İstanbul Zirvesi'nin Ardından Suriye'yi Nasıl Gelecek Bekliyor?

İstanbul Zirvesi’nin ardından Rusya’nın yaklaşımıyla Suriye’de hangi yöne doğru ilerleneceği ve Türkiye’nin beklentilerine nasıl yanıt alacağı tartışılıyor.

Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi (RIAC) uzmanı Yury Barmin ve Omran Stratejik Araştırmalar Merkezi uzmanı Sinan Hatahet, İstanbul Zirvesi’yle birlikte Suriye’deki gelişmeleri yorumladı. Uzmanlar, Siyaset Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Ankara’da ev sahipliğinde Murat Yeşiltaş’ın moderatörlüğündeki panelde görüşlerini aktardı.

Moskova merkezli RIAC’ta görev alan Barmin, Rusya’nın İstanbul Zirvesi’yle Avrupalılar ile ABD’nin Suriye yaklaşımında görüş ayrılığı hedeflediği görüşünde. İstanbul merkezli OMRAN’da görevli Hatahet ise, İstanbul Zirvesi’yle Suriye için temel paradigma değişimi yaşanmadığını belirterek, Rusya’nın süreci hızlandırma amacında olduğu düşüncesinde.

Yury Barmin, İstanbul Zirvesi bitiminde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in açıklamalarına dikkat çekerek, “İdlib uzlaşması başarısız olursa İran ve Suriye’deki müttefiklerimizi destekleyeceğiz” sözüne vurgu yaptı. Barmin, “Rusya, Türkiye’yle daha yakınlaştı ve Suriye’nin kuzeyindeki endişeleri gidermeye çalışıyordu. Rusya, Türkiye ile İdlib Mutabakatı’nı kabul etmesiyle Eylül ayında Şam Hükümeti’ne taahhütlerinden vazgeçti algısı yaratılmaya çalıştı. Ancak Rusya aslında bir orta yolu bulmaya çalıştı. Ama zirvede Putin özellikle İran’dan Suriye’deki müttefiki olarak bahsetti ve Şam’a da sizi terk etmiyoruz mesajı verdi. Böylece Putin, Türkiye üzerinde biraz daha baskı yaratma amacını güdüyordu” yorumunu paylaştı.

NATO birliği söz konusu olduğunda Rusya’nın Türkiye’yi yanına çekmeye çalıştığını belirten Barmin, ABD ile Türkiye arasındaki uçurum büyüdüğü için, Rusya açısından Türkiye’yle yakınlaşmanın yararlı sonuçları olduğunu ifade etti.

İstanbul Zirvesi değerlendirildiğinde Rusya’nın yeni aktörleri sürece katma çabasını gözlemlediğini vurgulayan Barmin, özetle, “Rusya ve Avrupalılar arasında süreç konusunda fikir ayrılığı var. Avrupalılar siyasi geçişten bahsediyor. Rusya ise Suriye’de yeniden bir yapılanma düşünüyor. ABD,daha kapsayıcı bir toplumsal yapılanma modeli istiyor. Mesela Rusya, Suriye’yi terk etmiş insanları geri çekmeyi amaçlamıyor. Suriye’ye sağlanan yeniden yapılandırma fonlarıyla ilgili olarak Rusya, Suriye’nin kendi kendine yetmesi konusuyla fazla ilgilenmiyor. Rusya için askeri kazanımlar daha önemli. Rusya, Suriye’de istikrar denildiğinde merkezileşmiş bir askeri yönetimi anlıyor” diye konuştu.

Bu çerçevede Barmin, Rusya’nın Avrupalılar ve ABD’nin aksine Suriye’nin geleceğine ilişkin farklı bir hedefe sahip olduğunu ancak Avrupa’nın göçmen endişesiyle Rusya’nın hedefine yaklaşabileceğini öngördüğünü anlattı. Barmin, ABD’nin İstanbul Zirvesi’nde olmasını da Washington’un Esad rejimine meşruiyet vermeme boyutuyla da değerlendirmek gerektiğini aktardı. Ancak temelde Rusya’nın Avrupalılar ile ABD’nin yollarını ayırmaya çalıştığını söyledi.

Sinan Hatahet ise, İstanbul Zirvesi’nde Suriye konusunda herhangi bir paradigma kayması olmadığını belirterek, Astana ve Soçi süreçleriyle bağlantılı yeni bir adım atıldığını söyledi. Zirvede keza Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 2250 sayılı kararına vurgu yapıldığını anımsatan Hatahet, BM ev sahipliğinde Cenevre’de kabul görmüş ulusal ateşkes imzalanması, anayasa reformu yapılması, yerel, parlamento ve nihayetinde başkanlık seçimlerine gidilmesi şeklinde aşamalandırılmış Suriye planında değişiklik olmadığını dile getirdi. Almanya ve Fransa’nın Suriye’de bazı aşamalar yaşanmasını beklediğini kaydeden Hatahet, zirvede de Almanya ve Fransa’nın aynı şeyleri söylediğini belirleterek, Rusya’nın ise süreci hızlandırmaya odaklandığını kaydetti.

