"İstanbul Sözleşmesi Kararı Gözden Geçirilmeli"

(ARŞİV)

Birleşmiş Milletler (BM) Özel Raportörü Reem Alsalem, Türkiye'nin kadınları ve kız çocuklarını korumada dönüm noktasında olduğunu belirterek, “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilme kararını tekrar gözden geçirmeye ve diğer uluslararası insan hakları yükümlülüklerini desteklemeyi sürdürmeye çağırıyorum” dedi.

Your browser doesn’t support HTML5

"İstanbul Sözleşmesi Kararı Gözden Geçirilmeli"

BM Kadınlara ve Kız Çocuklarına Yönelik Şiddet, Sebepleri ve Sonuçları Özel Raportörü Alsalem, BM İnsan Hakları Konseyi’ne 2023 yılı Haziran ayında sunacağı raporlama faaliyeti kapsamında bugün Türkiye’deki temaslarına ilişkin basın toplantısı düzenledi. BM İnsan Hakları Uzmanı Orlagh McCann’ın eşlik ettiği Özel Raportör Reem Alsalem, Türkiye ziyaretinde kendisine devlet bünyesinde sığınma evi ziyareti olanağı sunulmadığını, bugün için davet geldiğini ancak bunun geç olduğunu belirterek, Sağlık Bakanlığı’yla da görüşme gerçekleştiremediğini açıkladı.

İlgili Haberler "İstanbul Sözleşmesi’nden Çıkılması Yasal"

Son olarak Danıştay 10. İdari Dairesi’nin oy çokluğuyla aldığı kararda Cumhurbaşkanlığı Kararı’yla İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılabileceğine hükmetmesinden dolayı hayal kırıklığı yaşadığını kaydeden Alsalem, Türkiye’deki yurttaşlarca İstanbul Sözleşmesi’ne güçlü bir destek verildiğini ancak Sözleşme’nin Türk halkına yeterince açıklanmaması nedeniyle küçük bir azınlık tarafından kapsamı ve içeriğiyle ilgili çarpıtmalarda bulunulduğunu söyledi.

Alsalem, “Türkiye’de görüştüğüm hemen hemen tüm paydaşlar, kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddetle mücadelede İstanbul Sözleşmesi'nin yaratmış olduğu etkiyi ve Sözleşme'nin Türkiye’nin kimliği, emelleri, bölgede ve bu bölgenin ötesinde oynaması arzu edilen rol ve konum ile aslen ne kadar bağlantılı olduğunu tartışmasız bir biçimde kabul ettiler. Bu nedenle, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni İstanbul Sözleşmesi'nden geri çekilme kararını tekrar gözden geçirmeye ve sözleşme kapsamındaki diğer 37 ülke arasına yeniden katılmaya çağırıyorum” diye konuştu.

Alsalem, “Türkiye pek çok açıdan tarihinin önemli bir noktasında yer almaktadır. Kadınların ve kız çocuklarının haklarına ilişkin elde edilen kazanımları bilinçli bir şekilde ve isteyerek korumayı seçebilir ya da bu önemli ilerlemeyi geriye götürme ve kadınlarını ve kız çocuklarını geride bırakma riskini alabilir” tespitini paylaştı.

Aile odaklı koruma ve cezasızlık eleştirilerinde bulundu

Alsalem, Türkiye’nin 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun, KADES adlı acil destek cep telefonu uygulaması ve ulusal planlamalara sahip olmasıyla kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddeti önleme amaçlı yasal bir çerçeveye sahip olduğunu kaydetti ancak İstanbul Sözleşmesi’nin olumlu etkisine ihtiyacı işaret etti.

Türk hükümeti tarafından “toplumdaki temel birim olan aileyi koruma” amacı ve vurgusunu anladığını ancak bunun aile içindeki bireyleri, kadını ve çocukları korumaya yeterli olmadığını söyleyen Alsalem, Türk hükümetine bu görüşünü ilettiğini açıklayarak, “Kadınların sadece anne, kardeş, birinin kızı olarak değerlendirilmesi değil onların bireysel ihtiyaçlarının değerlendirilmesi, her türlü şiddetten ayrı tutulması ve ihtiyaçlarının gözetilmesi gerekmektedir” değerlendirmesi yaptı.

İlgili Haberler Danıştay Kararı Sonrası Kadınlar İstanbul’da Sokağa Çıktı

Alsalem, “Türkiye şiddeti önlemek ve müdahale etmek için önemli yasal ve politika reformlarını gerçekleştirdi, ama bu reformlar Türk topraklarında yaşayan kadınları ve kız çocuklarını korumak için gerekli olan tam kapasite, potansiyel ve sorumluluklar bakımından yetersiz kalmaktadır ve durumun ciddiyetine karşılık gelmemektedir” diye ekledi.

