İngiltere’de 2017 Terör Yılı Oldu

Your browser doesn’t support HTML5

İngiltere’de 2017 terör yılı oldu. Ülkeyi alarma geçiren 5 büyük terör saldırısı yaşandı.Başbakan Theresa May hükümeti son on yılın en zor sınavıyla karşı karşıya kaldı.

Mart ayındaki ilk saldırı parlamentoyu hedef aldı. Halid Mesut adlı saldırgan, kiraladığı aracı Wesminster Köprüsü'nde yayaların üzerine sürdü. Dört kişinin ölümüne neden olduktan sonra da parlamento binasına girmeye çalıştı. Araçtan inerek elindeki bıçakla bir de polis öldüren saldırgan ancak vurularak etkisiz hale getirilebildi.

Saldırının şekli ve bilançosu İngiltere’yi şok etti. Theresa May hükümeti güvenlik önlemlerini sıkılaştırdı ve olası başka saldırıların önüne geçmeye çalıştı.

İngiltere'de son yıllardaki en ölümcül saldırının yapıldığı yer, Manchester kenti oldu. Bu kez bir konser salonunda eğlenen gençler hedefteydi. Salman Abedi adlı saldırgan sırt çantasındaki bomba düzeneğini konser çıkışında kalabalığın ortasında ateşledi. Patlamada 22 kişi hayatını kaybetti.

Polisin olayla ilgili olarak başlattığı soruşturma yine aynı yönü gösteriyordu. Ortadoğu’da IŞİD’in kayıplarının intikamı için harekete geçen İngiliz vatandaşı radikal Müslümanlar. Başbakan Theresa May bir kez daha “Kobra” olarak adlandırılan ve bakanlar, acil müdahale servisleri ve emniyet birimlerinin yöneticilerinden oluşan acil güvenlik komisyonunu topladı.

Çözüm bekleyen siyasi sorunlara bir de güvenlik sorunları eklenmişti. Emniyet Genel Müdürlüğü 2005 yılından beri orta düzeyde seyreden alarm seviyesini en yüksek dereceye çıkarmak zorunda kaldı. Halk, arka arkaya gelen acılar karşısında korku ve umutsuzluğa kapılmaya başladı.

Manchester saldırısı sıcaklığını korurken 10 gün sonra beyaz bir minibüs Londra Köprüsü’nde yayaların arasına daldı. Araçtan çıkan 3 saldırgan daha sonra eğlence merkezine yönelip ellerinde bıçak, rastgele insan avına çıktı. 8 kişiyi öldürüp 48 kişiyi yaraladıktan sonra da polis tarafından vurularak etkisiz hale getirildiler. Olay yalnızca İngiltere'de değil tüm Avrupa'da korkuya neden oldu.

Güvenlik yetkilileri, her saldırı sonrası aslında önlenebilir olduğunu söyöledikleri bu saldırıları açıklamakta zorlandı. Saldırganların neredeyse hepsi polisin takibindeki potansiyel aşırı görüşlülerdi. Bu saldırıların takibe rağmen gözden kaçma nedeni basit olmalarıydı, hiçbir planlama gerektirmeyen, ilkel silahlarla hatta silah bile sayılamayacak otomobil ve kamyonetlerle yapılmalarıydı.

Saldırganlar, yaptıklarının dinin emri, bir nevi ibadet ve cihat olduğuna inanan gençlerdi.

Theresa May, sık sık topladığı Kobra zirvelerinden birinin ardından “Karşı karşıya olduğumuz tehditte yeni bir trend gördüğümüze inanıyoruz. Terör terörü beslerken ve failler saldırı ilhamı alırken birbirlerini kopya ediyorlar ve çoğunlukla en ilkel silahları kullanıyorlar" dedi.

Saldırganların örgüt bağlantısı bulunmadığını ancak ortak noktalarının “İslamcı aşırılık” olduğunu belirten May, bunun "demokrasi, özgürlük ve insan haklarını, İslam diniyle bağdaşmaz değerler olarak gören bir ideolojiden kaynaklandığını söyledi. May, "Bu, İslam’ı ve gerçekleri çarpıtan bir ideoloji" diye konuştu.

Soruşturmalar sürerken Londra yine bir saldırıyla alarma geçti. Haziran ayında, Finsbury Park camiindeki teravih namazından çıkan kalabalığın arasına dalan minibüs, herkese dehşet dolu anlar yaşattı. Ancak bu kez saldırgan Müslüman ve göçmen değil beyaz bir İngiliz’di. Beyaz minibüslü sürücü, olay yerindekiler tarafından yakalanıp polise teslim edildi. Saldırıda bir kişi hayatını kaybetti. 47 yaşındaki saldırgan Darren Osborne'un suç dosyasının kabarık olduğu ortaya çıktı.

Polis operasyonlarla ve soruşturmalarla geçirdiği yoğun yazın ardından 15 Eylül sabahı aldığı bir acil çağrıyla yine alarma geçti. En korkulan hedef, günde 5 milyon kişinin kullandığı Londra metrosu saldırıya uğramıştı bu kez. Sosyal medyadan başlayan panik dalgası tüm dünya medyasında son dakika haberi olarak duyuruluyordu. Görgü tanıkları sedyeyle taşınan yanık vakalarından bahsedince korkulan saldırının yapıldığı sanıldı. Aslında saldırı yapılmış ancak başarıya ulaşamamıştı. Plastik bir kova içinde hazırlanan bomba düzeneği ateşleyiciler harekete geçirildiği halde patlamamıştı.

2017’yi adeta diken üstünde geçiren İngiltere artık metro istasyonundaki bir yumruklaşmaya, yolda parkedilmiş sahibine ulaşılamayan bir otomobile bile olası bir terör endişesiyle bakıyor. Oxford Circus Metro İstasyonu’ndaki paniğin, 22 kişinin yaralanmasına neden olması da bu korkunun boyutlarını ortaya koyuyor.

İngiltere 2018’e bu kötü anılarla giriyor. Uygulanan yeni güvenlik önlemleri ve alınan dersler İngiltere’de günlük hayatı daha güvenli hale getirecek mi, onu da zamanla göreceğiz.