79’uncu Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'na hitap eden İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, İsrail'in Gazze ve Lübnan'daki eylemlerini, “soykırım ve devlet terörü” olarak ifade ederek, saldırıların doğal olarak cevapsız kalmayacağını söyledi. Pezeşkiyan, sadece ülkelerinin güvenliğini sağlamak istediklerini belirterek, “Hiç kimseyle savaş ya da kavga istemiyoruz” dedi.
İran Cumhurbaşkanı, Filistinliler için kalıcı bir ateşkes ve kendi kaderlerini tayin etme çağrısında bulundu; ABD'yi, ‘İran Nükleer Anlaşması’ndan’ tek taraflı olarak çekildiği ve “insanlık dışı ve ters etki yaratan yaptırımlar uyguladığı” iddiasıyla eleştirdi.
İran Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan, tüm bireylerin, toplulukların ve ulusların hakları adalet ve hakkaniyetle korunmadıkça dünyada barış ve güvenlik sağlanamayacağını söyledi. Pezekşiyan, bugünün dünyasında görülen savaş ve kan dökmenin köklerinin, saldırganların başkalarının haklarını ihlal etmesinden, ulusların haklarını göz ardı etmesinden, ayrımcılık ve eşitsizliği dayatmasından ortaya çıktığını kaydetti.
İran Cumhurbaşkanı “Herhangi bir bölgede adaletsizlik, baskı, açgözlülük, yoksulluk ve cehalet hüküm sürdüğü müddetçe şiddet ve çatışma devam edecek, bu tür bozuklukların temel nedenleriyle yüzleşmediğimiz sürece çocuklarımızın geleceğini karanlıktan ve yıkımdan kurtaramayacağız” diye konuştu.
“Ülkem dünya ile yapıcı bir ilişki kurmak istiyor”
Pezeşkiyan, seçim kampanyasında seçmenlerine İran’ın küresel dünya ile ilişkilerini geliştireceğini, dünyaya açılacağı mesajını verdiğini belirterek, “Tüm bireylerin, toplulukların ve ulusların hakları adalet ve hakkaniyetle korunmadıkça dünyada barış ve güvenlik sağlanamayacaktır. Seçim kampanyama reform, yenilenme, ulusal empati, dünyayla yapıcı ilişki ve ekonomik kalkınma odaklı bir kampanyayla başladım. Ülkemin yeni bir döneme girmesi ve gelişen küresel düzende etkin ve yapıcı bir rol oynaması için ülkemin tamamı için güçlü bir temel oluşturmayı hedefliyorum. Amacım, ülkemin dış ilişkilerini çağdaş dünyanın gereklilikleri ve gerçekleri ışığında yapılandırırken mevcut engelleri ve zorlukları ele alarak aşmaktır” dedi.
“İsrail işlediği savaş suçlarını meşru müdafaa diye savundu”
İran Cumhurbaşkanı, geçtiğimiz yıl boyunca dünyanın İsrail'in, İsrail rejiminin gerçek doğasına tanık olduğunu belirterek, “Dünya, İsrail rejimin Gazze'de nasıl vahşet uyguladığına, 11 ay içinde çoğu kadın ve çocuk 41 binden fazla masum insanı soğukkanlılıkla katlettiğine tanık oldu. İsrail yaptığı bu soykırımı, çocukların öldürülmesini, savaş suçlarını ve devlet terörizmini meşru müdafaa olarak nitelendirdi. Hastaneleri, anaokullarını ve okulları meşru askeri hedefler haline getirdi. Soykırımlarını protesto eden dünyanın dört bir yanındaki özgürlük sever ve cesur insanları antisemit olarak yaftaladı. Yetmiş yıllık işgal ve aşağılamaya karşı duran mazlum insanları terörist olarak açıkladı” diye konuştu.
İran Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan, IŞİD’i İsrail’in desteklediğini belirterek, “Bilim insanlarımıza, diplomatlarımıza ve hatta topraklarımızdaki konuklarımıza suikast düzenleyen ve IŞİD gibi terörist grupları hem gizli hem de açık bir şekilde destekleyen İsrail'dir. İsrail'in insanlığa karşı işlediği suçları kınıyoruz. Uluslararası toplumun derhal şiddeti durdurması, Gazze'de kalıcı bir ateşkes sağlaması, İsrail'in Lübnan'daki barbarlığının bölgeyi ve dünyayı sarmadan önce son vermesi zorunludur, İsrail Gazze'de yenilmiştir ve hiçbir barbarca şiddet onun yenilmezlik efsanesini geri getiremez” dedi.
