6 Şubat depreminin üzerinden 3 ay geçti; depremin en ağır vurduğu kentlerin başında gelen Hatay’da acılar hala taze. Hataylılar deprem anı ve sonrasında yaşadıklarının travmasını yaşıyor. Kimisi aile üyelerini kaybetmiş kimisi en yakın arkadaşlarını... Kimisi saatlerce ya da günlerce enkaz altında kurtarılmayı beklemiş.
Gaziantep’den Hatay’a giderken geçtiğimiz, Islahiye ve Nurdağı gibi Gaziantep ilçelerinde hasarlı binaların yıkım sürecinin büyük ölçüde tamamlandığını ve molozların belirli alanlarda toplandığını gördük. Şehirlerin enkaz görünümü büyük ölçüde ortadan kalkmış.
Hatay’da ise tablo tam tersi. Kentte sağlam bina neredeyse kalmamış. Hasarlı binaların bir kısmının yıkımı tamamlansa da çoğunluğu hala terkedilmiş halde yıkılmayı bekliyor. Kent sakinleri, depremin ilk günlerinde hasarlı binaların yıkımını yapan iş makinelerinin sayısının seçim günü yaklaştıkça azaldığını anlatıyor.
Your browser doesn’t support HTML5
Bazı yıkık dairelerin içerisinde deprem öncesinden izler hala canlı. Kimi evde çamaşırlar hala asılı, kimisinde masada çay bardakları duruyor. Yıkılan evlerin enkazı arasında hala giysiler, oyuncaklar, battaniyeler, eşyalar duruyor.
Kendi şehirlerinde mülteci hayatı yaşamak
Deprem yüzünden Hatay’dan 500 bine yakın kişi başka bölgelere göç etmiş. Geride kalanların da başlarını koyabilecekleri bir ev kalmamış, kendi şehirlerinde çoğu çadır kentlerde adeta mülteci hayatı yaşıyorlar.
Kendisi de bir konteynerde kalan Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş da kentteki en önemli sorunu barınma ve eğitim olarak gösteriyor.
Bir zamanlar yerli ve yabancı turistlerin doldurduğu, restoranları, kafeleriyle capcanlı bir görünüm sergileyen tarihi sokaklar şimdi bomboş. Depremden etkilenen diğer illere kıyasla dışarıda daha çok sayıda askerin varlığı dikkat çekiyor. Kimi esnaf kendi inisiyatifiyle dükkanlarını açmaya başlasa da hayat normale dönmekten hala çok uzak.
Kentin sokaklarında dolaşırken yer yer yıkık evlerinden eşyalarını pikaplara yükleyip taşıyan depremzedelere rastlamak hala mümkün.
Hemen herkesin görüşü aynı: “Hatay öksüz kaldı”
İster mevcut iktidarı destekliyor olsun ister muhalefeti, mikrofon uzattığımız hemen herkesin ortak şikayeti, hükümetin yardım elini uzatmada çok geç kaldığı.
“Hatay öksüz kaldı” diyor bir depremzede, yardımlar bu kadar gecikmeseydi can kayıplarının çoğunun önlenebileceğini söylüyor. Depremzedelerin çoğu hala isyanda, “resmen bizi ölüme terkettiler” diyor bir başka depremzede.
Bir çadırkentin önünde konuştuğumuz bir Hataylı, depremde yaşadıklarını anlatırken gözyaşlarını tutamayarak röportajı yarıda bırakıyor. Kimisi, yıkıldığı evin önünde derin düşüncelere dalmış, 6 Şubat saat 04.17 öncesinde orada yaşadıkları anıları hatırlıyor.
Böyle bir ortamda Hataylılar’la seçimi konuşmak çok zor çünkü seçim şu anda çoğunun gündeminde değil. Çoğu hala kayıplarının acısını yaşıyor, başlarını koyabilecekleri bir eve tekrar kavuşmayı ya da zararlarının tazmin edilmeyi umuyor. Başlıca dertleri, asla eskisi gibi olmayacaklarını bilseler bile, normale yakın bir hayata bir an önce kavuşabilmek.
