Hindistan Başbakanı Narendra Modi, partisi Bharatiya Janata (BJP) parlamentodaki çoğunluğunu kaybetse de, kilit müttefiklerinin desteğini sürdüreceğini açıklamasıyla koltuğunu korudu. İktidara geldiği 2014'ten bu yana Hindistan siyasetine hakim olan popülist Modi’nin, 8 Haziran'da üçüncü dönem için yemin etmesi bekleniyor.
Modi, federal kabinenin toplanıp parlamentonun feshini önermesinin ardından Çarşamba günü Cumhurbaşkanı Droupadi Murmu'ya istifasını sundu. Bu, Modi'nin yeni bir hükümet kurabilmesinden önceki anayasal formalitelerden ilki.
BJP liderliğindeki Ulusal Demokratik İttifak (NDA), 543 üyeli parlamentonun alt kanadında 293 sandalye kazanarak hükümet kurmak için gereken 272 sandalyeden fazlasını elde etti.
Modi’nin Ulusal Demokratik İttifak (NDA) koalisyonundaki iki müttefiki, güneydeki Andhra Pradesh eyaletinde önemli bir bölgesel oyuncu olan Telugu Desam Partisi (TDP) ve kuzeydeki Bihar eyaletini yöneten Janata Dal, destek sözü verdi.
İlgili Haberler Hindistan'da milliyetçi Başbakan Modi seçimi önde götürüyorDerecelendirme kuruluşu Moody's, Çarşamba günü yaptığı açıklamada, Modi'nin ittifakının seçimlerde daha dar bir farkla zafer kazanmasının, agresif mali konsolidasyonu kolaylaştırabilecek reformları engelleyeceğini belirtti.
Moody's, Modi'nin BJP'sinin tek başına 240 sandalye kazanmasının Hindistan'ın mali sıkılaştırmasını yavaşlatabilecek bir zayıflık olduğunu da kaydetti.
Derecelendirme kuruluşu Fitch de Modi'nin ittifakının zayıflayan çoğunluğunun hükümetin reform gündeminin daha iddialı unsurları için zorluklar yaratabileceğini görüşünde. Fitch, buna rağmen hükümetin “geniş politika sürekliliğinin devam etmesini” bekliyor.
Üçüncü iktidar döneminde Modi ilk kez, bölgesel müttefiklerinin desteğine ihtiyaç duyacak. Bu durum, hükümetin reform gündemini zorlaştırabilir.
Oy oranı yükselen Rahul Gandhi ve Kongre Partisi
Analistlere göre Narendra Modi’ye güvenin azalmasında dünya siyasetinin yakından tanıdığı, Hindistan’ın kurucu Kongre Partisi’nin veliahtı, muhalefet lideri Rahul Gandhi’nin etkisi var. Düne kadar iktidar partisi BJP tarafından küçümsenen Rahul Gandhi, 30’dan fazla muhalefet partisinin oluşturduğu Hindistan Ulusal Kalkınma Kapsamlı İttifakı’nın (INDIA) başında yer alarak, iktidar partisinin kalelerine nüfuz etti ve çarpıcı bir başarıya imza attı.
Hindistan'ın efsanevi Nehru-Gandhi siyasi hanedanının veliahtı olan Rahul Gandhi, kendi deyimiyle “Modi'nin nefret ve korku siyasetine” karşı ülke çapında iki yürüyüşe çıkarak Kongre Partisi’ni hareketlendirdi.
Modi'nin 2019'da elde ettiği seçim zaferiyle 543 üyeli parlamentonun alt kanadında sadece 52 sandalye alabilen Kongre Partisi, son seçimde bu sayıyı neredeyse iki katına çıkaracak gibi görünüyor.
Bir dönem daha iktidardan uzak kalmak zorunda olsa da Kongre Partisi, merkezinde Gandhi'nin yer aldığı çok daha güçlü bir muhalefette en yüksek sese sahip olacak.
“Rahul Gandhi'nin gerçekten ortaya çıktığı an”
Modi ve BJP liderleri, babası Rajiv Gandhi, büyükannesi Indira Gandhi ve büyük büyükbabası Cevahirlal Nehru başbakanlık yapan Rahul Gandhi’yle alay ediyor ve ona “prens” diye hitap ediyordu.
