2010 yılından bu yana kriz yaşayan Türkiye ve İsrail’in son dönemde ilişkilerini yeniden normalleştirme yönünde adımlar atmasını değerlendiren Atılım Üniversitesi profesörlerinden Hasan Ünal, Ankara’nın Gazze koşulunu İsrail’in yerine getirmesini beklemediğini açıkladı.
Mavi Marmara baskınıyla birlikte iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin bozulmasının ardından Türkiye, ilişkilerin yeniden normalleşmesi için üç şart belirlemiş; bunlardan İsrail’in özür dilemesiyle Mavi Marmara’da ölen 9 Türk yolcuya tazminat ödenmesi koşulları yerine getirilse de, sonuncu koşul olan Gazze’ye abluka kalkmamıştı. Amerika’nın Sesi’ne konuşan Prof. Dr. Hasan Ünal, Gazze ablukasının kaldırılmasını “İsrail’in yerine getirmeyeceği bir şart” olarak niteledi.
Ayrıca Prof. Ünal’a göre, Türk dış politikası “sürdürülemez” halde.
Türkiye ile İsrail ilişkilerinde mutabakat sağlandığı yönündeki bilgiler taraflarca teyit edildi. Bu arada Hamas’ın yöneticisi Salih El Aruri’nin Türkiye’yi terk ettiği bilgisi basına yansıdı. İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, bizzat Hamas ile ilgili şartlarına Türkiye’nin olumlu yanıt verdiğini açıkladı.
Atılım Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Prof.Dr. Hasan Ünal, Türkiye’nin Rusya ve Irak ile kriz, İran’la da mesafeli bir dönem yaşadığı bugünlerde İsrail’le yakınlaşma olasılıklarını değerlendirdi.
Türk dış politikasında kritik yıllardan geçildiğini ve ‘sıfır sorun’ denilerek başlanan süreçte herkes ile sorun noktasına gelindiğini kaydeden Ünal, İsrail’le sıkıntılı sürecin yaşanmasını Türkiye’nin son dönemdeki ideolojik bakış açısına bağlıyor:
“İsrail ile ideolojik gerekçelerle bir kavgaya tutuşuldu. 2007 yılında başlayan söz düellosu 2008, 2009 ve 2010’da tırmandı, Mavi Marmara olayı zirveye ulaştı. Oysa 2007 Aralık ayında o zamanki Türkiye Cumhuriyet Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Ehud Olmert ile Suriye Lideri Beşar Esat arasında arabuluculuk yapma konumuna kadar gelmişti. Önce İsrail ile kırılma yaşandı. Erdoğan’ın “One Minute” çıkışıyla başladı ancak bunun perde arkasına baktığımızda Aralık 2007’nin Ehud Olmert’in Türkiye ziyaretinden hemen sonraki günlerde İsrail’in başlattığı Dökme Kurşun Operasyonu hakkında bilgi vermemesi oldu. Ama bu sadece bilgi vermeme gerekçesiyle izah edilemeyecek şekilde basit olmamalı. Niye sadece Gazze’de operasyon yapılacağını söylemediniz diye bir hükümet başkanı, öbür hükümet başkanına dostuna muhatabına içerlemiş ise Dışişleri’nin uygun kanallarıyla bir daha böylesi sürpriz ile karşılaşmak istemediğini anlatır. Buradaki mesele ise, gayet ideolojik bir tavrın başlangıcıydı. Önceki yıllarda AKP yine iktidarda iken İsrail’in Yaser Afarat’ın ofisini kuşatma altında tutmasına ve ölümünde Fransa’da yapılan otopside zehirlendiği ortaya çıktı. Ancak o zaman ben Hükümet’in bu meseleye ciddi tepki gösterdiğini hatırlamıyorum. Hamas’a dokunulduğunda Türkiye’deki Hükümet’in sinir uçları harekete geçiyor. Hamas’a dokunulduğunda kendilerine saldırılmış gibi tepki gösteriyorlar. Söz düellosu ile başlayan süreç Mavi Marmara ile zirveye ulaşınca İsrail ile ilişkiler çok kötü bir döneme girdi.”
Your browser doesn’t support HTML5
‘Geçmişte de taraf olmamak esas idi’
Türkiye ile İsrail arasında geçmiş yıllarda da inişli-çıkışlı yıllar yaşandığını belirten Prof. Dr. Ünal, Türkiye’nin geçmişte Ortadoğu’da izlediği politikayı şöyle ifade etti:
“İsrail, çok sert tavırlar takınabilen, Filistinliler’e çok acımasız davranabilen ve bu yüzden uluslararası pek çok tepkiyi hak eden bir ülke ama aynı zamanda bu tepkilere de alışık bir ülke. Türkiye, 1964 yılında yaptığı dış politika değerlendirmesiyle Arap ülkelerinin iç işlerine karışmayacak, Arap ülkeleri arasında kendi kavgalarında taraf olmayacak ve Arap ülkeleri ile İsrail arasındaki mücadelede ise İsrail’i destekliyor görüntüsü vermeyecek, İsrail’in yaptıklarını, sertliğini eleştirecek ama aynı zamanda İsrail’i kendisine düşman haline de çevirmeyecekti. Türkiye bunu gayet başarıyla da uygulamıştı. Mevcut hükümet, ‘Biz ilk kez İsrail’e kafa tuttuk’ diyorsa bütünüyle yanlıştır. Türkiye 1967 savaşından itibaren 1967’de İsrail’in işgal ettiği topraklardan çekilmek zorunda olduğunu söyleyen, 1973 Savaşı’nda eleştiren, Arap ülkeleriyle birlikte Birleşmiş Milletler’de lobi yapan bir ülke idi. 1973 Savaşı’nda Mısır’ın 4. Ordusu Sina Yarımadası’nda İsrail ablukasına alındığında ve imha edilme tehlikesiyle karşı karşıya geldiğinde, Türkiye o zaman NATO üyesi olmasına rağmen Sovyetler Birliği’nin uçaklarına hava sahasını açarak, cepheye silahlar gönderilmesine ve Mısır’a yardımcı oldu. İsrail’in Filistinlilere yönelik aşırılıklarına karşı koyan, eleştiren ama aynı zamanda İsrail’i kendine düşman etmeyen gayet nüanslara dayalı bir politikası vardı.”