“Geri döneceğiz Hatay”
Konuştuğumuz Hataylılar’ın bir kısmı mevcut iktidardan ümidini kaybetmiş “değişim gerekiyor” diyor, kimisiyse hükümetin şimdi seçimle ilgilendiğini, seçim bittikten sonra ise odağının tekrar deprem bölgesi, özellikle de en ağır etkilenen Hatay olacağı görüşünde.
Yine de hemen her Hataylı’nın içinde bir umut da var. “Biz Antakyalı’yız, döndük, bir Antakyalı asla dışarıda yaşayamaz” diyor bir depremzede; hemen karşısındaki dükkanın duvarında da “Geri döneceğiz Hatay” yazıyor.
"Deprem Allah'ın takdiri. Mevcut iktidara güveniyorum"
VOA Türkçe'ye konuşan 45 yaşındaki Serkan Ceviroğlu, daha önce defalarca deprem gördüğünü ancak bu son depremin diğer hepsinden farklı bir felaket olduğunu söylüyor.
Ceviroğlu depremin boyutunu, "Şu ara sokaktan girdiğim zaman Habibi Neccar Dağı'nın yarığı tam sokak arasında gözüme sürekli çarpardı, şu an sağa doğru kaymış vaziyette. Dağ bile yerinden oynamış" sözleriyle anlatıyor.
Deprem anında yaşadıklarının "ömre bedel" olduğunu ve o anda dünyanın sonunun geldiğini düşündüğünü ifade eden Ceviroğlu, "Saat 4'ü 17 geçe deprem anında ben ayaktaydım, yer yatay bir şekilde gitti geldi sallandı, geçer diye beklerken alttan durmak bilmeden vurmaya başladı, binaları kaldırdı indirdi. Allah'ın takdiri, Allah'ın hükmü. Biz inanan insanlar olarak Allah'ın takdiri olduğuna inanıyorum ve bu süreçte de Allah demek ki bize bir hayat sunmuş ki ayakta kaldım" diye konuşuyor.
Ceviroğlu, depremde annesi babası ve üç çocuğunu kaybetmiş; en küçük kızını da 96 saat sonra enkazdan kurtarabilmiş.
Serkan Ceviroğlu, depremde hükümetin müdahalede geç kaldığını ve bu durumun can kayıplarının artmasına yol açtığını kabul ediyor; ancak buna rağmen mevcut iktidara güvendiğini belirtiyor,
"Bir geminin bir kaptanı olur" diyen Ceviroğlu, "Devletimize güveniyorum. İnşallah başta kalırlar. Devletimizden sadece istediğimiz bir an önce elini taşın altına koyup kenti tekrar ayağa kaldırmak" ifadesini kullanıyor.
"Resmen bizi ölüme terkettiler, kimseye oy vermeyeceğim"
Ömer Göktaş adlı bir başka Hataylı depremzede ise devletin kendilerini ihmal ettiğinden yakınıyor, seçimde hiçbir partiye oy vermenin içinden geçmediğini söylüyor .
Depremde iki daire evinin ağır hasar gördüğünü, ufak çocukları sayesinde hayatta kalabildiklerini anlatan Göktaş, "20 yıllık emeğimiz bir çırpıda gitti. İki daireyi 20 yıldır ödedik. ‘Bir daire’ vereceğiz diyorlar, yüzde 60'ını kendileri ödeyecek yüzde 40'ını bize ödetecekler. 20 yıldır bunu yapıyoruz zaten" diyor.
Üç aydır hiç kimsenin kendileriyle ilgilenmediğinden şikayet eden Göktaş, AFAD'a çadır taleplerinin cevapsız kaldığını, "TIR'ın önünü keserek" kendi çabalarıyla bir çadır edinebildiklerini belirtti.
