Irak Eski Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve Eski Başbakanı Nuri El Maliki’nin, Musul’un IŞİD tarafından işgal edilmesine yönelik suçlamalarını değerlendiren Prof.Dr. Celalettin Yavuz, Türkiye’nin eleştiri malzemesi vermesine karşın Maliki’nin kendi hataları bulunduğunu söyledi.
Irak’ta Cumhurbaşkanlığı Yardımcılığı görev süresini geçtiğimiz günlerde tamamlayan Nuri El Maliki, Tahran’da katıldığı konferansta Türkiye’ye yönelttiği ciddi suçlamalar ile dikkat çekti. Maliki, IŞİD’in Musul kentini işgali sırasında Türkiye’nin Başkonsolosu Öztürk Yılmaz’ı suçlamıştı. "IŞİD, İstanbul ve Ankara'da planlanmış bir örgüttür" diyen Maliki, Musul’da yaşananlar için de ‘Ankara komplosu’ iddiasını ortaya atmıştı. Oysa Maliki, kendisi Irak Meclisi’nce hazırlanan rapor ile Musul’un işgalinden dolayı suçlu bulundu.
Türk Dışişleri ise, Maliki’nin suçlamalarına sert tepki gösterdi ve yapılan yazılı açıklamada özetle şöyle denildi:
“Ülkemizi DEAŞ'a destek olmakla itham eden akıl dışı sözlerinin ciddiye alınacak hiçbir yönü bulunmamaktadır. Adı geçenin Musul’un DEAŞ tarafından ele geçirilmesi sırasında Başbakan olduğunu, emrindeki 70.000 kişilik Irak ordusu ve güvenlik güçlerinin, sayısı 1.500 olduğu ifade edilen DEAŞ'a bir gün içinde Musul'u teslim ederek kaçtığını, Musul’un kaybedilmesinin sorumluları arasında en ön sırada bu Zatın gösterildiğini bu vesileyle hatırlamakta fayda vardır.” Maliki’nin Başkonsolos Yılmaz ile ilgili ifadelerinin de şiddetle protesto edildiği vurgulandı.
Irak’ın IŞİD ile ilgili suçlamaları yanı sıra geçtiğimiz günlerde İran Dışişleri Bakanı Cevat Zarif’in Ankara ziyareti ise son dakikada ertelendi.
Türkiye’nin Irak ve İran ile ilişkilerindeki bu son gelişmeleri ise, Amerika’nın Sesi’ne, Başkent Üniversitesi ile Milli Güvenlik Akademisi’nde akademik çalışmalarını yürüten uluslararası ilişkiler alanı uzmanı Yavuz yorumladı.
Irak Eski Başbakanı Maliki’nin, Türkiye’nin yayılmacı politika izlediği iddiasında gerçeklik payı bulunmadığını kaydeden Prof.Dr. Yavuz, Erdoğan’ın ve AKP’nin dış politikadaki yanlışlara imza attığını belirterek, “Türkiye tam aksine yalnızlığa sürüklenmiş durumda” görüşünü aktardı.
Maliki’nin kendi hataları kaynaklı başbakanlıktan ayrılmak zorunda kaldığını kaydeden Yavuz, Irak’ta 2010 yılındaki genel seçimlerde Maliki’nin 89 vekil ile ikinci, Ayad Allavi’nin 91 vekil birinci olduğunu anımsattı. Geçmişte başarılı başbakanlık yapmış Maliki’nin 2010 sonrası Allavi’nin hükümet kurmasını engelleyerek yeniden başbakan olduğunu söyleyen Yavuz, “Maliki ikinci dönem başbakanlığında İran etkisi ile de merkezi hükümeti Şii devleti yapılanmasına dönüştürme girişimi görüldü. Sonrasında Irak’ta IŞİD’e sempatizan tabanı da sağlayacak şekilde Sünni kesim küstürüldü ve Suudi Arabistan etkisindeki aşiretler de tepki oluştu. Ayrıca Saddam Hüseyin dönemindeki küskün askerler de karşısına dikildi” dedi. Bu süreçte Cumhurbaşkanı yardımcılarından Tarık Haşimi’nin de Maliki’nin ‘terörist’ suçlamasıyla Türkiye’ye kaçtığını anımsatan Yavuz, bunun arkasında muhtemeldir ki Haşimi’nin Maliki’ye muhalif güçlerle işbirliğine gitmesinin yattığı ve ‘terörist’ iddiasını gerçekçi görmediğini dile getirdi. Dolayısıyla Maliki’nin bu ikinci başbakanlık döneminde sıkıntıya düştüğünü belirten Yavuz, Maliki’nin ‘kuyruk acısı’ olarak nitelendirilebilecek bir yaklaşım ile bugün açıklamalar yaptığını ifade etti.