Hükümetin ise İsrail’e yönelik politikada kırılma yarattığını ve Türkiye’nin tepkilerini ideolojik cümlelerle ifade ettiğini söyleyen Ünal, Türkiye’nin verdiği tepkilerin neredeyse İsrail’in Ortadoğu’daki varlığını sorgulayan bir çizgi yansıttığını anlattı.
İsrail ile yaşanan gerginlik döneminde Akdeniz havzasında Kıbrıs’taki gelişmeyi de anımsatan Ünal, “İsrail, Kıbrıs Rumları ile işbirliği yaptı ve Amerikan şirketince gaz aramalarına yardımcı oldu. Türkiye, İsrail nedeniyle deniz ve hava kuvvetlerimizle o arama çalışmalarını sonlandıramadı” görüşünü aktardı.
‘İsrail ile normalleşme doğrudur’
Türkiye’nin, İsrail ile gerginlik sürecinde ideolojik gerekçeler ile hareket etme eğilimi gösterdiğine dikkat çeken Ünal, Suriye ve Mısır ile de ardından İran, Irak ve Rusya ile de bozuşma yaşandığını vurguladı. Ünal, “İsrail ile bir normalleşme sürecine gidiliyorsa doğru yapılmaktadır. Dış politika, dost kazanma sanatıdır; herkesi kendine düşman etme alanı katiyen değildir. Aynı anda bütün devletler ile kavga edemezsiniz. Bir devlet ile hayati sebeplerden ötürü karşı karşıya gelmişseniz, çekişme içerisindeyseniz sevseniz de sevmeseniz de diğer devletleri yanınızda tutmanız gerekir. Siyasi tarih ve diplomasi bunu öğretir bizlere” dedi.
Türkiye mevcut hükümet döneminde Mahmut Abbas’a yakınlık gösterse dahi, gönlü ve bakış açısıyla Hamas ile birlikte olduğu mesajı verdiğini kaydeden Ünal, Türkiye’nin taraf olmama siyasetini sürdürmesi gerektiğini vurguladı; Katar hariç Hamascı çizgiye Arap dünyasından da destek olmadığını söyledi.
Gazze ablukası şartı ne olacak?
İsrail’in özür ve tazminat şartlarında sıkıntı yaratmayacağı mesajları verdiğini, karşılığında ise Hamas’a yönelik tedbirleri beklediğini gözlemlediklerini ve bunun basından takip edilebildiğini vurgulayan Ünal, ancak Türkiye’nin üçüncü şartı Gazze ablukasını kaldırma çağrısında İsrail’den olumlu yanıt alamayacağını anlattı. Ünal, Gazze ablukası meselesinde şu görüşleri dile getirdi:
“İsrail, kendi açısından Hamas’ı terör örgütü olarak görüyor. Hamas, Gazze şeridine sıkışmış durumda ve deniz ablukası altında yaşıyor. İsrail diyor ki burada abluka yok. İsrail limanlarına Gazze’ye gönderilmek üzere insani malzeme vesaire ne varsa biz zaten geçişine izin veriyoruz. Buna karşılık Hamas diyor ki ‘Ama (İsrail) çimentoya izin vermiyor, savaş malzemesi kabul ediyor.’ Bu ciddi güç mücadelesi orada. Bugünden yarına çözümü beklenmeyen konu. Siz böylesi bir konuda kesin taraf olduğunuzda ‘Abluka kalkacak’ dediğiniz zaman bunu kaldıramazsanız. Ama normalde İsrail ile ilişkiler iyi gitse Hamas’a değil Gazze’de yaşayan Filistin halkına yardımcı olmak için hem insani hem de İslami gerekçelerle bir hükümet olarak, bunu İsrail’i yanınıza alarak yapmaya çalışırsınız. Ama Hamas’ı palazlandırarak İsrail’e karşı savaşmak için uğraşıyorsanız, tabiri caizse İsrail bu gibi konularda kaşarlanmış bir devlet. Kendisine nereden ne tehdit gelebileceğini ciddi değerlendiren bir devlet. Ancak İsrail’e karşı askeri güç kullanacaksanız. Bu Türkiye açısından anlamlı ve hiçbir şekilde Türkiye’nin çıkarlarıyla uyumlu hale getirilebilir bir seçenek olmadığına göre; diğer seçenek üzerinden gidilmeli.”
Coğrafyada her gün sürpriz gelişmeler yaşanabildiğini ve bu nedenle geleceğe dönük öngörülerden kaçındığını da kaydeden Ünal, sadece Türkiye açısından beklentiler ifade edebileceğini belirtti. Ünal, “İsrail ile bu üçüncü şartı kenara bırakarak ilişkiler düzeltilmeli. Suriye’de Esad’ı devirme saplantısından kurtulmamız lazım. Rusya kabaca kendi açısından özür konusunda haklı tazminat da verilmeli ilişkileri derhal iyileştirmek lazım. Batı ile de Suriye saplantısından dışarı çıkarak rasyonelleşme gerekiyor. Bugünkü Türk dış politikası sürdürülemez hale geldi” diyerek sözlerini tamamladı.