Hrant Dink Davasında İki Tahliye

Bugün başlayan ve Çarşamba ile Perşembe günleri de devam edecek Hrant Dink Ana Davası, birçok ilke sahne oldu. 8’i tutuklu olarak yargılanan 34 sanıklı davada kamu görevlileri de mahkemede ilk kez yerlerini aldı.

Duruşmaya, Eski İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, Emniyet İstihbarat Dairesi Eski Başkanları Sabri Uzun ve Ramazan Akyürek, İstanbul Eski İstihbarat Müdürü Ali Fuat Yılmazer, Trabzon Eski Emniyet Müdürü Reşat Altay, dönemin Trabzon Emniyet İstihbarat Müdürlüğü’nde görevli polisleri Özcan Mumcu, Muhittin Zenit, Ercan Demir ile birlikte polisin haber elemanı olarak kullandığı Erhan Tuncel ile Dink cinayetinin azmettiricisi olarak bilinen Yasin Hayal duruşmayı katılan sanıklar arasındaydı.

Redd-i hakim talebi

Duruşma öncesi sanıklardan Yılmaz Angın’ın avukatı Kemal Angın, redd-i hakim talebinde bulundu. Bu talebin üzerine Mahkeme Heyeti Başkanı Caner Rüzgar, ilk olarak daha önce alınmış ifadeleri okuttu, ardından da sanıkların kimlik tespitini yaptı. Hakim Rüzgar, öğle arasına gitmeden önce, oturum yeniden başladığında, tahliye taleplerini alıp, redd-i hakim talebini değerlendireceklerini belirtti.

Tutuklu sanıklardan Özkan Mumcu, Erhan Tuncel’in Trabzon Emniyeti’nde haber elemanı olarak görevliydi. Mumcu tahliye talebini aktardığı konuşmasında “20 Temmuz 2006’a askere gittim. Ben o tarihte askerdeydim. Görevi olmayan bir kamu personelinin sorumluluğu olamaz. 15 aydır cezaevindeyim. Tutuklandıktan sonra 11 defa itiraz ettim. Muhittin Zenit, Erhan Tuncel’den aldığı bilgiyi getiriyor. Bu bilgileri önemseyip, İstihbarat Dairesi’ne yazdık. Yasin Hayal’i an be an takip ettim. Ancak sonra askere gittim.Cinayet sırasında askerdeydim. Ama bu davanın ilk tutuklananı ben oldum,” dedi.

Mahkeme Mumcu’yu serbest bıraktı.

“Devlet olarak Hrant’ın öldürülmesine göz yumduk”

Daha sonra söz sırası Muhittin Zenit’e geldi. 2006 yılında Trabzon İstihbarat Müdürlüğü’nde polis memuru olarak görev yapan Zenit, cinayet sonrası Erhan Tuncel’le yaptığı telefon görüşmesiyle biliniyor.

Zenit, duruşmada tahliye talebini dile getirdiği konuşmasında bu cinayetin olabileceğini devlet arşivine sokan kişi olmasına rağmen tutuklu olduğunu ifade etti. Zenit, “Devlet olarak Hrant Dink’in öldürülmesine göz yumduk,” dedi.

Zenit sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Dosya kapsamında başta iddianame olmak üzere Dink’in öldürüleceğine dair somut bilgiyi devlete intikal ettiren bir Muhittin Zenit var karşınızda. Ben insanın canına yönelik kastı engellemek için görevimi yaptım. Hrant Dink onlarca siyasi cinayetten birisi. Bunu diğer cinayetlerden ayıran bir şey var. Devletin arşivine aylar önce bu cinayet bilgisi girilmiş. Hrant Dink’in ne pahasına olursa öldürüleceği bilgisi gelmiş, ben bunu önlemeye çalışıyordum. Bu ülkede hukuk nasıl lazımsa, istihbaratçı da lazım. Zenit’in cezaevinde hayatı söndürüldü. Bu eylemi bildirecek tek birim vardır. O da istihbarat birimleri, polisleridir. İstihbaratçılar işini yapamaz hale geldi. Görevini yapan bir insan 15 aydır cezaevinde tutuluyor. Erhan Tuncel bana gelip, Hrant Dink’in ismini söylediğinde eğer bu işi gizlemek isteseydim ben şunu yapabilirdim, ‘Ne sen bana söyledin ne de ben duydum’ derdim. Bunu yapmamış yıllarımı vermişim 15 aydır tutukluyum. Örgütün amacı Hrant Dink’i öldürtmekse ben nasıl hizmet etmiş oluyorum?”

Ercan Demir, Engin Dinç’i suçladı

Sanıklardan yine dönemin Trabzon İstihbarat Müdürlüğü polislerinden Ercan Demir de o dönem Trabzon istihbarat şube başkanı ve şimdi Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanı olan Engin Dinç’i suçladı.

Demir, “İbn Haldun Mukaddime’de ‘Arkası olana vurulamaz’ der. Bizi kollayan olmadığı için hedef oluyoruz. Cinayeti bildiği halde bildirimi yapmayan eleman suçludur. Biz bildirdik. Ben bunların peşini bırakmayacağım. Engin Dinç algı operasyonu yapmıştır. Jandarmada var olan her şey Savcılık tarafından yok sayılmıştır. Savcılık bize diyor ki ‘Siz ceza alın yatın sonra pardon geçeriz,’ dedi.

Demir, tutuklanmadan önce son görevi olan Cizre Emniyet Müdürlüğü sırasında öldürülmek istendiğini ancak infazın gerçekleştirilemediğini söyledi.

Paralel Devlet Yapılanması ve FETÖ’nün en önemli isimleri arasında gösterilen Emniyet İstihbarat Dairesi Eski Başkanı Ramazan Akyürek ise Dink davasında suçlu olarak gösterilmesinin insafsız bir suçlama olduğunu söyledi. Akyürek, siyasi iradenin kendisini hedef gösterdiğini iddia etti.

Yılmazer: “İstanbul Emniyeti görevini yapsa Dink yaşardı”

İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer de PDY yapılanmasının en önemli polisi olarak kabul ediliyor. Dört davada tutuklu olarak yargılanan Yılmazer, iddianamenin amacının gerçeği ortaya çıkarmak değil, suçluları gizlemek ve olayı karartmak olduğunu iddia etti.

Yılmazer, Ergenekon ve Balyoz davalarının hazırlık faaliyetinin yapıldığı iddia edilen C5 biriminin legal bir yapı olduğunu söyledi.

Tutuklu polis, “C2 bürosunda bir komiser, iki memur çalışıyordu. C2 sonra C5 oldu. Savcının bize iddianamede isnat ettiği o görevleri 1 komiser, 2 memur gerçekleştiriyordu. İstanbul İstihbarat’ta o sırada 600 memur çalışıyordu. Trabzon'dan giden istihbarat bilgisinde kelime eksikliği olabilir ama bu rapor önlem almayı gerektirirdi. Ama Dink’e koruma verilmemiş. İstanbul hiçbir çalışma yapmamış. Görevini yapsaydı Dink yaşardı. Çünkü azınlıklara yönelik kasıtlı bir tavır vardı. Biz İstanbul’a gittikten sonra o kasıtlı tavır, o tehdit bıçakla kesilir gibi kesildi. Ergenekon operasyonları sonrasında hiçbir bir saldırı olmadı. Bugünkü katliamlar da biz ayrıldığımız için oluyor,” dedi.

Redd-i hakim talebini bir üst mahkemeye gönderen 14. Ağır Ceza Mahkemesi, bir sonraki duruşmayı 14 Mayıs’a erteledi.