İsrail’in İstanbul Başkonsolosu Shai Cohen’in açıklamalarıyla birlikte gözler Türkiye’nin iki ülke ilişkilerini normalleştirecek anlaşmayı ne zaman ve nasıl kabul edeceğine çevrildi. Bilkent Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. İlker Aytürk, iki ülke arasında özellikle istihbarat paylaşımına ihtiyaç duyulduğunu ancak Türkiye’nin yakınlaşmayı gerçekten istediğini gözlemlemediğini söyledi.
Geçtiğimiz günlerde İsrail’in İstanbul Başkonsolosu Shai Cohen tarafından iki ülke ilişkilerine dair değerlendirmeler dikkat çekti. Başkonsolos Cohen, Hürriyet Gazetesi’ne yaptığı açıklamada, Suriye’de IŞİD’e karşı ortak mücadele yapılabileceğini ve hatta ortak operasyon olabileceğini dahi gündeme getirmişti. Cohen, özetle, “Bu tehdidi (IŞİD) bertaraf etmek için eninde sonunda istihbarat ve bilgi paylaşımını arttırmaktan ve operasyonel işbirliğinden kaçamayız. Şu an yapılan operasyonlar Suriye’deki bu unsurları temizlemek için başarılı olmazsa ve İsrail’in kırmızı çizgileri aşılırsa, yani Golan Tepeleri’nden, IŞİD’den ya da Hizbullah’tan topraklarımıza yönelik bir tehdit gelirse, karşılık veririz. Kara gücü gerekse bile” dedi.
Türkiye ile İsrail ilişkilerinde kopuş sürecine neden olan 2009’daki Mavi Marmara olayından bugüne her iki taraf da başkentlerinde büyükelçi bulundurmadığı için Başkonsolosluk en üst düzey seviye temsil anlamına geliyor. Bu nedenle de İsrail’in, Türkiye’deki en üst düzey temsilcisi konumundaki isimlerden birisi olan Cohen’in açıklamaları, “Acaba yakınlaşma süreci başlayacak mı?” sorusunu gündeme getirdi.
Türk – İsrail ilişkileri alanında uzman kimliğiyle tanınan ve Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü öğretim üyesi Doç.Dr. İlker Aytürk, yakınlaşma ihtimaline ilişkin Amerika’nın Sesi’nin sorularını yanıtladı. Aytürk, Başkonsolos Cohen’in açıklamaları için “İsrail, Türkiye’de hiç kimse bizi bilgilendirmediği düşüncesiyle bizi bilgilendirmeyi istemiş gibi. İlginç bir veriyle karşı karşıyayız” yorumunda bulundu.
Ortadoğu coğrafyasındaki ve diplomatik ilişkilerdeki yeni şartlardan dolayı Türkiye’nin, İsrail ile yakınlaşmasının ötelendiğini kaydeden Aytürk, mesela enerji alanında bunu gözlemlediklerini ifade etti. Türkiye’nin Rusya ile ilişkileri kötüleştiği için enerji bağımlılığı sorununun gündeme geldiğini anımsatan Aytürk, İran ile de aynı şekilde enerji sorunu olmasından kaynaklı yeni arayışlar ortaya çıktığını dile getirdi. Ancak enerji sorununa elzem konu olarak bakılmadığını düşündüğünü de açıklayan Aytürk, “Suriye ve PKK meselesi elzem nitelikte. Şaşırtıcı olan enerjiyle birlikte bu önemli faktörlerin varlığına rağmen neden bu antlaşma gerçekleşmedi? Neredeyse ayda bir ‘Sona yaklaşıldı, yakında imzalanacak deniliyor’. Ancak olmuyor” diye konuştu.
Türkiye ile İsrail arasında halen antlaşma imzalanmamasında birkaç gerekçe olduğunu belirten Aytürk, “Bunlardan ilki, AKP kendi tabanına bunu anlatmakta çok zorluk çekiyor. 2009’dan beri gittikçe şeytanlaştırılmış bir İsrail var ve bu söyleme yaklaşık 7 yıldır alışılmış durumda. Bu sebeple insanların buna hazırlanması, kafaca alışmaları için antlaşma sürecinin zamana yayılması söz konusu” vurgusunu yaptı. Bunun yanı sıra Türkiye’nin İsrail ile yakınlaşmasıyla sadece ikili ilişkiler açısından bir sonuç doğmayacağını da işaret eden Aytürk, “Türkiye ile İsrail’in yakınlaşması demek sadece sadece Ortadoğu Bölgesi değil Kafkaslar, Rusya, İran gibi bütün aktörlerle ilişkilerini tekrar gözden geçirmesi demek. İsrail ile gerçekleşecek yakınlaşma pek çok şeyi de tetikleyecektir. Büyük bir re-kalibrasyon yapılması başlangıcı olur. Türkiye henüz buna karar verdi mi emin değiliz” dedi.