“İsrail’in Lübnan’da yaşattığı devlet terörü doğal olarak cevapsız kalamaz”
Pezeşkiyan, İsrail’in Lübnan’a yönelik son saldırılarını da şöyle değerlendirdi: “Son birkaç gündür Lübnan'da yaşanan İsrail devlet terörü ve ardından binlerce kurbanın verildiği büyük saldırı, doğal olarak cevapsız kalamaz. Tüm sonuçların sorumluluğu, bu korkunç felaketi sona erdirmeye yönelik tüm küresel çabaları engelleyen ve kendilerini insan hakları şampiyonu olarak tanımlama cüretini gösteren hükümetlere ait olacaktır. Batı Asya'da ve dünyada 70 yıldır süren bu kabusu sona erdirmenin tek yolu, tüm Filistinlilerin kendi kaderlerini tayin etme hakkını yeniden tesis etmektir. Hem anavatanlarında yaşayan hem de diasporaya itilmiş olan tüm Filistin halkının bir referandumla kendi geleceklerini belirlemelerini öneriyoruz. Bu mekanizma sayesinde Müslümanların, Hıristiyanların ve Yahudilerin yan yana, tek bir toprakta huzur ve barış içinde, ırkçılıktan ve ırk ayrımcılığından uzak bir şekilde yaşayacağı kalıcı bir barışa ulaşabileceğimize inanıyoruz.”
“Hiç kimseyle savaş ya da kavga istemiyoruz’
Pezeşkiyan, İran’ın sadece kendi ülkesinin güvenliğini sağlamaya odaklandığını belirterek, “Bölgemiz savaş, mezhepsel gerilimler, terörizm, uyuşturucu kaçakçılığı, su kıtlığı, mülteci krizleri, çevresel bozulma ve dış müdahalelerden mustariptir. Gelecek nesillere daha iyi bir gelecek sunmak için bu ortak zorlukların üstesinden gelebiliriz. Tarihi boyunca tehditlere, savaşa, işgale ve yaptırımlara maruz kalmış bir ülkemizin diğerleri ne yardımımıza koştu ne de ilan ettiğimiz tarafsızlığımıza saygı gösterdi. Hatta küresel güçler saldırganların yanında yer aldı. Sadece kendi halkımıza ve kendi yerel kabiliyetlerimize güvenebileceğimizi öğrendik. İran İslam Cumhuriyeti başkaları için güvensizlik yaratmaya değil, kendi güvenliğini korumaya çalışmaktadır. Herkes için barış istiyoruz ve hiç kimseyle savaş ya da kavga istemiyoruz” dedi.
İran’ın, Ukrayna ve Rusya halkları için kalıcı barış ve güvenlik istediğini belirten Pezeşkiyan, “Tüm barışçıl çözümleri destekliyoruz ve bu krizi çözmenin tek yolunun diyalog olduğuna inanıyoruz. Günümüzün küreselleşen dünyasında hiçbir ülkenin güvenliği ve çıkarı diğerlerinin güvenliğini ve çıkarlarını baltalayarak sağlanamaz. Küresel zorlukları ele almak için yeni bir paradigmaya ihtiyacımız var. Böyle bir paradigma tehditlere takılıp kalmak yerine fırsatlara odaklanmalıdır. Böyle bir anlaşma yoluyla, angajman yaklaşımı işbirliği için yeni fırsatlar yaratabilir” dedi.
İran Cumhurbaşkanı, ülkesinin 2015 yılında imzalanan nükleer anlaşma koşullarına dönmeye hazır olduğunu belirterek, “İran ve küresel güçler, ortak fırsatlara dayalı bu yeni bakış açısı sayesinde 2015 yılında tarihi bir nükleer anlaşmaya imza atmış, haklarımızın tanınması ve imzalanan anlaşma çerçevesinde yaptırımların kaldırılması karşılığında daha önce benzeri görülmemiş en üst düzeyde nükleer denetimi kabul etmiştir Trump'ın anlaşmadan tek taraflı olarak çekilmesi, ekonomik alanda baskıya dayalı bir strateji ve siyasete yaklaşan bir tehdit ortaya koymuş, tek taraflı yaptırımlar masum insanları hedef almış ve İran ekonomisinin temellerini sarsmaya çalışmıştır. Amaç İran’ın güvenliği ki, bu da herkes için güvensizliğe yol açmaktadır’” diye konuştu.
“Amerikan halkına seslenmek istiyorum”
BM Genel Kurulu kürsüsünden Amerikan halkına seslenmek istediğini belirten İran Cumhurbaşkanı, “Sınırlarınız boyunca askeri üsler kuran İran değildir. Ülkenize yaptırımlar uygulayan ve dünya ile ticari ilişkilerinizi engelleyen İran değildir. İlaca erişiminizi engelleyen İran değildir. Küresel bankacılık ve finans sistemine erişiminizi kısıtlayan İran değildir. Askeri liderlerinizi hedef alan biz değiliz. Aksine, İran'ın en saygın askeri komutanına Bağdat havaalanında suikast düzenleyen ABD'dir. İran'a karşı verimsiz bir strateji izleyen tüm devletlere mesajım tarihten ders almalarıdır. Bu sınırlamaları aşma ve yeni bir döneme girme fırsatına sahibiz. Bu dönem İran'ın güvenlik kaygılarının kabul edilmesi ve ortak sınamalar karşısında işbirliği yapılmasıyla başlayacaktır. Yaptırımlar bir ülkenin ekonomisini felce uğratmak üzere tasarlanmış yıkıcı ve insanlık dışı silahlardır. Temel ilaçlara erişimden mahrumiyet, binlerce masum insanın hayatını tehlikeye atan yaptırımların en acı sonuçlarından biridir. Bu tedbir sadece insan haklarının açık bir ihlali değil, aynı zamanda insanlığa karşı bir suç teşkil etmektedir” dedi.