararı, AİHM ‘in bu kararına aykırı olacağından aslında yok hükmündedir. Mahkeme bugün evet tahliye kararı vermiştir, evet cezayı en alt sınırdan tayin ederek vermiştir. Soylu ve Karaismailoğlu (Twitter mesajları) hakkında beraat kararı vermiştir. Tahliye olması beni özgürlüğüne kavuştuğu sevinçli olmakla birlikte mahkumiyet kararı üzmüştür. Türk hukuku adına, AİHM’e taraf olan Türkiye Cumhuriyeti adına böyle bir kararın hala veriliyor olabilmesi hukuka aykırıdır. Umarım önümüzdeki günlerde parlamento AİHM’nin tavsiye niteliğine uygun değişiklikleri yapar, Sedef Kabaş ve Sedef Kabaş gibilerinin hakkındaki davalar da ortadan kalkar. Türkiye ifade özgürlüğü konusunda çok daha rahat olur’’ dedi.
‘‘Yargının silah olarak yöneltilmesine son verilmesini talep ediyoruz’’
Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) adına duruşmayı takip eden Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu ise bir gazetecinin cumhurbaşkanına hakaretten 49 gün özgürlüklerinden uzak bırakılmasının kabul edilemez olduğunu söyledi.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Önderoğlu, ‘‘Gelinen noktada yargı bağımsızlığının yaşadığı derin kriz göz önünde bulundurulduğu zaman bir gazetecinin onca gün hapishanede kalmasına son verilmesi bir sevinç kaynağı oluyor. Bugün Sedef Kabaş’ın 2 yıl 4 ay hapis cezasına mahkum edilmesini ikinci plana atmak durumunda kalıyoruz. Ne yazık ki cezaevinde keyfi bir şekilde geçirdiği bu süre bir çırpıda silinmiş oluyor. Türkiye’de hukukun ve adaletin geldiği nokta bu. Sedef Kabaş, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya hakaretten beraat eti. Bu kararın bu yönü itibariyle memnuniyet duyuyoruz. Ancak bir siyasetçinin kamuoyu önünde bir derdi varsa bunu tazminat hukuku çerçevesinde çözmesi gerektiğine inanıyoruz. Bir gazeteci daha Türkiye’nin AİHM’de cumhurbaşkanına hakaretten mahkumiyeti varken bu yasa maddesi nedeniyle keyfi bir şekilde bir buçuk ayını cezaevinde geçirmiş oldu. Bu tür intikam hisli pratiklerin son bulmasını istiyoruz. Yargının bir silah olarak hak savunucularına ve gazetecilerine yöneltilmesine son verilmesini talep ediyoruz’’ diye konuştu.
‘‘Mahkumiyet kararıyla gazetecilere ve topluma gözdağı veriliyor’’
CHP’nin gazeteci kökenli Eskişehir milletvekili Utku Çakırözer de AİHM’in ve Anayasa Mahkemesi’nin birçok aleyhte kararı varken bir gazetecinin cumhurbaşkanına hakaretten mahkum edilmesini, başta gazeteciler olmak üzere toplumun diğer kesimlerine verilen bir gözdağı olarak niteledi.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Çakırözer, ‘‘Buruk bir sevinç bu. Bu karar 2 yıl 4 ay hapis cezası, yine gazetecilere ve gazeteciler üzerinden topluma ‘konuşmayın, konuşursanız sizi gözaltına alırız, cezaevine atarız’ diye gözdağı vermekten başka bir şey değil. Hem TCK 299 konusunda ‘cumhurbaşkanına hakaret’ suçlamasının Türkiye’de ifade özgürlüğünü kısıtladığı, ortadan kaldırdığını ifade eden AİHM ve AYM kararları var. Ama aynı zamanda biz siyasetçilerin toleranslı olması lazım. Size bir şey söylendiğinde hakaret sayılan, Hilmi Hacaloğlu’na söylendiğinde hakaret sayılan sözcük, bir siyasetçiye Utku Çakırözer’e söylendiğinde eleştiri noktasında değerlendirilmesi gerekiyor. Çünkü siyaset yapan kişileriz; cumhurbaşkanı olsun, parti liderleri olsun, milletvekilleri olsun. Türkiye’de cumhurbaşkanı kendisi toplumun diğer kesimlerini ya da muhalefeti suçlarken siyasi parti şapkası ile konuşuyor, kendisine bir şey söylendiğinde cumhurbaşkanı şapkasını takıyor ve yargılama yapılıyor. Böyle bir çifte standart, böyle bir paradoks hiçbir şeyde yok. Türkiye’nin artık TCK 299 ayıbından kurtulması lazım’’ ifadelerini kullandı.