Your browser doesn’t support HTML5
Irak Eski Başbakanı Maliki’nin, Türkiye’ye IŞİD üzerinden eleştiri yöneltmesini de değerlendiren Yavuz, bu konuda eleştiri alması açısından Türkiye’nin çok fazla malzeme verdiğini söyledi. Suriye’deki Beşar Esad rejimine bakış farklılığından öte Türkiye’nin politikalarından kaynaklı sıkıntılar olduğunu belirten Yavuz, bilinçli olmasa dahi zımnen de olsa IŞİD’e yardım edilmiş durumu ortaya çıktığını ve Suriye’deki Türkmenlere gitmediği açıkça görülen silahları IŞİD’in ele geçirmiş olduğunu dile getirdi. IŞİD’in de para veya tehdit yoluyla silahları aldığı yönündeki bilgileri hatırlatan Yavuz, ayrıca Türkiye’de AKP’nin Hamas ve Mısır’daki Müslüman Kardeşler’e ılımlı bakışı kaynaklı da şüpheler oluştuğunu belirtti. Yavuz, “Ancak Irak’ta Musul Başkonsolosluğu’nun işgali 49 rehine olayı ile Türkiye de IŞİD’in kimseye dost olmadığı yakından öğrenildi. Ama Maliki’nin kendisi makbul işler yapmış birisi değildir, kendi mutfağını temiz tutmamıştır. Bu nedenle kendisi Türkiye’den önce kendi mutfağına bakmalıdır” diye konuştu.
Türkiye ile İran ilişkilerindeki mevcut durumu da değerlendiren Prof. Dr. Yavuz, ilişkilerde Mayıs 2010’da zirve dönemi yaşandığını ve İran’ın uranyum zenginleştirmesiyle Brezilya ile birlikte ortak anlaşma imzalandığını anımsattı. Bu anlaşmaya Birleşmiş Milletler 5 daimi üyesi tarafından sert tepki gösterildiğini hatırlatan Yavuz, BM’de Türkiye ve Brezilya’nın itirazlarına rağmen İran’a yeni yaptırımlar uygulanması yönünde karar alındığını belirterek, süreci şöyle özetledi:
“Türkiye adeta İran için bütün dünyayı karşısına almıştı o dönem.. Sonrasında tabii BM’nin yaptırım kararına uyulması gerekti. TÜPRAŞ’ın alımlarını azalttığı günler geldi. Ancak Türkiye’nin İran için gösterdiği destekten 13 ay sonra Ağustos 2011’de Murat Karayılan’ın İran’da bir pazar günü teslim alındığını ve serbest bırakıldığını öğreniyoruz. Bu durum, İran’ınTürkiye’ye karşı hasmane, düşmanca tutumu olarak değerlendirildi. Peki 13 ayda nasıl bir noktaya gelindiğine baktığımızda bugünkü Başbakan Ahmet Davutoğlu o zamanki Dışişleri Bakanı idi. Türkiye’nin BM’deki tavrına, dünyaya karşı İran’ı savunmasına rağmen İran ihanet derecesinde muamale ile karşılık verdi.”
O dönemde Türkiye’nin İran ile birlikte enerji ağırlıklı projelerden ABD’nin yaptırımları nedeniyle geri durduğunu belirten Yavuz, şimdi ise Ruhani liderliğinde İran’ın uslübunu düzelttiğini ve ılımlı mesajlarıyla Batı ile anlaşma sağladığını kaydetti. Son olarak İran’ın nükleer çalışmalarını Batı’nın istediği oranda denetime açmayı kabul ettiğini anımsatan Yavuz, İran’ın nefes almasıyla ekonomik rahatlamaya girdiğini ve Türkiye’nin de artık enerji ağırlıklı projeler geliştirmesi gerektiğini ifade etti.
İran’ın Orta Asya ile Türkiye arasındaki tek ülke konumunda ve kara taşımacılığında geçiş noktası olduğunu söyleyen Yavuz, İran ile gerilimler açısından gerekçeyi sadece Esad rejimi kaynaklı görmemek gerektiğini dile getirdi. İran ile diplomasi kopukluluğuna izin vermemek gerektiğini belirten Yavuz, bu açıdan İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif’in ziyaretinin önemli olduğunu söyledi. Ancak Zarif’in erteleme kararı için ‘öküz altında buzağa aranmamalı’ diyen Yavuz, eğer Zarif’in açıkladığı üzere program sıkışıklığı gerekçesi dışında bir başka gerçek varsa bunun elbette gelecekte ortaya çıkacağını sözlerine ekledi.