13-23 Haziran’da New York’ta yapılan 24. İnsan Hakları Gözlem Örgütü Film Festivali’nde dünyanın farklı ülkelerinden 20 film gösterime girdi
NEW YORK —
Filmlerde kadın, eşcinsel, engelli hakları olduğu gibi ekonomik adalet, siyasi suikastler, işkence ve haksız mahkumiyetler gibi birçok farklı konu işlenmiş.
“Yüzde 99- Wall Street’i İşgal Et ((Mandatory Courtesy here filmi en fazla ilgi çeken yapıtlardan biriydi. Film 2011’de New York’un Finans merkezinde başlayan protesto hareketlerini konu alıyor.
Yardımcı yönetmen Aaron Aites, filmin yapımında isteyen herkesin yer aldığını söylüyor: “Biz çok sayıda farklı insanın seslerine ve fikirlerine yer verirsek, daha kapsamlı bir sonuca varacağımızı düşündük.”
Kadın hakları ve çocuk evliliği gibi gelenekler bu yılki filmlerin yarısından fazlasına konu olmuş. “Baobab Ağacı Kadar Büyük” adlı film Senegal’de genç bir kızın 11 yaşındaki kız kardeşini zorunlu bir evlilikten kurtarma mücadelesi anlatılıyor.
“Benim Afganistan’ım: Yasak Bölgede Yaşam,” adlı film, şiddetin içinde cep telefonlarını kamera olarak kullanan Afgan kadın ve erkeklerinin kayıtlarıyla çekilmiş.
“Kamp 14- Tam Kontrol Bölgesi” ise Kuzey Kore tutuklu kampında doğan Shin Dong-Huyk’un öyküsünü anlatıyor. Filmde bu kamplardaki zulüm ve açlıktan dolayı çocukların ve ebeveynlerin bile birbirlerine ihanetini sergileniyor. Film, yönetmeni Marc Wiese’ye Festival’in Cesaret Ödülü’nü kazandırdı.
Festival yöneticisi John Biaggi bu yıl en çok “Ölümcül Yardım” isimli filmi beğenmiş. Film, Haiti’ye 2010 depremi sonrası yapılan uluslararası yardımın başarısızlığını anlatıyor: “Film gerçekten çok üzücü. Sivil toplum kuruluşlarına ve uluslararası kurumlara verilen paraların ne kadar rastgele, kuralsızca dağıtıldığını ve bazen yerel halka nasıl zararlı olduğunu anlatıyor.”
“Yüzde 99- Wall Street’i İşgal Et ((Mandatory Courtesy here filmi en fazla ilgi çeken yapıtlardan biriydi. Film 2011’de New York’un Finans merkezinde başlayan protesto hareketlerini konu alıyor.
Yardımcı yönetmen Aaron Aites, filmin yapımında isteyen herkesin yer aldığını söylüyor: “Biz çok sayıda farklı insanın seslerine ve fikirlerine yer verirsek, daha kapsamlı bir sonuca varacağımızı düşündük.”
Kadın hakları ve çocuk evliliği gibi gelenekler bu yılki filmlerin yarısından fazlasına konu olmuş. “Baobab Ağacı Kadar Büyük” adlı film Senegal’de genç bir kızın 11 yaşındaki kız kardeşini zorunlu bir evlilikten kurtarma mücadelesi anlatılıyor.
“Benim Afganistan’ım: Yasak Bölgede Yaşam,” adlı film, şiddetin içinde cep telefonlarını kamera olarak kullanan Afgan kadın ve erkeklerinin kayıtlarıyla çekilmiş.
“Kamp 14- Tam Kontrol Bölgesi” ise Kuzey Kore tutuklu kampında doğan Shin Dong-Huyk’un öyküsünü anlatıyor. Filmde bu kamplardaki zulüm ve açlıktan dolayı çocukların ve ebeveynlerin bile birbirlerine ihanetini sergileniyor. Film, yönetmeni Marc Wiese’ye Festival’in Cesaret Ödülü’nü kazandırdı.
Festival yöneticisi John Biaggi bu yıl en çok “Ölümcül Yardım” isimli filmi beğenmiş. Film, Haiti’ye 2010 depremi sonrası yapılan uluslararası yardımın başarısızlığını anlatıyor: “Film gerçekten çok üzücü. Sivil toplum kuruluşlarına ve uluslararası kurumlara verilen paraların ne kadar rastgele, kuralsızca dağıtıldığını ve bazen yerel halka nasıl zararlı olduğunu anlatıyor.”