Kongre Partisi'ni aileye sadık Mallikarjun Kharge yönetiyor olsa da, kampanya sırasında Gandhi, partisinin seçim yüzü olarak ülkeyi dolaştı.
Yeni Delhi'deki düşünce kuruluşu Politika Araştırmaları Merkezi'nde siyasi analist olan Rahul Verma, “Bence Rahul Gandhi sadece seferberlik ve yürüyüşleriyle değil, aynı zamanda Kongre Partisi'nin BJP'ye karşı ideolojik duruşunu sürekli olarak netleştirmesiyle de takdir toplayacak. Gandhi'nin gerçekten ortaya çıktığı bir an varsa, o da şimdi” dedi.
“Nefrete karşı savaş”
Cambridge Üniversitesi mezunu olan Gandhi, sık sık Modi'nin partisiyle sadece iktidarı ele geçirmek için değil, aynı zamanda partinin ve üst kuruluşu Rashtriya Swayamsevak Sangh'ın (RSS) Hindistan anayasanın laik nitelikli köklerine aykırı olan 'önce Hindu' ilkesini mağlup etmek için mücadele ettiğini dile getiriyor.
Gandhi, iki yıl önce bir parti etkinliğinde, “Benim mücadelem RSS ve BJP'nin ülkemize tehdit oluşturan ideolojisiyle. Bu insanların yaydığı nefret, yaydıkları şiddete karşı savaşıyorum. Bu benim için hayatımın savaşı” demişti. BJP ise Gandhi'nin bu suçlamalarını reddediyor.
Gandhi ailesinin hala hakim olduğu Kongre Partisi, 2014 yılında BJP'nin çoğunluğu elde etmesine kadar 1,4 milyar nüfuslu Hindistan'da yaygın seçmen kitlesi olan en büyük ulusal siyasi partiydi.
53 yaşında bekar, babası gibi pilot ve sertifikalı bir dalgıç olan Rahul Gandhi, dövüş sanatları meraklısı olarak biliniyor.
2004'ten beri parlamento üyesi olan Gandhi'nin, parlamento oturumlarına çoğu zaman katılmaması ve sık sık yurtdışında olması, rakiplerinin “siyaseti ciddiye almadığı” suçlamalarına neden oluyordu.
Hiçbir zaman federal düzeyde ya da herhangi bir eyalet hükümetinde bakanlık yapmamış olan Gandhi, Kongre Partisi’ni bir genel seçim zaferine de taşımadı.
Gandhi, parlamento dışında destekçilerine sık sık ailesinin fedakarlıklarını hatırlatarak büyükannesi Indira Gandhi ile babası Rajiv Gandhi'nin uğradığı suikastlardan bahsediyor.
Kennedy'lere benzetilen siyasi soy
Gandhi ailesinin hem sahip olduğu güç hem de yaşadığı acı olaylar nedeniyle ABD'deki Kennedy ailesine benzetilen siyasi soyu, 20. yüzyılın başlarında avukatlık yapan ve Kongre Partisi'nin başkanı olmak için Batılı yaşam tarzından vazgeçen Motilal Nehru ile başladı. Motilal Nehru'nun oğlu Cevahirlal, bağımsızlık kahramanı Mahatma Gandhi'nin en yakın sırdaşı ve 1947'den 1964'e kadar da başbakanıydı.
Cevahirlal'in kızı Indira Gandhi 1966'da başbakan oldu. Ancak ülkede sert bir olağanüstü hal uyguladıktan sonra 1977'de görevden alındı ve ailesinden ulusal bir seçimi kaybeden ilk kişi oldu.
Ancak üç yıl içinde yeniden iktidara gelen Indira Gandhi'nin 1984 yılında iki koruması tarafından vurularak öldürülmesinin ardından oğlu Rajiv, görevi devraldı. Rajiv Gandhi bir dönem başbakanlık yaptı ve 1991'de siyasi kampanya yürütürken bir intihar bombacısı tarafından suikasta uğradı.
Bu cinayetler nedeniyle Rahul, annesi Sonia ve kız kardeşi Priyanka, dünyanın en çok korunan insanları arasında. Rahul Gandhi, güvenlik nedeniyle üniversitede ve Londra'da çalıştığı sırada sahte bir isim bile kullanmıştı.