Jüriden Ebu Gureyb hapishanesinde işkence gören üç Iraklı'ya 42 milyon dolarlık tazminat

  • Associated Press

ABD'deki bir davada jüri, ABD ordusunun taşeronlarından CACI firmasının, Iraklı üç eski mahkuma Irak'taki Ebu Gureyb hapishanesinde tutuklu bulundukları süre içinde uğradıkları istismar ve kötü muamelede rolü olduğu gerekçesiyle 42 milyon dolar tazminat ödemesine hükmetti.

ABD'de bir davada jüri, Irak'taki Ebu Gureyb hapishanesinde tutuklu olan Iraklı üç eski mahkuma, maruz kaldıkları istismar ve kötü muamele nedeniyle 42 milyon dolar tazminat ödenmesine hükmetti.

Jüri, ABD ordusunun, merkezi Virginia eyaletinde bulunan taşeron firmalarından CACI'yi, 20 yıl önce Iraklı mahkumlara işkence ve kötü muamele yapılmasına katkıda bulunmaktan sorumlu tuttu.

Sekiz kişilik jürinin kararı, bu yılın başlarında farklı bir jürinin, CACI'nin 2003 ve 2004 yıllarında Ebu Gureyb'de ABD ordusu ile birlikte çalışan sivil sorgucularının çalışmalarından sorumlu tutulup tutulmayacağı konusunda mutabakata varamamasının ardından geldi.

Merkezi Virginia eyaletinin Reston kentinde bulunan CACI, ABD hükümetinin ulusal güvenlik misyonları, Savunma ve İç Güvenlik Bakanlıkları ve istihbarat camiasına çeşitli alanlarda hizmet sağlayan bir taşeron firma.

Jüri, davacılar Süheyl El Şimari, Salih El Ecaili ve Asa'ad El Zübey'e 3'er milyon dolar tazminat ve 11'er milyon dolar cezai tazminat ödenmesine karar verdi.

Üç davacı da verdikleri ifadelerde, Ebu Gureyb hapishanesinde dayak, cinsel istismar, zorla soyunma ve başka türlü kötü ve aşağılayıcı muamelelere maruz kaldıklarını kaydetmişti.

İlgili Haberler Ebu Gureyb hapishanesinde kötü muamele gördüğünü iddia eden tutuklular 20 yıl sonra ABD mahkemesinde adalet arayacak

Iraklı davacılar, sorgulamaları yürüten CACI firması mensuplarının kötü muameleyi açıkça kendilerinin uyguladığını öne sürmedi. Ancak CACI'nin suç ortağı olduğunu, çünkü sorgulamayı yapanların askeri polisle işbirliği içinde gözaltındakileri sert muameleyle sorgulama için “yumuşattığını” savundular.

CACI'nin avukatı John O'Connor, Salı günkü kararın ardından şirketin temyize gidip gitmeyeceği konusunda yorum yapmadı.

Davacılar adına davayı açan Anayasal Haklar Merkezi'nin avukatı Baher Azmi, kararı “Adalet ve hesap verebilirliğin önemli bir ölçüsü” olarak nitelendirdi ve üç davacıyı “özellikle CACI'nin önlerine çıkardığı tüm engeller karşısında” gösterdikleri dirençten dolayı övdü.

Azmi, 42 milyon doların davacılar tarafından talep edilen miktarla tamamen örtüştüğünü söyledi.

Gazeteci olan El Ecaili, yaptığı yazılı açıklamada, “Bugün benim için ve adalet için büyük bir gün. Uzun zamandır bu günü bekliyordum. Bu zafer sadece bir şirkete karşı açılan bu davadaki üç davacı için değil. Bu zafer, zulme uğrayan herkes için parlayan bir ışık ve işkence ve istismarın farklı biçimlerini uygulayan herhangi bir şirket veya taşeron için güçlü bir uyarıdır” ifadelerini kullandı.

El Ecaili her iki duruşmada da bizzat ifade vermek üzere ABD'ye geldi; diğer iki davacı ise Irak'tan video ile ifade verdi.

