İstanbul Sözleşmesi İçin Danıştay Kararı Bekleniyor

Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesine ilişkin Cumhurbaşkanlığı Kararı’nın iptaliyle ilgili davada, Danıştay 10. Dairesi’nin 20 Temmuz’daki adli tatil öncesinde kararını açıklayacağı belirtildi.

Cumhurbaşkanı ve AKP Lideri Recep Tayyip Erdoğan’ın, 20 Mart 2021’de imzaladığı kararname ile Türkiye’yi İstanbul Sözleşmesi’nden çekme kararı alması, Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle dava konusu.

Your browser doesn’t support HTML5

İstanbul Sözleşmesi İçin Danıştay Kararı Bekleniyor

Davacılar, Avrupa Konseyi bünyesinde hazırlanmasına Türkiye’nin öncülük ettiği ve TBMM’de 24 Kasım 2011’de siyasi partilerce oybirliğiyle kabul edilmesi nedeniyle stanbul Sözleşmesi’nden Erdoğan’ın tek kişilik kararıyla çekilme olamayacağı görüşünde.

İlgili Haberler Kadın Örgütlerinden ‘Haksız Tahrik’ Tepkisi

Erdoğan’ın imza attığı 3718 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı, “idari karar” olduğu için yetkili yüksek yargı organı olarak Danıştay’da iptalin talebi isteniyor. Danıştay 10. Dairesi, kadın hak örgütleri, siyasi partiler, barolar ve hukukçular tarafından yapılan dava başvuruları ile Cumhurbaşkanlığı Kararı’nın iptali davasında bugün dördüncü duruşmayı gerçekleştirdi.

“İstanbul Sözleşmesi Yaşatacağız” sloganıyla yürütülen davada, 28 Nisan, 7 Haziran ve 14 Haziran’da yapılan duruşmalarda olduğu gibi bugünkü duruşmada da Danıştay Savcısı Aytaç Kurt da “Cumhurbaşkanlığı kararı iptal edilmeli” görüşünü yineledi. Savcı Kurt’un yanısıra Danıştay bünyesindeki savcılar Nazlı Yanıkdemir ve Elmas Mucukgil de Cumhurbaşkanı Erdoğan imzalı kararın iptal edilmesi gerektiği yönünde görüş vermişti.

Duruşma sonunda, Danıştay 10. Dairesi Heyeti Başkanı Yılmaz Akçil, İstanbul Sözleşmesi’ne ilişkin dava sonucunu adli tatil öncesinde yazılı karar olarak ilan edeceklerini bildirdi. Dolayısıyla Danıştay 10. Dairesi Heyeti’nin, kararını adli tatil başlangıcı olan 20 Temmuz öncesinde açıklaması bekleniyor.

İlgili Haberler Kadınlar ‘‘Tahrik İndirimi’’ne Karşı Sokağa Çıkıyor


Bugünkü duruşma sırasında, Danıştay kampüsü alanında davacılar ve kadın hak örgütlerinin basın açıklaması engellenmeye çalışıldı; salon içerisinde güvenlik görevlilerince kadınlara müdahale girişimi yaşandı.

Oysa Danıştay 10. Dairesi’nin beş kişilik heyeti, davacı ve katılımcı sayısını dikkate alarak duruşma yerini Danıştay kampüsündeki konferans salonu olarak belirleyerek süreci farklı yürüttü.

Heyet, Türkiye’deki yargılamalarda fotoğraf ve görüntü çekimi yasağı olmasına rağmen İstanbul Sözleşmesi’yle ilgili davada, davacılar ve basın mensuplarınca cep telefonlarıyla çekim yapılmasına ilk duruşmadan itibaren müdahale etmedi.

Heyet, sadece kendilerini çekmeme şartıyla salon içerisinde savunmalar sırasında kayıt alınmasına izin verdi. İlk üç duruşmada Danıştay kampüsü içerisinde otopark alanında, sabah duruşma başlangıcı ve akşam duruşma bitiminde basın açıklamaları yapılmasına izin verildi.

İlgili Haberler "Sözleşme Cumhurbaşkanı Kararıyla Feshedilemez"


Bugünkü dördüncü duruşmada ise, Danıştay’ın tutumunda değişiklik olduğu gözlendi. Sabah davacılar ve kadın hak örgütlerince, Danıştay kampüsü içerisinde basın açıklamasına izin verilmedi. Polis, basın mensuplarına da örgütler yanına geçiş izni vermedi. Bu durum kısa süreli gerilime yol açarken, Danıştay’ın dışında açıklamalar yapılabildi.

Duruşma sırasında da heyet görüntü alınmaması talebinde bulundu. Güvenlik görevlileri, kadınların Pınar Gültekin gibi cinayet kurbanı kadınların fotoğraflarını ve dövizler açmasını engellemeye çalıştı.

Danıştay’a “Kadınları değil katilleri durdurun” mesajı

Basın açıklamasında, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Sekreteri Fidan Ataselim, “Her duruşma öncesi Danıştay bahçesinde açıklama yaparak duruşmaya giriyorduk. Bu kez hiçbir hukuki neden gösterilmeden bizi kapının dışında bıraktılar. Kadınları değil katilleri durdurun” tepkisini gösterdi.


Bugünkü duruşmada, Türk Tabipleri Birliği (TTB), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), Ankara Diş Hekimleri Odası ile Antalya, Samsun, Kocaeli baroları gibi barolarca yapılan başvurular görüşüldü. Duruşmayı HDP Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu ve CHP Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka da takip etti.

Duruşma sırasında Bodrum’dan davaya katılım gösteren örgütler, Muğla 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Pınar Gültekin’i öldüren “haksız tahrik indirimi” uygulamasıyla hapis cezasında indirim yapmasına da tepki gösterdi.


“Cumhurbaşkanı uluslararası sözleşme fesih edebilir”

Duruşmada, Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığı Hukuk ve Mevzuat Genel Müdürlüğü Milletlerarası Anlaşmalar Daire Başkanı Emre Topal ise, önceki duruşmalarda olduğu üzere Erdoğan’ın tek imzalı kararıyla TBMM’nin imza atmış olduğu uluslararası sözleşmelerden çekilebileceğini savundu.

Topal, “İstanbul Sözleşmesi’nin sona erdirilmesi kadına yönelik şiddete karşı yürütülen mücadelede bir sorun oluşturmuyor. Dava dilekçelerine baktığımızda temel iki konu üzerinde duruluyor. Temel hak ve özgürlükleri konu olan sözleşmelerden Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’yle çıkılamayacağı söyleniyor. Kararın usul ve esas ilkesine uymadığı da iddia ediliyor. Bu iddiayı da kabul etmiyoruz. Karanın hukuka uygun olduğunu düşünüyoruz. Milletlerarası sözleşmelerden çıkmanın birçok çeşidi vardır. Fesih de bunlardan biridir. Milletlerarası anlaşmalar dış hukuka girer. Parlamentonun kararıyla gelen bir sözleşmenin Cumhurbaşkanlığı Kararı ile feshedilebileceğini savunuyoruz. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmak 6284 sayılı kanunun geçerliliğini hiçbir şekilde etkilememektedir. Kadınlara yönelik şiddetle mücadele durmaksızın devam etmektedir. Karşı tarafın savunmalarında ‘İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması diğer uluslararası sözleşmelerden çıkışın da önünü açılacak’ deniliyor. Bu düşünce gerçeği yansıtmıyor. Daha önce de belirttiğimiz gibi böyle bir gündem yok. Bu iddiayı söyleyenler kendi itibarını zedeler” dedi.