Çadırkentte de koşulların çok kötü olduğunu, büyük çocuğunun kulağını fare ısırdığını, böbrek rahatsızlığını olduğunu anlatan Göktaş, "Bu halimiz ne olacak bizim. Yani resmen bizi ölüme terk ettiler. Seçimden önce kimseye piyasada yoktu, seçim ortaya çıktı herkese ‘anahtar teslim, daire vereceğim...’ Reklamda gösteriyorlar ama bizi resmen ölüme terkettiler. Devlet bize sahip çıksın. Biz vergimizi de ödüyoruz, elektriğimizi suyumuzu da ödüyoruz, vatandaş olarak üzerimize düşen her şeyi yapıyoruz. Devlet de üzerine düşeni yapsın. Başka bir şey istediğimiz yok" sözleriyle isyanını dile getiriyor.
Göktaş Pazar günü yapılacak seçimlerde de kimseye oy vermemeyi ya da geçersiz oy kullanmayı düşündüğünü belirtiyor, "Bu şekil olursa ben kimseye oy vermeyeceğim ya da hepsine basacağım geçersiz oy olarak çıksın. Açık seçik söylüyorum" diye konuşuyor.
"Şu anda seçimi bile düşünmüyoruz"
Hatay'ın tarihi mekanlarından Uzun Çarşı'da anahtarcılık yapan Necmi Kadimoğlu da esnafa yeterli yardımların yapılmadığını, yeniden onarım çalışmalarının çok yavaş ilerlediğini söylüyor.
Belediye veya valiliğin çarşıda bir düzenleme yapmalarını beklediklerini ama bu olmayınca dükkanı açma kararı aldığını anlatan Kadimoğlu, "Yalnız şu anda fazla ilgilenen yok. Altyapıya, dükkanlarımıza, bize yardımcı olsalar, bütün esnaf gelir. Şu anda çoğunluğu şehir dışında, dükkanlarını açabilecek imkan yok, koşullar berbat" diyor.
Seçimlere sadece 3 gün kalmasına Kadimoğlu'un gündeminde seçim yok. "Seçimden önce bizim derdimiz depremden sonra ne yapabiliriz. Yani şu anda seçimi bile düşünmüyoruz biz kendimiz Hatay olarak diyorum, vatandaş olarak. Bize biraz daha yardımcı olsalar daha iyi olacak. Şu esnafımız bari hepsi gelir işlerine, memleketlerine" şeklinde konuşuyor.
"Hükümet şimdi seçime odaklanmış durumda ama seçim akabinde buraya çok hızlı geleceklerine inanıyorum"
Aynı çarşıda kuyumcu Mehmet Kadir Şahbaz da diğer çoğu Hataylı gibi devletin yardım elini uzatmada çok ağır davrandığı görüşünü paylaşıyor ancak seçim dönemi olması nedeniyle hükümete de hak verdiğini belirtiyor.
Şahbaz, "Şu an bir seçim dönemi. Oraya odaklanmışlar. Ama seçim akabinde buraya çok hızlı bir şekilde gireceklerine inanıyorum" diyor.
Büyükşehir Belediyesi'nin çabalarıyla esnafa destekte bir hareketliliğin başladığını ancak sadece belediye ve yerel makamların gayretlerinin yeterli olmayacağını, devletin de desteğinin gerektiğini ifade eden Şahbaz, "Maalesef depremden etkilenen 11 ilden 10'u normalleşti ama bir yer, maalesef Hatay öksüz kaldı. Bir an evvel buraya gelip durumu görüp buraya ağırlık vermelerini rica ediyorum’’ ifadelerini kullanıyor.
Yaşadıklarını anlatırken gözyaşlarını tutamadı, röportajı yarıda kesti
Bir başka depremzede Şakir Bayır ise deprem anında yaşadıklarını, "Çok sarsıldık, şok olduk, sanki bizim kafamıza vurur gibi, böyle bir deprem hayatımızda yaşamadık. Bir sabah oldu bağıranlar çağıranlar. Soğuk yağmur deprem elektrik kesintisi, bağıranlar yerde yatanlar. Çıkış yok. Annem olsun kardeşlerim olsun, bir anda uyandık kalktık bulunduğumuz mıntıkadan dışarı çıkamadık çıkış yok. Her yer kapalı. Yaşadıklarımız, tüylerim diken diken oldu, Allah yaşatmasın gerçekten" sözleriyle anlatıyor. Gözyaşlarını tutamayan Bayır, röportajı tamamlayamadan ayrılıyor.
