‘Gündem Sığınmacıların Uyum Sorunu Olacak’

Suriye’deki iç savaş Şam merkezi dışında IŞİD ile de mücadele edilmesi kararıyla gelecek aylarda devam edecek görünürken, sığınmacılar açısından ise Türkiye’de yaşam koşulları tartışılıyor. Gaziantep Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi Doç.Dr. Mehmet Nuri Gültekin, Türkiye’de artık Suriyelilerin kalıcı olacağı algısı oluştuğunu ve belirterek, ‘Bundan sonra da sığınmacıların uyum sorunu daha çok gündeme gelecek. ’ dedi.

Türkiye’de ABD’ye İncirlik ve diğer üslerin açılmasıyla IŞİD’e karşı etkin havadan bombardıman süreci başlarken; ABD Savunma Bakanlığı Pentagon’dan yapılan açıklamayla Rakka’nın özellikle hedef alındığı bilgisi basına yansıdı. Ancak Türkiye’nin talep ettiği sınırda 100 kilometre uzunlukta, 32 kilometre derinlikte ‘güvenli bölge’nin nasıl bir askeri operasyonla kurulacağı ise merak konusu. IŞİD’in sadece askeri hava operasyonuyla nasıl sindirileceği ve Türkiye sınırında nasıl güvenlik sağlanabileceği yönünde senaryolar gündemde. Suriye Türkmen Meclisi Başkanı Abdurrahman Mustafa ise, Amerika’nın Sesi’ne yaptığı açıklamada, Türkmenler olarak eğit-donat desteğiyle IŞİD ile birebir savaşacaklarını ifade etmişti. Ancak yakın gelecekte karadan askeri operasyon olmaksızın, Türkiye’nin sığınmacıları geri döndürmek amacıyla talep ettiği Suriye’de ‘güvenli bölge’ kurulacak mı sorusu masada.

Suriye sınırındaki güvenli bölgeyle ilgili askeri tartışmalar sürerken insani boyutlu asıl mesele Türkiye’deki sığınmacı sorunu olarak görünüyor. Bu sorunu yakından takip edenlerden birisi de Gaziantep Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden Doç.Dr. Mehmet Nuri Gültekin. Kilis başta olmak üzere sığınmacı yerleşim yerlerinde de gözlem sahibi ve saha araştırmacısı olan Gültekin, Amerika’nın Sesi’ne, Türkiye’nin artık ‘uyum sorunu’ üzerine politikalar geliştirmesi gerektiğini açıkladı. Gültekin, ‘Özellikle İstanbul, Gaziantep, İzmir gibi büyük kentlerde bu uyum meselesinin fazlaca gözardı edilmesinden dolayı, Suriyeli sığınmacılar, tabii ki en yoksullar, bir gettolaşmaya doğru gidiyor ki, en büyük sosyal sorunlara yol açacak bu izole edilmiş, kendi içine kapattırılmış çok hareketli bir gettolaşma olacak’ dedi.

‘Suriye’de hayat eskisi gibi olabilir, imkan kalmadı’

VOA: Türkiye'de Suriyelilerle ilgili politikada hatalar neler?

Gültekin: Şimdi, o kadar çok şey gelişti ve yaşandı ki, kimsenin aklına Suriye’deki savaşın nasıl başladığı ve nasıl büyüdüğü artık gelmiyor. Dünyanın büyük bir kısmının ve Türkiye’nin, Mısır, Tunus ve Libya’daki olayların büyüsüne kapıldığını söylemek mümkün. Ama Suriye çok farklı ve pek çok özellikleri kendinde barındıran bir ülkeydi. Herkes en kısa sürede olayların başlayıp biteceğini hesap ediyordu ve bu yüzden de Suriye’de mevcut rejimi zor durumda bırakacak insani krizleri ve yerinden edilmeyi olağan buldu. Hatta pek çok sefer, özendirmeler de yer aldı bur süreçte. Yani hesaplardan birisi de, Şam rejimini göç ve insani krizlerle de sıkıştırmaktı ama bunların yanlışlığı savaş uzadıkça ortaya çıktı ve özellikle Türkiye, Irak, Lübnan ve Ürdün gibi ülkelerin, bu sonuçlar öngörülebilseydi Suriye’deki olaylara daha farklı yaklaşacaklarını söylemek zor değil. Çünkü bu ülkeler bugün Suriye savaşının ceremesini çekiyorlar.

