Sinema sektörünün en prestijli ödülü olarak kabul edilen Oscar’da ilk Türkiye kökenli aday olan Almanya vatandaşı İlker Çatak, ödül törenine saatler kala VOA Türkçe’nin sorularını yanıtladı.
Los Angeles Dolby Tiyatrosu'nda düzenlenecek olan Oscar akşamını bu kez Almanya da heyecanla bekliyor.
Alman aktris Sandra Hüller, "Anatomy of a Case" dramasındaki başrolüyle En İyi Kadın Oyuncu kategorisinde aday gösterilirken, Alman-Türk yönetmen İlker Çatak "Das Lehrerzimmer" (Öğretmenler Odası) filmleriyle "En İyi Yabancı Film" kategorisinde aday gösterildi.
Alman sinemasının usta yönetmeni Wim Wenders de, Perfect Days (Mükemmel Günler) adlı filmiyle yine "En İyi Yabancı Film" kategorisinde Japonya adına Oscar’da yarışıyor. 2023 Cannes Film Festivali’nde prömiyer yapan film, gündelik hayatta güzelliği bulmak üzerine dokunaklı ve şiirsel bir yapıt olarak tanımlanıyor.
Berlin doğumlu İlker Çatak’ın filmi ise doğrudan Almanya’yı temsil ediyor. 2015 yılında Hamburg Medya Okulu’nda öğrenciyken mezuniyet projesi olarak çektiği "Sadakat" adlı filmi ile "En İyi Yabancı Film" kategorisinde "Altın Öğrenci Oscarı"nı kazanan Çatak, bu kez ana kategorilerde Oscar’a aday gösterilen ilk Türkiye kökenli yönetmen olarak yer alıyor.
Kısa filmlerinin ardından üç uzun metrajlı filmi olan Çatak‘ın "Öğretmenler Odası” dördüncü filmi. Prömiyerini geçen yıl iki ödül kazandığı Berlin Film Festivali Berlinale’nin Panorama Bölümü’nde yapan film, "En İyi Film" dalında 2023 Alman Film Ödülü’nü de kazandı.
Öğretmenler Odası, filmde de Almanya’yı temsil ediyor
"Öğretmenler Odası", Almanya‘daki eğitim sistemini ve göçmen gençlerin sorunlarını irdeleyen bir film. Filmin hikayesi, Almanya’da bir hırsızlık olayı çerçevesinde kendisi de göçmen olan Polonyalı genç ve idealist bir kadın öğretmenle bir Türk kökenli göçmen öğrenci arasındaki sorunlara yoğunlaşıyor. İlker Çatak okulu bir mikrokozmos olarak kullanarak toplum dinamiklerini, önyargıyı ve ırkçı yaklaşımları tespit ediyor.
VOA Türkçe’ye konuşan yönetmen, Almanya’da öğretmenlerin, öğrencilerin ve velilerin durumunu ele alırken, dikkatleri özellikle saygınlığını yitiren bir meslek olan öğretmenliğe çekmek istediğini belirtiyor:
"Oscar'a aday gösterilmem, filmin görünürlüğünün artmasına yol açtı. Bu sayede çok saygı duyduğum öğretmenlik mesleğinin daha fazla ilgi görmesinin ve üzerinde konuşulmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum. İnsanlar öğretmenlerin her gün neler yaptığını, ne kadar az maaş aldıklarını ve ne kadar çok çalıştıklarını görecekler. Umarım öğretmenlerin statüsü yaşadıkları sıkıntılar yeniden gözden geçirilir. Onlar bizim geleceğimizden sorumlular. Yaptıkları iş çok önemli."
Çatak dinamik mizanseniyle, aksiyonu ön planda tutan, gerilimi hiç düşmeyen, baştan sona eksilmeyen filmiyle Almanya’da sinema eleştirmenleri tarafından tam not ve ülkenin en önemli sinema ödüllerini aldı. Ancak Oscar’a davet edilmenin kendisi için çok özel bir yeri olduğunu ifade ediyor.
"Oscar'a davet edilmiş olmak inanılmaz bir olay. Bir ayrıcalık. İnanılmaz bir mutluluk, çünkü sadece beni değil, Türkiye'deki dostlarımı, ailemi, arkadaşlarımı ve akrabalarımı da mutlu eden bir olay oldu. Annem, babam, haberi duyunca hüngür hüngür ağladı. Türkiye'den de büyük bir destek gördüm, onlar için de bir Alman-Türk film yapımcısının Oscar için yarışması gururlandırıcı bir olay. Bu harika bir şey; bir peri masalı gibi bir davet."
“Medyada Wenders’in adaylığı yer bulurken Çatak ismi kullanılmadı”
Oscar adayı filmin yönetmeni, bundan kısa bir süre önce bir Alman gazetesinde yayımladığı bir açık mektupta Alman aydınlarına ve medyasına "ırkçılık" suçlamasında bulundu.
Çatak, Oscar adayları ilan edildiğinde konuyla iligili haberin, Sandra Hüller, Wim Wenders ve "Öğretmenler Odası" Oscar'a aday gösterildi" şekline verildiğini, kendi adının kullanılmadığını, bunun da toplumdaki ötekileştirme ve dışlamanının bir belgesi olduğunu söyledi.
İlker Çatak, filminin bu açıdan göç süreci ile bağlantısı olduğunu da belirtiyor ve son zamanlarda artan ırkçı yaklaşımlara göndermelerde bulunuyor:
"Almanya'yı temsil etme ayrıcalığına sahip olduğum için mutluyum. Büyükbabam Almanya'ya geldiğinde, okuma yazma bilmiyormuş, okuma yazmayı burada öğrenmiş. Fabrikalarda çalışmış, iki çocuk büyütmüş ve ailesini beslemiş. Onun torunu olarak bu ülkeye, Almanya'ya bir Oscar adaylığı onurunu getirdim. Bu esasında çok güzel bir senaryo, çok güzel bir hikaye. Bu tarz biyografileri kabullenmek, görmek istemeyenler için de böyle biyografilerin var olması önemli."
Peki İlker Çatak, Oscar’a adaylığının ötesinde, ödülü alma konusunda ne düşünüyor? 1984 doğumlu yönetmen, bu soruyu mütevazi bir şekilde yanıtlıyor:
"Kendimi, duygularımı korumaya ve beklentilerimi düşük tutmaya çalışıyorum. Örneğin tüm hayatını sinemaya adamış olan Wim Wenders gibi başka favoriler de olduğunu biliyorum. Ben kazanırsam ve o kazanmazsa kendimi iyi hissetmem. Ayaklarımı yere basmaya çalışıyorum. Gerçek şu ki, "The Zone of Interest" (İlgi Alanı) da büyük favori. Holokost filmlerinin Oscar kazanma konusunda büyük bir geleneği var ve bu gerçekten iyi bir film. Benim için Oscar'da olmak kendi başına büyük bir onur."