Duruşma ve ardından yapılan yeniden yargılama, ABD'nin Irak'ı işgali sırasında tutuklulara kötü muamele yapıldığına dair fotoğrafların dünyayı sarsmasından bu yana geçen 20 yıl içinde Ebu Gureyb'den kurtulanların açtığı davaların ABD jürisi tarafından ilk kez dinlendiği duruşma oldu. Fotoğraflarda kötü muameleyi uygulayan ABD askerlerinin gülümsedikleri görünüyordu.

Üç davacıdan hiçbiri dünya çapındaki haberlerde gösterilen fotoğraflarda yer almasa da tasvir edilene çok benzer muameleler tarif ettiler.

Hapishanede geçirdiği iki ay boyunca cinsel saldırılara ve dayağa maruz kaldığını anlatan El Şimari, kendisine elektrik şoku verildiğini ve boynuna bağlanan bir iple hapishane içinde sürüklendiğini söylemişti.

El Ecaili ise bedenine uygulanan stres nedeniyle siyah sıvı kustuğunu, uykudan mahrum bırakıldığını, kadın iç çamaşırı giymeye zorlandığını ve köpeklerle tehdit edildiğini anlatmıştı.

CACI, tutukluların istismar edilmesinde suç ortağı olmadığını savunmuştu. Çalışanlarının davadaki üç davacıyla çok az etkileşimi olduğunu kaydeden CACI, davacıların anlattıklarının bir kısmına şüpheyle yaklaşmış, askeri kayıtların bazı iddialarıyla çeliştiğini söylemişti. Ancak CACI temelde, kötü muameleye ilişkin her türlü sorumluluğun hükümete ait olduğunu savundu.

İlk duruşmada olduğu gibi jüri, CACI sorgucularının herhangi bir kötü muamelesinden CACI'nın mı yoksa ABD ordusunun mu sorumlu tutulması gerektiğine karar vermekte zorlandı. Jüri, müzakereleri sırasında taşeronun mu yoksa ordunun mu sorumluluk taşıdığı konusunda sorular sordu.

CACI, savunmalarından biri olarak, “ödünç hizmetliler” doktrini olarak bilinen yasal bir ilke uyarınca, ordunun kontrolü ve yönlendirmesi altında olmaları halinde çalışanlarının herhangi bir yanlış davranışından sorumlu olmaması gerektiğini savundu.

Davacıların avukatları, CACI'nin kendi çalışanlarının yanlış davranışlarından sorumlu olduğunu savundu. Avukatlar, CACI'nin ordu ile yaptığı sözleşmede ve Ordu Saha Kılavuzu'nda yer alan hükümlerin, CACI'nin kendi çalışanlarını denetlemekten sorumlu olduğunu açıkça ortaya koyduğunu söyledi.

Dava ilk olarak 2008 yılında açılmış ancak 15 yıl süren hukuki çekişmeler ve CACI'nin davanın düşürülmesi için yaptığı birçok girişim nedeniyle gecikmişti.

Üç davacının avukatları, kötü muameleyi doğrudan uygulayanların CACI'nin sorgucuları olduğunu kanıtlayamasalar bile, CACI'nin kötü muameleden sorumlu olduğunu savundu.

Kanıtlar arasında, kötü muameleyi belgeleyen ve birden fazla CACI sorgucusunun kötü muamelede suç ortağı olduğu sonucuna varan iki emekli ordu generalinin raporları da yer aldı.

Bu raporlar, sorgulayıcılardan biri olan Steven Stefanowicz'in davranışları hakkında müfettişlere yalan söylediği ve muhtemelen askerlere tutuklulara kötü davranmaları için talimat verdiği ve sorgulamalar sırasında tutukluları korkutmak için köpekleri kullandığı sonucuna vardı.

Stefanowicz, mahkemede CACI adına video kaydı yoluyla ifade vermiş ve tutuklulara kötü muamele yaptığını reddetmişti.