Suriye’deki savaşın başlangıcını bir tarafa bırakalım, Türkiye’nin insani gerekçelerle sığınmacılara büyük orandan uyguladığı ve açık kapı politikası doğruydu. Bir kere bunu ortaya koymak gerekir. Yani bu kadar insana sınırı kapatamazdı ve kapatmadı. Fakat Türkiye’nin politikası da son dönemlere, hatta son bir yıl öncesine kadar, Suriyeli ve hatta Iraklı sığınmacıların ‘bir gün ülkelerine geri dönebileceğine’ inanmak olarak açıklanabilir. Sanırım, şimdi de bu politikanın yanlışlığı görülüyor. Kimse ya da gelen iki milyondan fazla kişi geri dönmeyecek veya dönemeyecek. Suriye’de şu anda savaş bitse bile, alt yapısı ve bütün yaşam alanları tahrip edilmiş bir ülkede hayat nasıl olacak da eskisi gibi olacak? Bunun imkanları ortadan kalktı. Bunun için gelen insanların kalıcı oldukları yönünde bir algı belirmeye başladı Türkiye’de. Burada da sığınmacıların uyumu sorunu gündeme geliyor. Bundan sonra da daha çok gündeme gelecek.

‘Suriyeliler gettolaşıyor’

VOA: Suriyeliler artık sizce misafir mi kalıcı mı ve kalıcılıkla ilgili neler yapılması gerekir?

Gültekin: Az önce ifade etmeye çalıştığım gibi, büyük oranda kalıcı. Herkesin ve pek tabii, Türkiye’nin de hesaplarını buna göre yapması gerekiyor. Kalıcı olduklarını bilerek, ekonomi, iş ve özellikle de eğitim konularında, gelen sığınmacıların toplumun genelinden uzak olmasını sağlayacak politikalar yerine, insanların daha çok birbirine temas ettiği gerçeğini görerek politikalar geliştirmek gerekiyor. Şu anda bana göre, özellikle İstanbul, Gaziantep, İzmir gibi büyük kentlerde bu uyum meselesinin fazlaca göz ardı edilmesinden dolayı, Suriyeli sığınmacılar, tabii ki en yoksullar, bir gettolaşmaya doğru gidiyor ki, en büyük sosyal sorunlara yol açacak bu izole edilmiş, kendi içine kapattırılmış çok hareketli bir gettolaşma olacak. Bence ayrı eğitim, ayrı iş yerleri, ayrı ekonomik hayat gibi olgular gettolaşmayı arttırır. Bunun için Suriyeli sığınmacıların artık bu toplumun önemli bir nüfus kesimi olduğu gerçeği kabul edilmeli. Sadece sorun olarak değil... Türkiye bu uyum meselesinde de bence henüz işin çok başında. Şunu herkes görmeli ve kabul etmeli: Geri dönüş olmayacak, olsa bile Türkiye başta olmak üzere Suriye’nin komşularıyla olan bütün eski sınırları her türlü manada anlamını yitirdiği için hareket veya giriş-çıkışların daha geniş bir biçime ve coğrafyaya yayılacağını ya da yayıldığını görmek gerekiyor. Yani eskiden Halep ve civarında yaşayan bir Suriyelinin, artık mecburiyetten, Gaziantep, İstanbul, İzmir’e kadar genişlemiş bir hareket alanı var; bunun insani, siyasi ve ekonomik alt yapısı oluşmuş durumda. Yani aslen Halepli olan, Gaziantep’e göç edip belli bir süre yaşamış, çalışmış, sonra İstanbul ve İzmir’e göç eden sonrasında ailesinin bir kısmı Türkiye’nin değişik yelerinde serpiştirilmiş olarak duracak bir büyük nüfus var karşımızda ve bütün bunlar dört yılda oldu. Herkes için hızlı bir değişim bu.