Duruşmada ne oldu?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun avukatlarının hazır olduğu duruşma yaklaşık üç buçuk saat sürdü.
Mahkemenin avukatlar ve iki gazeteci dışında izleyici almadığı duruşmada gazeteci Sedef Kabaş’ı avukatları Uğur Poyraz ve Kerem Altıparmak savundu.
Hakim ilk sözü savunmasını yapmak üzere 49 gündür Bakırköy Cezaevi’nde tutuklu bulunan Sedef Kabaş’a verdi.
‘‘IŞİD üyesi olup emniyetin canlı bomba listesinde yer alsaydım serbesttim’’
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret etmediğini sözlerinin ağır eleştiri olarak nitelenmesi gerektiğini söyleyen Kabaş, hükümet üyeleri ve iktidara yakın gazetecilerin koro halinde kendisini suçlu ilan ettiklerini ve bu sayede tutuklandığını dile getirdi.
Kabaş, ‘‘Goebbels yöntemlerini eleştirdiğim konuşmam Goebbels yöntemleriyle hedef gösterildi. Ben bugün IŞİD üyesi olup emniyetin canlı bomba listesinde yer alsaydım serbesttim, uyuşturucu ticareti yapsaydım rahat rahat dolaşacaktım, Öcalan’la görüşüp mektubunu kameralar önünde okusaydım görüşleri referans alınan bir akademisyen, Fethullah Gülen’le fotoğraf çektirseydim gözde bir bakan olacaktım. Otellere, devlet ihalelerine çöküp millete ana avrat küfretseydim suçsuz sayılacaktım. Takvim gazetesi manşetten beni açıkça hedef göstererek ilk kurşun atıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı İnsan Hakları Eylem Bildirgesi’ne göre insanlar artık gece yarısı gözaltına alınmayacaktı. Söz başka eylem başka. Bakanlar, AKP’liler, RTÜK başkanı koro halinde beni suçlu ilan etti. Mahkeme kararını beklemeye gerek yoktu, hüküm çoktan verilmişti.
Sözü ve kalemi dışında gücü olmayan bir kadına iktidarın gücünü kullanarak saldırdılar. Bir şiir yüzünden hapis yatmış birinin atasözü nedeniyle bir gazetecinin hapis yatmasını istemesi hayatın bir cilvesi değil mi?’’ dedi.
‘‘Erdoğan Beştepe’de oturduğu sürece kimse bu davada beraat veremez’’
Kabaş’ın savunması sonrası Avukat Kerem Altıparmak Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Süleyman Soylu’nun şikayetlerini salona gelerek anlatması gerektiğini söyleyince Erdoğan’ın avukatı Ömer Faruk Karagöz, “Oldu! Cumhurbaşkanı salona mı gelsin” yanıtını verdi.
Bunun üzerine Avukat Uğur Poyraz “Bu ülkede Tayyip Erdoğan’ın talebine karşı duracak bir hakim var mıdır? Bu kararı verecek hakimin sürülmeyi göze alması gerekir. Bu dava burada bitmeyecek. Bu ülkede Erdoğan Beştepe’de oturduğu sürece kimse bu davada beraat veremez. Siz de veremezsiniz ama elinizi vicdanınıza koyun. AİHM kararları ortada dururken bu davada mahkûmiyet verilemez” dedi.
Bu sözlerden sonra esas hakkındaki mütalaasını veren savcı, Kabaş’ın ‘cumhurbaşkanına hakaret’ ve ‘kamu görevlisine hakaret‘ suçlamasıyla cezalandırılmasını ve tutukluluk halinin devamına karar verilmesini istedi.
İstanbul 36. Asliye Ceza Mahkemesi, Kabaş’ı cumhurbaşkanına hakaret suçundan iki yıl dört ay hapse mahkum ederek tahliyesine hükmetti.