"İktidar değişsin de kim gelirse gelsin"
Ayakkabıcılık yapan Eşref Altınöz de depremden sonra 7-8 gün Vali Göbeği Parkı'nda çadırda yaşadıklarını, hükümetin yardımlarının iki gün sonra gelmeye başladığını, sıradan sivil vatandaşların yardımlarıyla ayakta kalabildiklerini anlatıyor.
Hükümetin yardımları ulaştıktan sonra da büyük bir kaos yaşandığını söyleyen Altınöz, sağlanan nakit yardımının da hem oluşan maddi ve manevi zararları karşılamaya hiçbir şekilde yetmediğini hem de zaten yardımı teslim almanın zorlaştırıldığını savunuyor.
İktidarda değişimin "yüzde yüz" olması gerektiğini belirten Altınöz, "Şu anda iktidar değişsin diye kim olursa olsun gelsin, onun dışında kim olursa gelsin" ifadesini kullanıyor.
"Neden iktidar değişmeli?" sorumuza Altınöz, "Çünkü kendisinin ilk başta geldiği durumuyla şimdiki durumu çok farklı. Hiçbir şeyi açıklamıyor. Tek adam olduğu için açıklayabildiğini açıklıyor. İstediğini açıklıyor istemediğini açıklamıyor. Deprem oldu mesela birtakım şeyler izledik sosyal medyada. Haberler zaten havuz medyası, tamamen kısıtlı haber. Sosyal medyadan duyduklarımız var onun da kimi yalan kimi doğru. Kime inanacağımızı şaşırdık kaldık da ama ben kendi şahsım olarak söylüyorum ben AK Parti'ye vermeyeceğim" diye yanıt veriyor.
"4.16'de her şeyimiz vardı 4.17'de her şeyimizi kaybettik"
Yaşadığı evin yıkıntıları önünde VOA Türkçe ekibine konuşan balıkçı Ergin Dalyan da oğluyla beraber 18 saat enkaz altında mahsur kalmış; "Tavanla yer arasında 20 santimetrelik bir boşluktaydık ve hala sallanıyorduk. Tavanın en ufak kayması bizim yaşama şansımıza son verebilirdi" sözleriyle o anları anlatıyor.
Kaburga kemiklerinin kırıldığını ve uzun bir tedavi gördüğünü anlatan Dalyan, iki ay sonra ilk kez Antakya'ya, evinin yıkıntıları önüne gelmiş; "Ben iki ay sonra ilk defa buraya kendi evime geliyorum. Böyle derin derin inanın oturup izliyordum burayı, neydik ne güzel günlerimiz vardı ne güzel akşamlarımız vardı ne güzel manzaralarımız vardı maalesef hiçbir şey kalmadı. Hepimiz buruklar içerisindeyiz" diyor.
Dalyan da devletin Hatay'a yardım elini uzatmada çok geç kaldığını, çoğu canın aslında kurtarılabileceğini söylüyor. Deprem olduktan sonra sadece çığlık sesleri duyabildiğini kaydeden Dalyan, kendilerini kurtarmak için yakınlarının, komşularının, yeğenlerinin yardıma koştuğunu belirtiyor.
Pazar günü yapılacak seçimler, konuştuğumuz çoğu Hataylı gibi Dalyan'ın da pek gündeminde değil. "Şu anki siyaseti ben düşünmek de istemiyorum çünkü yüreğimiz buruk. Ne olacağını biz de bilmiyoruz herkes kendi kullanması gereken oyunu kullanacak. Bu A'sı da B'si de olur o şeyde değiliz herkes vicdanen kendi oyunu kullanacak ama şu an bizim içimiz o kadar buruk ki..." diye konuşuyor.