İdlib Mutabakatı’yla son durum nedir?

Sinan Hatahet, ayrıca İdlib Mutabakatı’yla birlikte Suriye’de Rusya’nın askeri seçeneği biraz ertelediğini söyledi. Hatahet, şimdilik Rusya’nın siyasi ilerlemeye odaklandığını ancak ilerleyen günlerde Rusya ile Türkiye arasında sahadaki gelişmeler kaynaklı sıkıntı olup olmayacağını beklemek gerektiğini vurguladı. Rusya’nın sahada El-Nusra kökenli Tahrir el-Şam örgütünden duyduğu rahatsızlığı anımsatan Hatahet, Türkiye’nin neden Tahrir el-Şam’a karşı bir operasyon düzenlemediğinin sorulabileceğini ancak aslında sahada çok sıkıntılı bir tablo olduğunu ve yerel halkın böylesi bir operasyona destek vermeyeceğini anlattı. Bu nedenle Türkiye’nin sahadaki durumu ve ilişkileri normalleştirme çabasında olduğunu kaydeden Hatahet, İdlib’te mutabakata Tahrir el-Şam’ın da taraf olmasına çaba gösterildiğinin altını çizdi.

Rusya, PYD/YPG meselesine nasıl bakıyor?

Türkiye açısından ise Suriye’nin geleceğinde en önemli endişe başlığı kendi sınır bölgesinde “Özerk Kürdistan” yapılanması kurulması. Suriye’deki adımlarını terör örgütü PKK bağlantılı PYD/YPG ‘nin tavrına göre belirleyen Türkiye’nin, İstanbul Zirvesi ardından kendi hedefi için kazanım sağlayıp sağlamadığı da tartışılıyor.

Rusya’nın geçen yıl Suriye için hazırladığı yeni anayasa taslak metninde Kürtler için özerklikten bahsediliyordu. Peki Rusya’nın Türkiye’yle yakınlaşması doğrultusunda PYD/YPG konusunda nihai tavrı nasıl şekillenecek? Bu soruyu yönelttiğimiz Yury Barmin, Ocak 2017’deki taslak anayasada özerklik meselesinde bazı sözler verilmiş olduğunu ancak sonrasında Rusya’nın hiçbir şekilde özerklik konusunu vurgulamadığını, gündeme getirmediğini söyledi. Rusya’nın, Esad Hükümeti açısından Suriye’nin kuzeyindeki Kürtler konusunda kalıcı bir çözüm bulunması gerektiğini düşündüğünü belirten Barmin, Almanya ve Fransa’nın ise bu sürece dahil olup olmayacağını ise henüz bilmediklerini aktardı. Barmin, Rusya’nın, PYD/YPG’nin içinde yer aldığı Suriye Demokratik Güçleri (SDG) yapısını “Amerikan projesi” olarak gördüğünü de söyledi. Barmin, yine de Rusya’nın sahada kendi hedefi bakımından Türkiye’nin dikkatini tekrar Kürt alanlarına yönlendirdiğini de ifade etti.

Suudi Arabistan’ın PYD/YPG’ye yaklaşımı nasıl?

Peki ABD’nin destek verdiği PYD/YPG yapılanmasına Suudi Arabistan’ın da maddi yardım yapması nasıl yorumlanmalı ve Suriye konusunda Suudi Arabistan’ın hedefi nedir? Bu soruyu yönelttiğimiz Sinan Hatahet ise, öncelikle Suudi Arabistan’ın ABD’yle ilişkilerini iyi yürütme amacında olduğunu anımsattı. Hatahet, özetle, “Suudi Arabistan, ABD’ye bir taahhütte bulundu ve Suriye’nin yeniden yapılanması için 1 milyar dolarlık bir yatırım söz verdi. Bu söz kapsamında, 6 hafta önce Ekim’in başında 100 milyon dolar gönderildi. Tabii burada para SDG’ye gönderildi. Suudi Arabistan, Türkiye’yi rakip olarak görüyor. Türkiye’nin Katar’ı körfezde koruması, İran’la ilişkisi de olduğu için rahatsızlık duyuyor. Rekabet söz konusu Müslümanlar Sünniler arasında. Türkiye’ye rağmen de parayı gönderdi. ABD’nin, Suriye’nin yeniden inşasına para ayrılması şeklindeki talebini yerine getirdi. Bundan sonra Doğu Suriye’nin inşaası noktasında pazarlık nasıl gelişecek ve Suudi Arabistan’ın olumsuz adımı Türkiye açısından nasıl bir gelişmeye yol açacak? Bunları izleyeceğiz. Ancak durum Türkiye açısından belirli sorunlar yaratma ihtimaline sahip” dedi.