İstanbul Tabip Odası Salgında Geçen Bir Yılı Değerlendirdi

İstanbul Tabip Odası, birinci yılını geride bırakan Corona virüsü salgınına ilişkin hazırladığı “Türkiye’nin Wuhan’ında Pandeminin Bir Yılı” başlıklı raporu basın toplantısıyla açıkladı.

“Ölümlerin artacağı bir döneme ilerliyoruz”

Toplantıda konuşan İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Pınar Saip, bir yılın büyük acılar ve zorluklarla geçtiğine vurgu yaparak, “Bugün pandemide, ülkemizin Wuhan’ı dediğimiz şehrin birinci yılını değerlendiriyoruz. Bir yıl geride kaldı, tüm acıları ve zorluklarıyla. Bu dönem şeffaflığın ve veri paylaşımının ne kadar önemli olduğunu anladığımız bir süreç oldu. İlk pandemi, ilk vaka, ilk ölüm İstanbul’da görüldü. Bu raporda İstanbul’un ne kadar kırılgan olduğunu gördük. Bir semtin sosyo-ekonomik düzeyi ne kadar düşükse o bölgede vaka ve ölüm sayılarının daha fazla olduğunu görmekteyiz. Yani pandemi herkesi eşit vurmuyor. İş ile sağlık arasında bir seçim yapmak zorunda değilseniz pandemiden daha az etkileniyorsunuz. Bu raporumuzun önemli kısımlarından biri de, İstanbul’da sağlık çalışanlarının daha çok öldüğü. Vakalar arttıkça sağlık çalışanlarının da maalesef hastalanma ve ölüm oranı artıyor. İstanbul’da ikinci doz aşı 849 bin kişiye yapılmış durumda. Keşke daha hızlı yapılabilseydi. Keşke hastalanma ve öldürücü oranları azaltılabilseydi. Şeffaflık dışı davranışları aşı konusunda da görüyoruz. İstanbul’da çok hızlı bir aşılanmaya ihtiyaç vardır. Çok yakında birinci döneminin üçüncü pikine doğru, ölümlerin artacağı bir döneme maalesef ilerliyoruz” diye konuştu.

“Çok ciddi kayıplar verdik”

Your browser doesn’t support HTML5

İstanbul Tabip Odası Salgında Geçen Bir Yılı Değerlendirdi


İstanbul Tabip Odası COVID-19 İzleme Grubu Üyesi Doç. Dr. Esin Tuncay, sağlık çalışanları açısından salgının nasıl geçtiğini şu sözlerle anlattı: “Çok ciddi kayıplar verdiğimizi herkes biliyor. Bu kayıpların önlemlerin yetersizliği nedeniyle olduğunu biliyoruz. Sağlık çalışanlarının hem ödenmeyen haklarının ödenmesi hem de özlük haklarının yeniden tanımlanması ve özellikle kaybettiğimiz arkadaşlarımızın illiyet bağı aranmaksızın meslek hastalığından öldüğünün kabul edilmesini istiyoruz. Çünkü mağdur durumdayız. Yeniden salgında yükselme sürecine girdik. Bu süreçte kapanma ile ilgili önlemlerin bir an önce değerlendirilmesi gerekiyor.”

“Normale dönüş süreci yönetilemedi”

İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Genel Sekreteri Prof. Dr. Osman Küçükosmanoğlu, normale dönüş sürecinin yönetilemediğini ve bunun da vakaların artmasına sebep olduğuna dikkati çekti. Küçükosmanoğlu, “Türkiye, en çok vakanın görüldüğü ülkeler arasında. Biz kapanma çağrıları yapmıştık en başında, fakat iktidar bu kapanmayı hem doğru uygulamadı hem de sopa olarak kullandı. Baro toplantıları yapılamadı, hak arama eylemlerine salgın gerekçe gösterildi. Geldiğimiz durum bir başarı hikayesi değil, yanlış politikalar sonucu yaşam savaşı verdiğimizin fotoğrafı” dedi.

İlgili Haberler “İstanbul’da Normalleşme İçin Uygun Bir Ortam Yok”

Konuşmaların ardından Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Rukiye Eker Ömeroğlu, Covid-19 İzleme Grubu tarafından hazırlanan “Pandeminin bir yıllık seyri” başlıklı raporunu paylaştı:

  • İstanbul’un mahallelerdeki ortalama gelir düzeyi ile COVID-19 yaygınlığı arasında negatif bir korelasyonun olduğu göze çarpmaktadır. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) mezarlık kayıtları üzerinden günlük olarak açıkladığı ölüm sayılarına göre, pandemi öncesi beş senede yıllık ortalama 74 bin ölüm meydana gelmişken 2020 yılında bu sayı 92 bin 583 ölüme çıkmıştır. İstanbul’daki toplam uygulanan aşı 22 Mart 2021 itibariyle toplamda 2.090.040 olup ikinci doz 849 bin 121’dir. İstanbul’da da Türkiye’dekine benzer şekilde henüz nüfusun çok az kısmının aşılandığı görülmektedir.
  • İstanbul hastaneleri COVID-19 pandemisi sürecine büyük ölçüde hazırlıksız yakalandı. Bu hazırlıksızlığın bedelini en ağır ödeyenler ise salgınla mücadelede gerekli kişisel koruyucu ekipman bile sağlanmadan en ön saflara sürülen ve bu nedenle hastalanan, hayatını kaybeden sağlık çalışanları oldu.
  • COVID-19 pandemisi sürecinde yaşananlar yıllardır kamu kaynaklarıyla beslenip büyütülen özel hastanecilik sisteminin Türkiye’nin ihtiyaçlarına cevap vermekten ne kadar uzak olduğunu, sağlığın özelleştirme politikalarıyla piyasanın vahşi koşullarına terk edilmesinin toplum sağlığı için ne kadar zararlı olduğunu bir kez daha gösterdi.
  • Salgın boyunca herkese ‘Evde kal’ çağrısı yapılırken işçilere ‘Çarklar dönecek, üretim sürecek’ denildi. Bu nedenle başlangıçta her ne kadar ‘SARS CoV-2 zengin, fakir ayırmıyor, herkesi aynı şekilde etkiliyor’ denilse de COVID hızla bir işçi sınıfı hastalığına dönüştü.
  • COVID-19 pandemisi on yıldır uygulanan aile hekimliği sisteminin salgın hastalıklarla mücadele için uygun olmadığını, COVID-19 ve ileride karşılaşılabilecek yeni pandemilerle mücadele edebilmek için Türkiye’nin birinci basamak sağlık hizmetlerini vakit kaybetmeksizin gözden geçirmesi gerektiğini açık olarak gösterdi.
  • Bir yıl süresince tespit edilebilen COVID-19’a bağlı 390 sağlıkçı ölümünün yüzde 31’i İstanbul’da meydana geldi. COVID-19 pandemisi bir yılını tamamlarken İstanbul’da 29’u uzman hekim, sekizi aile hekimi, altısı işyeri hekimi ve altısı emekli hekim olmak üzere toplam 49 hekim ve 25 diğer sağlık çalışanı, toplam 74 sağlıkçı COVID-19 nedeniyle hayatını kaybetti.
  • Sağlık çalışanları pandemi bahanesiyle izin, istifa, emeklilik haklarının kısıtlanması, engellenmesi nedeniyle de mağduriyet yaşadılar. Pandemi koşullarında bile hız kesmeyen sağlıkta şiddet ve yoğun ölümlere rağmen COVID-19’un illiyet bağı aranmaksızın meslek hastalığı sayılması talebinin karşılanmaması ise motivasyonu düşüren diğer faktörler oldu.”