İspanya’da Tarihi Kriz: Şimdi Ne Olacak ?

İspanya ve Katalan halkı Pazar gününe, deyim yerindeyse büyük bir baş ağrısıyla uyandı. Ülke, tarihinin en büyük krizlerinden birinden geçiyor. Hem İspanyollar hem de Katalanlar Cuma ve Cumaretsi günü yaşananlar karşısında şaşkın. Katalan halkı içinde de derin bir ayrılık yaşanıyor, bağımsızlık mı, yoksa birlikte yaşamak mı? Madrid hükümeti bağımsızlık ilan edilmesini istemiyordu, Katalan hükümeti ise erken seçime gidilmesine karşıydı. Sonunda ikisi de yaşandı. Peki şimdi ne olacak ?

Cuma gününden bu yana taraflar arasında, adeta uzaktan yaşanan bir düello ile, taktiğe karşı taktik sahnelendi. İspanyol Senatosu Cuma günü yaptığı toplantıda, Anayassa’nın 155’inci maddesini uygulamaya koyarak, Katalonya Hükümeti’ni azletti, parlamentoyu dağıttı ve Başkan Carles Puigdemont’u görevden aldı.

Bu adıma karşılık hemen toplanan Katalan parlamentosu saatler 15.30’u gösterdiğinde bağımsızlık ilan etti.

Madrid Hükümeti akşam saat 20.30’da bu ilanı reddeti ve Puigdemont’un yerine Başbakan Yardımcısı Soraya Saenz de Santamaria atandı. Bölge hazinesinin İspanya hükümeti mensubu bakanlar tarafından yönetilmesi, 21 Aralık’ta bölgesel seçimlerin yapılması kararlaştırıldı. Puigdemont hariç tüm yöneticilere verilen polis korumaları çekildi, Katalonya’daki polis şefleri değiştirildi. Referandum’dan bu yana Madrid hükümeti tarafından Barselona’ya aktarılan 6 bin polis, krizin tırmanması ihtimaline karşın Barselona’da emir bekliyor.

Görevden alınan ve hakkında İspanya Genel Savcılığı tarafından ‘isyana teşvik’ iddiasıyla soruştuma açılan ve görevden alınan Puigdemont, Cumartesi günü merkez hükümetin bu kararına ‘demokratik direniş’ gösterilmesi çağrısı yaptı. Ama demokratik direnişin nasıl yapılacağı konusuna bir açıklama da yapılmadı.

Bu arada Madrid sokaklarında İspanya’nın birliğini savunan göstericiler eylem düzenlediler. Ellerinde ‘Puigdemont cezaevine’ pankartları vardı. Pazar günü aynı eylem Barselona’da da yapıldı. Yetkililer İspanya’nın birliği için yapılan gösteriye 300 bin kişinin katıldığını belirtti.

Kriz, Soraya Saenz de Santamaria’ya ihale edildi

Katalan krizinde, Rajoy Hükümeti’nin iki numaralı ismi, görevden alınan Puigdemont’ın yerine atanan 46 yaşındaki Soraya Saenz de Santamaria ismi ön plana çıktı. Günlerdir süren krizde hükümeti Santamaria savundu, Senato’da 155’inci madde ile Katalan Hükümeti’ni deviren görüşmelerde de hükümet adına O vardı. El Pais gazetesi, Santamaria’yı ‘İspanya’nın en güçlü kadını ve Avrupa’nın ise en güçlü kadınlarından birisi’ olarak tanımladı. Valladolid’de sağ görüşlü bir ailenin kızı olarak dünyaya gelen Santamaria, hukuk eğitimini tamamladıktan sonra 2000 yılında hukuk danışmanı olarak, Aznar hükümetinin iki numaralı ismi Mariano Rajoy’un ekibine katıldı. Hükümet içinde 15 yıl gibi kısa bir sürede basamakları hızla tırmanan kadın politikacı, 2011 yılında hükümet sözcüsü oldu, 40 yaşına geldiğinde Başbakan Yardımcılığı’na yükseldi. Şimdi ise ülkenin geleceğini belirleyecek krizi yönetecek en yetkili isim oldu.

Peki bundan sonra ne olacak ? Katalonya bölgesindeki azil kararlarının ardından İspanya, Katalonya’nın dünyadaki temsilciliklerinin de kapatılması için harekete geçecek. Paris, Londra, Berlin ve New York temsilcilikleri kapatılacak.

Puigdemont’un tutuklanıp tutuklanmayacağı konusunda soru işaretleri var. Santamaria’nın başkanlığında Katalonya nasıl seçimlere hazırlanacak, şiddet ve çatışma tehlikesi var mı ? Bütün bu soruların yanıtları önümüzdeki günlerde atılcak karşılıklı adımlarla ortaya çıkacak.