Dolayısıyla, Türkiye’de de, sayısı tam bilinmeyen (bir de en büyük sorun bu, çünkü çok büyük ve dinamik bir olgu) bu nüfusun ayrı eğitim, iş kurma, çalışma gibi politikalar yerine uyumu ve teması arttıracak karma eğitimle işe başlaması gerekiyor gibi. Çünkü Suriye’den gelenlerin önemli bölümü çocuk ve kadın ve bunların da eğitim başta olmak üzere çok büyük sorunları var. Yani son zamanlarda sıkça telaffuz edilen ama bence politika oluşturucuların bile pek inanmadığı, “güvenli bölgelere” sığınmacıların gönderilmesi fazla işlerliğe sahip değil. Herkesin hesabını ve politikasını uyum ve süreklilik üzerine kurması gerek. Nasıl ki, Türkiye’nin daha önce farklı ülkelerden gelen milyonlarca yurttaşı varsa, şimdilik sayıları üç milyona yaklaşan Suriye kökenli yeni vatandaşları oldu, olacak.

Kadınlar ve çocuklar eğitimsiz mi kalıyor?

VOA: Bölgede-ülkede şu anda sığınmacılarla ilgili gördüğünüz temel sorunlar neler?

Gültekin: Her zaman adli vakalar ve haberlerle karşılaşılan bu olguyla bundan sonra giderek Türkiye’deki toplum kesimleri karşılaşacak. Yani eğitim boyutuyla, iş boyutuyla vesaire. Eğitim büyük sorun. Kadınların ve çocukların çok daha fazla dezavantajlı konuma itildiği bir eğitimsiz nüfus oluşuyor. Genç nüfus ve çocuklar kısmen dil ve iletişim sorunlarını gidermiş olsa da Suriyeli nüfusa yönelik be geçicilik yaklaşımı onların dil öğrenerek toplumla daha fazla uyum ilişkileri geliştirmesini engelliyor. Bu kısmen, özellikle de genç nüfus arasında kırılmış olsa da bütünüyle ortada duruyor. Yani Suriyeli sığınmacıların büyük bir kısmı ki, kadınlar ve orta yaşlılar ve yaşlı nüfus, daha çok kendi çevrelerinde kaldıkları için toplumun genelinden izole bir yaşam sürüyorlar. Ama tabii şunu da görmek gerekiyor: Türkiye’nin bu boyuttaki bir nüfusun, iş, eğitim ve uyum sorunlarını görüp çözebilecek bir ekonomik ve sosyal kapasitesi var mı? Bence biraz iş buraya gelip takılıyor gibi. Yani Türkiye’nin Suriyelilerden önce, kendi genç nüfusuna dair imkanları epey zorlanmış gibi duruyor. İş ve istihdam yaratma, iyi ve kaliteli eğitim imkanlarının dünyadaki gelişmiş düzeylerde olmaması, tıpkı Türkiye’deki geniş kesimler için olduğu gibi, Suriyeli nüfustan da daha az kalifiye, ucuz iş gücü yaratarak sorunlu bir şekilde yol alacak, alıyor gibi görünüyor.

‘Tarihin gördüğü en büyük insani krizde son halkayı bilmiyoruz’

VOA: Suriyeliler ilgili uyum anlamında ne yapıldığını düşünüyorsunuz?

Gültekin: Dediğim gibi uyum yeni bir durum ve kimse bunu daha önce düşünememişti. Çünkü herkes, Suriye’deki savaşın hemen biteceğini hesap edip, sığınmacı meselesi dahil, hesabını o şekilde yapıyordu. Uyum meselesinde Türkiye henüz işin başında. Çalışma ve iş kurma izinleriyle başladı. Çok fazla olmasa da, Suriyeli çocuklar Türkçe eğitime katılıyor. Ama dediğim gibi çok büyük bir nüfus. Dolayısıyla sorunlar var ve bunun hemen çözülemeyeceğini de öngörmek mümkün...

Ama artık hemen her şeyin yeniden hesaplanması gerekiyor. Çünkü tarihin gördüğü en büyük insani krizlerden birisi yaşanıyor. Sanırım şu çok belirginleşti: Suriye’de de, Afrika ülkelerinde de, ilk iş veya politika, milyonlarca insanı yerinden edecek savaş ve şiddet politikalarını desteklemekten vazgeçerek işe başlamak. Ama bunun zor olduğu da belli. Maalesef, bu sürecin son halkasına Suriye eklendi ama Suriye’nin son olmayacağı görülüyor. Yani, insanları yerinde tutacak, onları mültecilikten ve sorun olarak algılanmalarını sağlayacak politikalardan uzak durmakla başlıyor gibi her şey. Ama bunu durduramayacağınıza göre, bu zincirin son halkası veya kurbanın kim olduğunu tahmin etmek zor.