Türkiye’de barolarca şiddet mağduru kadınlara, ihtiyaç duyanlara hukuki destek verilmesini olumlu bulduğunu kaydeden Alsalem, “Kadınları ve kız çocukları eşitlik ve şiddetten uzak olma hakkına sahip olmayan hiçbir toplum gerçek anlamda müreffeh olamaz. Görüştüğüm tüm paydaşlar, kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddetin Türk toplumunda yeri olmadığı hususunda hem fikir oldu. Dolayısıyla Türkiye, cezasızlık ile mücadele ederek ve kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddet sorununa en üst düzeylerde öncelik vererek bu inancı uygulamaya dönüştürmelidir” diye konuştu.

Mağdurlarca kolluk kuvvetlerine şikayet süreci açısından cezasızlık durumuna ilişkin kültürel yaklaşım sorunu olduğunu da belirten Alsalem, “Aile içi şiddet halen mahrem gibi bir görüş var” diyerek bunun mağdurlar önünde şikayet engeli oluşturduğunu ifade etti.

Kadın örgütlerini hatırlattı, erken yaş evliliği eleştirdi

Türkiye Cumhuriyeti hükümetine kadın ve kız çocuklarıyla ilgili yapılan çalışmalarda, hak örgütlerinden görüş alma çağrısı yaparken LGBT+ örgütleri de vurguladığı gözlemlenen Alsalem, “Kadınlar tüm çeşitlikleriyle bu örgütlerle sürece dahil edilmeli” görüşünü aktardı. Ancak kadın örgütlerinin ifade ve örgütlenme özgürlükleri konusunda engellemelerle karşılaştığını söyleyen Alsalem, “Terörle Mücadele Kanunu ile bağlantılı birtakım düzenlemelerle yapılan faaliyetlerin ‘ahlaka aykırı’ olduğu iddiası ile zaman zaman çalışmalarına olanak verilmiyor” dedi.

İlgili Haberler “İktidar Değiştiğinde İstanbul Sözleşmesi Uygulanacak”

Türkiye’de halen erken yaşta evlilikler yaşandığını belirten Alsalem, velilerince onay alınması durumunda hakim kararı ile 16 yaşında çocukların evliliğine izin verilmesinden vazgeçilmesi çağrısında bulundu. “BM açısından 18 yaş altındaki bireyler çocuktur. Tüm çocuk evlilikleri yasaklanmalıdır” vurgusu yapan Alsalem, Türkiye’de yasal boşluklar olmasına son verilmesi ve dini nikah mekanizmasına karşı önlem alınması gerektiğini anlattı. Alsalem, bu konuda ulusal strateji ve eylem planı söz konusu olsa da henüz yasal düzenlemeler yapılmamış olduğunu da belirtti.

Türk hükümetine “veri” ve “cinsel sağlık” çağrısı da yaptı

Türkiye’deki ziyareti boyunca ayrıca, kadın ve kız çocuklarına yönelik şiddet konusunda “veri sorunu” gözlendiğini de belirten Özel Raportör Alsalem, Türkiye’de 2010-2020 döneminde en az 3 bin 775 kadın cinayeti gerçekleştiğini ve geçtiğimiz yılda 300’den fazla kadın cinayeti olduğu bilgisi bulunduğunu kaydederek, ancak şiddet türleri, mağdur ile saldırgan ilişkisi gibi detaylı ve şeffaf şekilde açıklanan resmi veriler olmadığını söyledi. Alsalem, oysa Türkiye’nin elindeki olanaklar ve kaynakları itibariyle rahatlıkla sivil toplum ile birlikte detaylı veriler hazırlayabilecek durumda bulunduğunu belirterek, bu konuda da hükümete çağrı yaptı.

Alsalem, Türkiye’de 10 haftaya kadar kürtaj yasal olmasına rağmen gittikçe kürtaj hakkına erişimde zorlaştırma gözlendiğini ve yine cinsel sağlık bilgilendirmelerinde de eksiklikler olduğunu söyledi. Alsalem, Türk hükümetine tüm kadınlar için güvenli kürtaj ve üreme sağlığına erişim hakkı çağrısında bulundu.

“Mülteci kadınlar ve LGBT+ gruplar” vurgusu yaptı

Türkiye’nin çoğu geçici koruma altında olan Suriyeliler'e ev sahipliğini anımsatan Alsalem, “Suriyeli kadınların, ülkeden ayrılması istenir, eşlerinin ülkeden ayrılması gerekir, hareketi kısıtlanabilir endişesiyle şikayette bulunamadıklarını biliyoruz. Çağrı hattı mevcut ama bunun tüm dillerde, Türkçe dışındaki bazı dillerde var ama eksik görünüyor, hizmet verilmemesi ile burada uzmanlaşmamış personel tarafından hizmet verilmemesi eksiklik olarak görünüyor. Bu çağrı hattını güçlendirmek gerekiyor. Pek çok kadın şiddete uğradığında başvuru yapamıyor. KADES de doğru yönde atılmış bir adım ancak güçlendirilmesi gerekiyor. TC kimlik numarası girerek aktive ediyorsanız ve belgesiz bir göçmenseniz buraya erişimde sorun yaşanıyor. Belgesiz kadınların en hassas nüfustan biri olduğunu unutmamamız gerekiyor, buraya erişimde sorun yaşanıyor” tespitinde bulundu.