Katalan halkının yüzde 76’sı : ‘Hem İspanyolum hem Katalan’

AB uzmanları krizden çıkış için Rajoy’un 21 Aralık’ta seçim çağrısı yapmasını ‘akıllıca bir yöntem’ olarak değerlendiriyor.Seçimlerde Merkez Parti (Ciudadnos), Sosyalist Parti ve Rajoy’un Halk Partisi de seçimlere katılacak. Ekim 2015’te yapılan seçimlerde ayrılıkçılar yüzde 47.8 oranında oy alarak, karşısındaki partilerin yüzde 51 oy almasına rağmen parlamentoda bulunan 135 sandalyenin 72’sini alarak çoğunluğunu elde etmişti.

Ancak Katalan halkının hala ayrılmak isteyip istemediği konusunda net bir veri yok. Bağımsızlık referandumunun da, parlamentoda alınan bağımsızlık kararının da düşük bir orandaki katılımla alınması Katalan halkının tereddütünü artırıyor. Ve bu krizin bu kadar uzatılmasına öfkeli olarak, iki hükümetin attığı adımları bir pinpon maçı izler gibi izliyor.

Seçim tarihi beklenirken, Cumartesi sabahı vesayet altındaki bir bölgeye uyanan Katalon halkı, 1 Ekim’de tek taraflı yapılan bağımsızlık referandumundan yaklaşık bir ay sonra, kafasında pekçok soru işaretine yanıt arıyor. Krizin ve bağımsızlık ilanının faturası oldukça ağır. Avrupa’nın karşı çıkması, AB’den, Schengen sınırlarından, ortak para ve ortak pazardan çıkacaklarının sinyalini vermesi, NATO üyeliğinin geçersizliği, kimsenin bağımsızlık ilanını tanımadığı uluslararası toplumdan izole edilmesi, tüm ülkelerin ağız birliğiyle Rajoy Hükümeti’ni desteklemesi, üstelik iyi giden ekonominin zarar görmesi Katalonya halkını kararsızlığa itiyor.

Üstelik kültürel ve duygusal bağlılık da, bağımsızlık kararını azımsanamayacak ölçüde etkileyecek. El Pais gazetesi tarafından yapılan bir ankette Katalan halkının kendisini aynı zamanda İspanyol hissettiğini ortaya koydu. Ankete göre Katalonya halkının yalnızca yüzde 19’u kendisini ‘sadece Katalan’, yüzde 3’ü ise ‘sadece İspanyol’ hissediyor. Geri kalan büyük çoğunluk ise, yüzde 76, her iki kimliği de ait hissettiğini dile getiriyor.

Çatışma riski ve seçim kartı

Rajoy parlamentoyu feshedip erken yerel seçim kararı alarak, hem otoriter olma eleştirilerinden kaçtı, hem de zor bir müdahale işinden uzak durmayı başardı. Eğer müdahale kararı alsaydı, Katalan partileri fiziki olarak kurumların korunması çağrısı yapar, bu da halkla polis çatışması anlamına gelebilirdi. Katalonya’da görev yapan polislerin ne kadarının bu talimata uyacağı ise ayrı bir soru işareti.

Avrupa ‘İspanya’nı iç sorunudur’ deyip karışmasa da bu sorun aynı zamanda AB’nin de sorunu.AB’de kafa karışıklığı yaşanmadan, tek bir görüş arkasında Rajoy hükümetine destek verildi.

Brexit ile AB’den ayrılmak isteyen İngilizler bu süreci beklendiğinden daha zor geçiriyor. AB’den çıkmak beklendiği kadar kolay olmuyor. Ama diplomatlar ‘Katalonya için bu sürecin İngiltere’den en az 10 kat daha zor olacağını’ dile getiriyor. Avrupa Konseyi eski Hukuk Servisi şefi Jean-Claude Piris, Le Figaro gazetesine, ‘Burada sorun bağımsızlık ilanı değil, diğerleri tarafından tanınmak. Rajoy’un oynayacağı en iyi kart, Barselona hükümetini bu tanınma komedisinde aptal durumuna düşmesine izin vermektir’ diyor.

Şimdilik Katalon yönetimi bağımsız bir devletin gerektirdiği hiçbir tanımlama yapmadı. Ne bir nüfus, ne belirlenen sınırlar, ne yürürlükte olan bir hükümet ilanı, ne de diğer ülkelerle ilişki. Bütün bunları tamamlayıp AB’ye üye olmaya kalksa bile tüm üye devletlerin onayı gerekiyor. Madrid yönetiminin veto hakkını kullanacağını ise tahmin etmeye dahi gerek yok. Avrupa, Balkanlarda yaşananların kendi sınırları içinde de yaşanmasından korkuyor. Zira Korsika Parlamento Başkanı Jean-Guy Talamoni, ‘Katalonya’nın bağımsızlığını tanıdıklarını ve 10 yıl sonra Korsika’nın da bu konuyu tartışmaya açabileceğini’ söylemesi bu korkuları doğruluyor. İşte bu nedenle bütün Avrupa’nın gözü 21 Aralık tarihine kadar İspanya’nın üzerinde olacak.