“Cılız bir anlaşma ortaya çıkabilir”
Mevcut tablodaki süreç sonunda karşılıklı başkentlere büyükelçi gönderilmesi gibi bir başlangıç adımı olabileceğini de sorduğumuz Aytürk, “Büyükelçi değişimiyle çok cılız bir tazminat antlaşması da ortaya çıkabilir. Ama belli ki İsrail’in beklentisi çok daha fazla. Suriye konusunda ciddi bir şeyler yapmak istiyorlar. Ama (süreç) uzaması itibariyle sonucuna dair şüpheci yaklaşıyorum” diye konuştu.
Gelecek hafta yapılacak AKP 2. Olağanüstü Kongresi’ne davet edilmeyecek üç-beş ülke arasında İsrail’in de bulunduğunu anımsatan Aytürk, AKP tarafınca bunun hemen açıklandığını hatırlattı. Aytürk, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da, Başbakan Davutoğlu’nun da böyle bir antlaşmayı çok istemedikleri kanaatindeyim. Geçtiğimiz yıllarda pek çok defa ikili ilişkilerdeki bu problemi gidermeye yönelik çok fırsat vardı, hiçbiri kullanılmadı, Şartlar bu kadar zorlamasa bu olmazdı. Tayyip Bey’in cebindeki son kart diye düşünüyorum. Eğer biraz mecbur kalırsa bu yakınlaşmaya izin verecektir diye düşünüyorum. O yüzden antlaşmadan şüpheliyim. AKP’nin bir parti olarak ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da fiilen ülkedeki tek lider olarak İsrail ile yakınlaşma görüntüsü vermek isteyeceklerini düşünmüyorum” dedi.
Sözlerini “Hiç kimse aslında ilişkilerde 1990’lı yıllardaki seviyesine dönülmesini de beklemiyor, ummuyor. İsrailliler de bunu beklemiyor” diye devam ettiren Aytürk, belki istihbarat paylaşımı noktasında anlaşmaya varılabileceğini söyledi. Karşılıklı olarak buna çok ihtiyaçları olduğunu kaydeden Aytürk, ancak Cohen’in gündeme taşıdığı üzere bir ortak askeri operasyon gibi bir ihtimali çok zor gördüğünü vurgulayarak, şunları ifade etti:
“İsrail, İran üzerinden gelecek istihbaratı almak istiyor. Türkiye ise Rusya olabilir, ABD olabilir, Kürtler olabilir, Suriye içerisinden olabilir, özellikle insan kaynaklı istihbarata çok muhtaç. Ama ortak operasyon söz konusu olduğunda gazetelerdeki başlıkları görebiliyorum. ‘Türkiye ile İsrail IŞİD hedeflerine ortak bombardıman yaptı’ gibi bir başlık AKP tabanında bunun nasıl karşılanacağını düşünün. Başkonsolosun o dedikleri bana çok iyimser geliyor. Büyükelçi gönderilmesi yapılabilecek en kolay adım. İki ülke hasım konumunda neredeyse düşmanlığı sonlandırmanın işareti olur. Büyük bir işbirliği başlangıcı olur mu, bilmiyorum.”
Mevcut bölgesel tabloyu değerlendirdiğinde ise Türkiye’nin Ortadoğu politikası dahil büyük bir politika değişikliğine gitmesi gerektiğini belirten Aytürk, “Umut verici makro bakışım yok. Tam tersine Türkiye, 2008’e değin biriktirdiği umutlu bakışını, bölgeye güven verici duruşunu tamamen harcamış durumda. İlişkilerimizi öncelikle normalleştirmekle başlamamız gerekiyor. Ama bu aktörlerle de bu mümkün mü? Zor. Kurumsal işlemiyor ilişkiler, günlük ilişkileri yürüten Dışişleri değil. Çok yukarıdan müdahaleler gerçekleşiyor. O yüzden ben iyi görmüyorum. Şu anki durumun devam edeceği hissi içerisindeyim” yorumunu paylaştı.